Kiralık Aşk: Aldım başıma sevdayı repliklerin büyüsü 3

15. bölüme başlarken şöyle demek isterim NAZIM HİKMET RAN’IN dizeleriyle;
 
Kaldı işte. Çayımız bardakta çocukluğumuz sokaklarda mutluluğumuz kursağımızda sevdiklerimiz uzaklarda gülüşlerimiz fotoğraflarda.
 
Anlayacağınız yarım kaldık azizim çokça yarım kaldık.  Bir durgun sudayız konuşsak da kuş uçmuyor içimizdeki ormanda demiş Şükrü Erbaş.
 
Çektikleri acıyı bana bize o kadar gerçekmiş gibi geçirdikleri onlarla birlikte ağladığım-ağladığımız doğrudur. O sebeple bir kez daha Elçin Hanımın ve Barış Beyin oyunculuğunu ayakta alkışlıyorum.
 
Ömer Defne’yi bulur ama kendisini görmek istemediğini düşünüp acısını katmerleyip yanına öfkesini de alarak konuşmadan gider. “Demek öyle Defne beni görmek bile istemiyorsun demek öyle”
 
Defne her şeyi anlatmaya karar vererek sabah soluğu Sinan’ın evinin önünde alır ve açıklama yapar “Ömer’e neden gittiği mi söylediniz mi? Defne daha ben bilmiyorum ki? Nasıl bilmiyorsunuz Sinan Bey her şey net değil mi? Neriman Hanımın istediği oyunun içinde devam etseydim Ömer her şeyi öğrendiğinde koca bir yalanla ortada kalmayacak mıydı? Ben yapmak zorundaydım gitmek zorundaydım. Şimdi de şirkete dönmek zorundayım. Çünkü Neriman Hanım. Malum borç morç . Gel tabii gel. Beni yeniden Ömer’in asistanı yapar mısınız? Benim konuşmam lazım Ömer’le başka türlü yanına yaklaştırmaz beni. Tamam ben Ömer’le konuşurum”
 
Ömer’in duvarları çelikle kaplanmıştır artık ulaşmak, yıkmak, aşmak, dağıtmak daha da zorlaşmıştır. Defne’nin çırpınışları derinlere inmek için didinişleri anlatmak için uğraşları hep karşılıksız kalacaktır. Defne’yi şirkette asistan odasında gören Ömer büyük bir öfkeyle Sinan’a gider "Defne’nin burada ne işi var. Ömer önce bir sakin olur musun? Olmuyorum olmayacağımı da en iyi sen biliyorsun. Biliyorum ama asistanınla bir gönül ilişkisi yaşadın sonu kötü bitti diye onu işten çıkarmak yakışıyor mu sana etik mi bu? Şimdi sen böyle söyleyince hakkaten çirkin oldu”  Aynı öfke patlamasıyla bu sefer Defne'nin yanına gider ve ”Ömer konuşmamız lazım. Ömer Bey bundan sonra seninle patron asistan ilişkisi dışında hiçbir şey istemiyorum. Senle ilgili hiçbir şey anladın mı? Tamam haklısın kızgınsın. Sen değil Defne siz siz.” Perde bu sefer Ömer tarafından Defnenin yüzüne kapatılır. Defne Ömer’e kendini dinletme derdindedir “Konuşmamız lazım diyorum lütfen dinler misin? İnsan hiç mi merak etmez hiç mi sormak istemez öylece çekip gittim ya bi sor bi merak et bi dinle nolmuş niye böyle yapmışım. Bu mu yani bi neden gittin diye bile sormayacak mısın?  Ben bunu hak etmedim Defne sormayacağım sana neden diye sormayacağım çünkü sen bunu bile hak etmiyorsun. Peki Ömer Bey siz bilirsiniz”  Yaralı bir aslan yüreğinin kanamasını durdurur diye daha da çok saldırganlaşırmış. Ömer’in çelikten bir zırha bürünen kalbi ve aklı tüm zorlukların çizelgesinin en üst katmanına geçmiş ve kolay kolay o zırhı çıkartmayacaktır. Defne’nin Ömer’den alacağı yaralar kat be kat artarak devam edecektir. Bu çelikten zırh yüzünden zaman yaratan Defne o zamanı konuşmak için yaratamaz.
 
Masalımıza Neriman İplikçinin kızı olduğunu hiç unutturmayacak kötü kalpli kraliçenin kötü kalpli prenses kızı Serseri Serbest Stil sahibi Sude İplikçi ile birlikte kötülükte kara kışın miladı olacak karanlıklar içindeki bir başka kötü kalpli prens olan Deniz Tramba da teşrif ederler bizim çarpık evren kurallarının hüküm sürdüğü topraklara. Masalın akıbeti karanlıkların gölgesinde Ömer’in başlayan kara kışına inat baharın ara ara açan, rayihası tüm evreni saran, taze çiçekli dallarına kadar uzayıp gidecektir.
 
Ömer’in ve Defne’nin içinde bulunduğu sisli bulutlar tüm yoğunluğuyla üstlerine çökerken geçen konuşma “Böyle mi takılacağız yani gerçekten patron asistan olarak hiçbir şey olmamış hiçbir şey yaşanmamış gibi? Anlayamıyorum ya nasıl yapabiliyorsun nasıl böyle davranabiliyorsun sanki öylesine başka biri varmış gibi. Çıkabilirsin Defne. Valla bravo ya tebrik ederim gerçekten bravo.” Ömer’in zırhının kalınlığı öyle aşılmaz ve ulaşılmaz durumdaki Defne’nin gözyaşları sel olup akmaya devam ederken Nihan’a sığınır bir nebze olsun güç almak için yoksa parçalarına ayrılması çok mümkündür “Manyak bu valla gerçekten manyak bu. Kim Ömer mi? Evet Allah kahretsin ya bi insan nasıl bir anda bu kadar başkası olabilir. Kötü mü davranıyor? Davransa insan olduğunu anlayacağım hayır acısı var ondan öyle yapıyor diyeceğim yüzüme bile bakmıyor. Sanki hiç tanışmamışız gibi hiç sarılmamışız gibi hiç öpmemiş gibi hiçbir şey olmamış gibi davranıyor. Duvarı ördü seni öte tarafa geçirmiyor desene. Bi insan nasıl bir anda yeniden o duvarları örebilir hem bu kadar sıcak olup bir anda nasıl bu kadar soğuk olabilir insan. Defne adamın ne kadar zor biri olduğu başından beri biliyorduk zaten. Senin beklediğin tepkileri vermemesi normal?  Öyle ama insanın zoruna gidiyor. Canı yandı gururu kırıldı ya biraz da onun açısından bak kendi kalesine çekilmesi normal. Öyle mi diyorsun? Öyle diyorum tabii. Nasıl dinletcem kendimi? Bu adam sana AŞIK olmadı mı? Olmamış gibi davranıyor. Ama oldu bizim oraya kadar gelmedi mi peşinden? Geldi. Tatilden sonra seni ailesinin evine götürmedi mi? Götürdü. Neden ? SEVDİ beni dimi ya AŞIK oldu. Eee herhalde kocaman surları duvarları var kalesinin ama o kalenin de bir kapısı var dimi. Kilitlemiştir çoktan. Ee çal o zaman bu kadar basit. Ya açmazsa? Bi daha çal açana kadar çal zaten kimse kapının o kadar çalınmasına dayanamaz mutlaka açmak ister. Evet evet bıkmadan usanmadan çalacağım kapısını açınca da her şeyi bir bir anlatacağım.”
 
Defne bu seferde can dostu İso’dan akıl almaya gelir:"Oooo Defocik naber ya. Oo İso maşallah ayaklar yere basmıyor nerden böyle. Valla gökyüzünden be Defocum hoş henüz ayaklarım hala yere değmiyor olabilir. İyi madem o zaman ben sonra geleyim senin hava güneşli malum hafifte bir esinti var ben şimdi sağanak yağmura döndürmeyeyim. Kızım bizim yağmurla fırtınayla da aramız iyi bilmiyor musun otur bakalım. Anlat bakayım nasılsın. Kararlı. Ne konuda? Ömer’e her şeyi anlatacağım. Valla Defocum sen şimdi her şeyi Ömer’e anlatınca tam olarak ne değişecek ne geçecek eline. Valla bilmiyorum tam olarak bilmiyorum. Güzel bildiğin kısmı anlat. Sürekli aynı şeyleri yaşayıp durmaktan çok sıkıldım bu oyun artık bitsin istiyorum ona yarayacak.  İyi başka. Bi de Ömer’in beni böyle bilmesini istemiyorum. Nasıl biliyor Ömer seni? Arkama bile bakmadan onu terk ettiğimi zannediyor sevdim deyip yalan söylediğimi sanıyor. Tamam sen her şeyi anlatınca ne bilecek. Ya İso sende vicdan gibi. Napayım kızım konuşalım dedin konuşuyoruz işte. Mevzuyu öyle yabancılaştırdın ki. Napalım Defocum analitik zeka başa bela”
 
Arabada Defne'nin dönmesine çok sevinen Şükrü ile Ömer ve Defne arasında şu konuşmalar geçer “Dönmene çok sevindim Defne gerçi neden gittin neden döndün pek anlamadım ama. Vay be Şükrü abi helal olsun sen bile sordun niye gittin diye. Efendim. Yok öyle bir şeyler oldu diyelim. Defne bu Şükrü aklına eser gider sonra vazgeçer döner sonra hiç gitmemesi gereken bir anda pat diye ortadan kaybolur. Sağı solu belli olmaz diyorsunuz. Öyle demek ki bizde bundan sonra dikkat edeceğiz kendimize. Ama yani en azından inatçı değilim. İnat var ya inat en fenası inat. İnat var ya inat adamın zihnini kitler düşünmesini engeller gerçeği öğrenmesini engeller inat fena bir şey. Evet sonuçta buradayım.”
 
Yüreğini açtığı tek insana gider Ömer ve Sadri Usta'yla aralarında yüreklerimizi pare pare eden şu sözcükler dökülür ağızlardan” Ne o pek bi kırık döküksün omuzlar falan düşmüş hayrola. O kadar belli mi? Belli tabii yavrum anlat bakayım ne oldu? Kendimle aram açıldı be usta. Olur öyle şeyler be yavrum arada bi uzaklaşıp dışarıdan bakmak lazım kendine anca o zaman barışırsın?  Yok bu sefer o kadar kolay olmayacak toparlanmak. Aklım başımda değil keşke sen söylesen ben yapsam. Ne kolay olurdu dimi elimizle koymuş gibi bulabilsek doğruları. Kendi içini dinle yavrum bırak doğruyu yanlışı düşünme. İçinden nasıl geliyorsa öyle davran ancak o zaman barışırsın kendinle. Yalnız mesafeler değil kendimle arama giren usta başkaları başkası. ASK ACISI ha noldu gitti mi Ömer’in Defnesi? Ömer’in Defnesi değilmiş usta Ömer’in Defnesi olmak istemiyormuş. “
 
Araya bir adet Koriş repliği sıkıştıralım ki biraz neşemiz yerine gelsin. Derya ve Yasemin’e şöyle konuşur caaanım Korişim “Ben asaletimi saçıyorum ahh saçmışım ayy toplasana belki yardımcı olur sana. Nazarınla çökertme kazulet kenafir I hate you sinsirella I hate you”  Ömer’le de aralarında şunlar geçer “Nasılım. Pervasız tembel bide dedikoducu. Aa şubat güldü nihayet aman buz dağı da eriyor. Sana bir şey diyim mi Ömer? İnsan bir iltifat eder.”
 
Vedat’ın kontrolsüz gücü güç olmadığı için Defneciğin üstüne kahveyi döker ve yakar bizim kızıl saçlı Elsa’mızı. Bu halde Ömer’in odasına smokinini bırakmak için girince Ömer telaşla yerinden fırlar ama kontrol manyağı olduğundan hemen buz şelalesi haline geri dönerek “Defne ne bu halin. Önemli bir şey değil kahve döküldü öyle üzerime ama merak etmeyin smokininize bir şey olmadı. Tamam sen ver onu bana sen çıkabilirsin üşütme böyle. Çok mu umurunuzda? Zaten değiştiremem yanımda yedeğim yokmuş evde uzak mecburen böyle ıslak kedi gibi dolaşacağım bütün gün. (Ömer tişörtünü çıkarır.) Ayy yok artık bu kadarı da işkence yani. Efendim.  Yok yok bir şey. Sen bunu giy ben smokini giyerim. Nasıl. Defne kaç dakka bekliyeceğiz böyle giy hadi. Tamam teşekkür ederim.” Ömer’in verdiği bu tişört bizim çok sonra yaşayacağımız bir mutluluğun vesilesi olacak. Bu tişört Ömer’e SENİ HALA ÇOK SEVİYORUM  diyecektir. Çarpık evrenin yüzümüze güldüğü durumlarda mevcut aslında sadece nadir olduğu için çok kıymetli ve çok özel tutunma alanlarımız o anlar. Sadık Kiralık Aşk izleyicilerinin bırakmama asla vazgeçmeme sebepleridir  tüm o anlar.
 
Passionis için ödül gecesi çok kıymetlidir tüm şirket oradadır. Ömer ve Sinan ödülünü alınca ve kısa bir teşekkür konuşmasının ardından sahneden inen Ömer’e herkesin arasında yanına gelen Defne ellerini tutup ona tüm gerçekleri anlatmak için o muhteşem ve büyüleyici güzelliği ile dışarı çıkartır. 15. Bölüm milli marşımız olan Model’in Değmesin Ellerimiz Şarkısı eşliğinde son bulur.
 
Ben de repliklerle olan bu üçüncü yolculuğumu ATİLLA İLHAN’dan satırlarla sonlandırmak isterim. Tam da DEFÖM AŞKININ bir özeti olan şiiriyle…
 
SEVGİYLE SAĞLICAKLA KALIN
KİRALIK AŞK SEVGİMİZE SAĞLIK OLSUN
 
AYRILIK SEVDAYA DAHİL
Açılmış sarmaşık gülleri kokularıyla baygın 
En görkemli saatinde yıldız alacasının 
Gizli bir yılan gibi yuvarlanmış içimde kader 
Uzak bir telefonda ağlayan yağmurlu genç kadın 
Rüzgar uzak karanlıklara sürmüş yıldızları 
Mor kıvılcımlar geçiyor dağınık yalnızlığımdan 
Onu çok arıyorum onu çok arıyorum 
Her yerimde vücudumun ağır yanık sızıları
Bir yerlere yıldırım düşüyorum 
Ayrılığımızı hissettiğim an demirler eriyor hırsımdan 
Ay ışığına batmış karabiber ağaçları gümüş tozu 
Gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar yaseminler unutulmuş tedirgin gülümser 
ÇÜNKÜ AYRILIK DA SEVDAYA DAHİL ÇÜNKÜ AYRILANLAR HALA SEVGİLİ                                                
Hiç bir anı tek başına yaşayamazlar 
Her an ötekisiyle birlikte her şey onunla ilgili 
Telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar 
Gittikçe genişleyen yakılmış ot kokusu 
Yıldızlar inanılmayacak bir irilikte 
Yansımalar tutmuş bütün sahili 
Çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var 
Öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil 
ÇÜNKÜ AYRILIKLAR DA SEVDAYA DAHİL
ÇÜNKÜ AYRILANLAR HALA SEVGİLİ
Yalnızlık hızla alçalan bulutlar karanlık bir ağırlık
Hava ağır toprak ağır yaprak ağır 
Su tozları yağıyor üstümüze                                                                                                                      
Özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır
Eflatuna çalar puslu lacivert bir sis kuşattı ormanı
Karanlık çöktü denize 
Yalnızlık çakmak taşı gibi sert elmas gibi keskin 
Ne yanına dönsen bir yerin kesilir fena kan kaybedersin 
Kapını bir çalan olmadı mı hele elini bir tutan 
Bilekleri bembeyaz kuğu boynu parmakları uzun ve ince 
Sımsıcak bakışları suç ortağı kaçamak gülüşleri gizlice 
Yalnızların en büyük sorunu tek başına özgürlük ne işe yarayacak 
Bir  türlü  çözemedikleri bu ölü bir gezegenin soğuk tenhalığına 
Benzemesin diye özgürlük mutlaka paylaşılacak suç ortağı  bir sevgiliyle 
Sanmıştık  ki ikimiz yeryüzünde ancak birbirimiz için varız 
İkimiz sanmıştık ki tek kişilik bir yalnızlığa bile rahatça sığarız                                                                          
Hiç yanılmamışız her an düşüp düşüp kristal bir bardak gibi 
Tuz parça kırılsak da hala içimizde o yanardağ ağzı
Hala kıpkızıl gülümseyen sanki ateşten bir tebessüm zehir zemberek ASKIMIZ 

ATİLLA İLHAN
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER