Defne korkup kaçmıştır ama Ömer büyük bir zevkle ve
mutlulukla emin olmuştur ki Defne onun kalbinin sahibidir ve Ömer’in kalbide
ebediyen Defne’nin kalbinin içinde büyük bir aşkla var olacaktır.
Evine varan Defne kıkır kıkır gülerken “Ayyy ayyy kendi kendimle bile
konuşmuyor muşum ki ben film bildiğin kafamın içinde dönüyormuş. Kalk kız Defne
manyak delirmeden önceki son çıkış” diyerek fırlar evden ve soluğu can
dostu sırdaşı akıl hocası İso’da alır. Bir çırpıda tüm Kiralık Aşk oyununu
harfiyen anlatmaya başlar. Sonuç olarak
aralarında söyle bir diyalog geçer;
“İşte böyle İso ne düşünüyorsun. Valla ne bileyim Defocum mevzu
harbiden bayağı karışık ama ben senin ne istediğini anlamadım ki? Ya ne demek
iki saattir ne anlatıyorum ben? Hikaye hayır derdin ne niye kaçtın o zaman? Ne
güzelmiş işte her şey. Niye kaçtım ki ben? Valla onu sen söyliycen kaçan sensin
istemiyor musun? Hayır yani evet istiyorum. Evet yani bir insan niye kaçar ki?
Korktum korktum ya o nasıl olcak ki ben bayılırım kesin bayılırım kalbim falan
tekler benim. Ayyy düşüncesi bile delirtti. Eee Defocum en çok korktuklarımız
en çok istediklerimizidir.”
Sabah işe giderken abisiyle ki beni en çok şaşırtan Serdar
repliğidir söyle dertleşir.
“Mevzu yine ağır galiba? Yoruldum be abi yorgunum şaşkınım. Birkaç ay içinde o kadar çok şey oldu
ki? Misal? İşte eski hayatımı biliyorsun yani bunu kıyaslayınca atlı karıncadan
çarpışan otoya binmiş gibiyim. Her yanım yara bere içinde. Pişman mısın?
Neden? Yani cafede çalışırken daha mı mutluydun diyorum. Bilmem yani hem evet
hem hayır. Uff abi ya ben eskiden ne istediğini bilen net bir insandım ya. Aşık
değildin de ondan. Görüyoruz yani kızım zaten Nihan’la konuşuyorsunuz diye bir
şey demiyorum ama salak değiliz sonuçta anlıyoruz. Ben kendimi anlamıyorum ama.
Olur öyle takılma. Hem aşk iyidir yaşadığını hissettirir adama. Biz aynı şeyden
mi bahsediyoruz? Çünkü ben kendimi ölücekmiş gibi hissediyorum kalbim
patlayacakmış gibi oluyor. İyidir iyidir hızlı attığındandır o. O AŞK şimdi
içinden çıkıp gitse misal bomboş kalırsın o zaman sıkıntı asıl. Öyle mi
diyorsun? Öyle kızım sen yat kalk şükret bu dünyada AŞIK olmadan ölen insanlar var
en acısı. Vay be abi baya baya romans oldun. Kendine mukayyet ol tamam mı? Eğer
seni üzen olursa bir telefonun yeter biletini keseriz. Ben buralardayım
sarılmak konuşmak istersen yani her zaman.”
Yasemin’in gönlüne İso’nun sevgi tohumları yavaş yavaş
yeşermeye başlamışken Ömer acil bir toplantı talebiyle herkesi odasında toplar.
“En sevmediğim şey bu oyunbaz hareketler biz açık bir şirket yönetmeye
çalışıyoruz adalet dürüstlük buranın en büyük markaları bunlar bide senin
yaptığına bak ayrıca niye neden Koray bizi resmen hayal kırıklığına uğrattın
tek ayak üstü yalan karargah kurmuş sende. Yasemin bunları bildiğin halde bize
söylemedin. Tamam o kıza da kalbim var falan demişsin. Sırasıyla Necmi, Koray,
Yasemin, Sinan, kız DEFNE”
Sinan, Ömer ve Defne arasında da şu konuşmalar geçer. “Çağıralım Defne’yi ona soralım. Buyurun. Defne mankenimiz senmişsin. Ha. Bende
diyorum ki Koray böyle bir güzelliği nerden buldu. Konumuz bu mu Sinan. Evet
tam da bu Defne Passionis’in mankeni olarak devam etmek istermisin? Manken mi?" O güzelim gri elbisesinin içinde bakışları sadece Ömer’in bakışlarına
odaklanır ondan bir yanıt bekler gibi. Onlar gözleriyle iletişim kurabilen ve
birbirlerinin ne istediğini okuyabilen ik masal kahramanıdır. Defne anladığı
cevabı bildirir Sinan’a “Şimdi ne diyeceği mi bilemedim ki? Çok
teşekkür ederim teklifiniz için ama bu iş hiç bana göre değil ben olduğum
yerden memnunum”. Ömer
anlaşılmanın verdiği huzurla derin bir nefes alırken Defne’nin damarına basmak
için şunları söyler: “Bana da yeni asistan bakacağız. Bu sefer kendim bakacağım sonra
sıkıntı yaşıyorum ben uğraşıyorum yani. Valla da bence de iyi olur önceden bi
patronla tanımak lazım çünkü sonra problem oluyor sürpriz sorunlar çıkıyor"
der karşı atak olarak Defne.
Bitti mi? Yooo bizim altın kalpli keçilerin didişmesi biter
mi hiç aynen devam, “Ben de çıkayım o zaman? Niye
duruyorsam. Kaç tabii yine kaç kaç kaç. O gün şey oldu yaa şey işte bugünde tabi
işte ben kaçtım yani çıktım. Kaç kaç. Çıktım ben”. Ömer’in gülüşü ve
Defne'nin çırpınışları milyonlarca kalp ben.
Yasemin artık son kozunu oynamaya karar verir ve “Yaz
bunu bir kenara Derya, bu Defne bu hafta bitmeden şirketten gitmiş olacak. Çok
fazla rol çaldı artık yeter.” Hain planını devreye sokar Sinsirella
olduğunu bir kez daha kanıtlayarak.
Hayret sevgili gönüldaşlarım Serdar Nihan’ın annesine adam
olmanın kurallarını anlatıyor yanlış okumadınız Serdar adam olmanın kurallarını şöyle dile getiriyor: “Yalnız adam olmak öyle kolay mesele değil.
Bir kere sahip çıkacaksın yanında ki kadına koruyacaksın, kollayacaksın, kıymet
bileceksin. Hem erkek dediğin kadını taçlandırır öyle el üstünde tutar. Bir
kere kadın mutsuzsa eğer o yuvadan hayır gelmez yani bunu da bilmeyen kerizdir
bu kadar net".
Sinan, Defne ile ilgili içinden taşan duygularını Necmi’ye
anlatır: “Özlüyorum işte ne bileyim. Hep öyle olur zaten önce anlamazsın ne
zaman ki hayat sana zevk vermemeye başlar ne zaman ki her baktığın yerde onu
görmek istersin o zaman fark edersin biz buna tutulma diyoruz. Eeee bir kızı
bin kişi ister bir kişi alır kural bu. Bu gibi durumlarda kararı kadınlar verir
yani seçimi kadınlar yapar”
Bu arada Ömer Defne’yi odasına çağırır asistan seçimi için
ve gözlerimden kalpler çıkartan replikler yaşanır. “Defne bu insanlar yani
sektördeki insanlardan bahsediyorum bazen biraz vicdansız olabiliyorlar eğer
sen manken olmayı kabul edersen. Yok, yok
yani hiç öyle bir şeyim yok benim. Senin tercihin nasıl istersen ama baksana
Koray bir kalbim var demiş ona bile vicdan yapmışsın. Anladım bazen ben biraz
böyle saf olabiliyorum böyle şey gibi SU GİBİSİN. İşimize bakalım. Eee Ömer Bey
aslında gece ben gerçekten gitmek istememiş miydin? Hayır, evet Feryal Hanımla
ilgili gelmemiştim öyle. Ev basar gibi. Yok canım hiç olur mu öyle şey? Bana o
kitabı da sen almadın zaten sonra bir gece yarısı gelip bütün bardaklarımı da
kıran sen değildin. Sonra yatağıma yatıp güzel güzel uyuyan da sen değildin
dimi? Bardaklar için gerçekten özür
dilerim. Zaten çok utanıyom. Utancak bir şey yok anlıyorum (kapı kilitlenir)
bence artık açık açık konuşabiliriz. Sence?" Ofis içi yakınlaşmalara sıcak bakmayan Ömer
Bey'lere bakın siz!
Çarpık evren kuralları olmazsa olmazımız olunca kapı çalınır ve Nöro gelir ve Ömer’den yardım ister. “Yardımına
ihtiyacım var Ömer. Tabii yenge ne istersen Defne’ye söyleyelim bize müsaade
etsin. Etmesin asıl müsaade senden ben Defne’yi istiycem ailesinden senin
için.” Şok şok şok.
Neriman, Defne'ye teknik taktik planlarını anlatmaya başlar
yine, "Bak şimdi sen Ömer’in kapısından tam giriyordun ama kapıdan sığamadın. Sonra
Ömer zilin sesini duymadı. Tam zilin sesini duydu kapıya gidiyordu engeller
çıktı. Kapıya gitti, göz deliğinden bakıyordu, ee senin boyun yetişmedi." Neriman’ın zekasına şapka çıkartmak lazım
sevgili gönüldaşlarım. Bu kadın organize işlerin şahı.
Defne’nin görüşmeye gelen asistan adaylarını görmesiyle
kıskançlık damarları patlar. "Bu nasıl asistan seçmek ya bunlara doping
testi falan yapılmıyor mu abartı çünkü yani doğal değil? İyi iyi maşallah Allah
sahiplerine bağışlasın”.
O piss Yasemin planının
ilk aşaması olarak "Canım" diyerek Defne’den bir rapor hazırlamasını ister.
Sadri Ustam, Hulusi Dede'ye gene bir altın kural öğütler. "Bak
Hulusi şu gırtlak var ya tam dokuz boğum. Bir laf ederken dokuz yerde
dinlendirip öyle edeceksin lafı. Hep tersini söylerler ama büyüklerde
küçüklerden özür dileyebilmeli. Genç olmak demek akılsız olmak demek değil ki!
Hulusi bak görüyorsun dünyayı gençler değiştiriyor.”
Ömer’in gazabına uğrayan asistan adayları arasından sinirle
rastgele bir adayı seçer ve Defne’ye ona işi anlatmasını söyler. Böylece Defne başlar brifinge; Ömer İplikçi'nin yanında çalışacaksın daha ne istiyorsun. Yeri
geldiğinde barut gibidir ama hiç saygısızlık falan etmez. Ağzından kötü bir şey
duymazsın. Kibardır zariftir öyle yanında kendini prenses gibi falan
hissedersin çok özel çok değerli BİRİCİK ADAMIN BİRİCİK ASİSTANI. Arada kızar
falan ama yani öyle bir sıcacık bakar kendini affettirir. Tatlı sesiyle falan
gelir konuşur halini hatrını sorar. Sonra boynunu eğip yavru köpek gibi ilgili
ilgili bakar falan ayyy salağım ben ya cidden salağım ben yani. Noldu? Yok
bi şey arada gelir bana öyle sen bana bakma.” Ve şeytan dürter Defneciği,
olmaz ne varsa anlatır yeni asistana ve çarşı hepten karışır Defocik sayesinde.
Sabah dayanamaz ve vicdan azabıyla gelir, karıştırdığı çarşı işlerini düzeltmek
için Ömer’in evine; “Şükrü abi çok fena bir şey yaptım ben şeytana uydum. Şeytana uydun
sen. Şeytana uydum valla neyse benim hemen içeri girmem lazım Şükrü abi ayyy
Neriman Hanım gibi oyunbaz oldum resmen ruhumu bozdu bu kadın koş kızım koş”
Asistanı bahçeye gönderip acil müdahaleye başlar.
Spordan dönen Ömer ile Şükrü konuşur; "Yeni asistan gelmiş efendim.
Evet öyle oldu. Siz de alıştınız tabii Defne’ye. Alıştım tabii yani eve girince
ilk onu görmeye öyle mutfakta o koştururken onu seyretmeye öyle tatlı tatlı
konuşmasına sonra birden heyecanlanıp saçmalamasına. Öyle yapıyor dimi. Öyle
yapıyor valla farkında olmadan neler neler yapıyor kızsam mı gülsem mi
bilemiyorsun? Valla bana sorarsanız onun gibisi zor bulunur Ömer Bey. Defne çok
iyi bir kız, bir tane.”
Ömer’in içeri girip Defne’yi mutfakta koşuştururken görünce
mutluluktan elindeki çantasını elinden düşürür ve Defne, “Günaydın Ömer Bey. Günaydın da
seni burada beklemiyordum? Eee işte ben
asistanınıza bir şeyler anlatırken fark ettim ki bazı şeyleri eksik anlatmışım
o yüzden işte sabahta böyle” Yeni asistan girer ve komedi kaldığı
yerden devam eder. “Ömer Bey ben rezenenizi hazırlamıştım ama Defne gelip kahve yapmak
istedi yoksa her şey hazırdı yani. Rezene başka. Bi de börek falan hani hamur
işi yağlı şeyler seviyormuşsunuz ya ondan. Hadi ya demek aramızda bir üçkağıtçı
varmış meğer. Ya Ömer Bey ama ayıp olmuyor mu böyle üçkağıtçı falan.”
Her izlediğimde hala çok gülerim bu sahneye.
Yasemin artık uygulama aşamasından travma yaratma aşamasına
geçer kendince Defne’nin biletini keser tabii Ömer İplikçi faktörünü dikkate
almadan;
“Defne her yerde seni arıyorum sana verdiğim işi patates etmişsin Ömer
seni bunca zaman nasıl çalıştırmış yanında hayret. Sorun sende değil senin
gibilerde normalde ev kızı olması gerekirken şans eseri böyle şirketlerde
çalışan kızlar da. Ben idealist bir iş kadınıyım annen sana evde yemek yapmayı
öğretirken ben piyasayı kasıp kavuruyordum. Sen en iyisi annenle soğan doğra
şekerim. Peki ya baban odamı sana bir şey öğretemedi? Böyle bomboş mu geldin bu
yaşa? SUS. Ayy yazık çok ihmal etmişler seni aile terbiyen ondan yok demek ki?”
Defne masadaki suyu Yasemin’in yüzüne fırlatır ve masaya çıkıp tam üstüne
atlayacakken Ömer onu havada yakalar. "Seni var ya seni, gebertirim. Bırak
öldüreceğim ben seni o söylediğin her şeyi Yasemin sen çık. Sana yedireceğim
dur kaçma gel buraya. Defne bi dur ya niye durayım ben niye durayım bırak sana
beni bıraksana ÖMER bırak. Bırakmayacağım önce bir sakinleş. Ya niye sakin
olayım ben ya niye sakin olayım olmayacağım sakin falan gel buraya. Defne otur
şuraya bi sakinleş.” Ömer’in elinden kurtulan Defne koşar adım
şirketten çıkar arkasında onu takip eden Ömer vardır
“Defne iyi misin? İyi miyim sizce öyle mi görünüyorum? Ne söyledi seni
bu kadar delirtecek. Ömer Bey n'olur bir şey sormayın benim biraz yalnız kalmam
kafamı dinlemem lazım. Olmaz anlat lütfen dinliyorum. Abuk sabuk konuştu işte
neymiş annem babam beni yetiştirememiş mi? Bana terbiye vermemiş mi? Benimle
hiç ilgilenmemiş mi? İkisi de gittiği için işte. Tamam tamam gel. İyi misin?
Sakinleştin mi biraz? Ya kusura bakmayın siz de hiç görmemeniz gereken şeylere şahit
oldunuz ama normalde aslında ben bu kadar sinirli biri değilimdir damarıma
bastı. Tabii tabii, kedi gibisin diyordum panter çıktın. Gözü yaşlı panter sizi
de şaşırttım dimi? Böyle dışarıdan
bakınca dertsiz tasasız hiçbir şeyi sallamayan Defne ama içeri bakınca .
Hepimizin yaraları var yalnız değilsin merak etme. Çok küçüktüm böyle hayal
meyal hatırlıyorum babamın gittiğini ama annem biz böyle yan yana dizilmişiz
gözü yaşlı terk ediliyoruz. Ne kadar normalleştirmeye çalıştırsam da olmuyor
atlatamamışım demek ki. Birgün, bir yerde okumuştum hepimizin roller varmış
yani toplumsal hayattaki roller. Hepimizin tek ortak noktası birinin evladı
olmakmış hayatta hiç kimse sevmese seni mutlaka biri severmiş. Ben de annem
gidince insan olmaktan çıktım herhalde, dedim kimsenin evladı değilim. Hiç
kimsenin evladı olmamak böyledir Defne. Büyüdükçe kimi yaralar kabuk bağlar,
kimileri gün yüzüne çıkar işte hayat. Ömer Bey çok teşekkür ederim gerçekten
beni dinlediniz sakinleştirdiniz gerçekten çok iyi geldiniz ne kadar yalnız
olduğumu unutturdunuz bana. Değilsin ben VARIM.” Zeynep Alasya’nın
büyüleyici sesinden;
Bir akşam gözünden aşk tüterse, Geçmiş günler aklından geçerse, Kalbin
bomboş ümitler biterse
Sen üzülme BEN VARIM.
Ayrılmam istersen hiç yanından, Çağırsan gelirim çok uzaklardan, Eskiden
korkardım yalnızlıktan
KORKMAM ARTIK SEN VARSIN
Bizim masalımızda daima iyiler kazanır. Ömer, Yasemin’i
yaptıkları için onu şirketten kovar. Kendi kazdığı kuyuya kendi düşer. Bu sefer
gözü yaşlı olan Yasemin’dir. Hayat asla ahını bırakmaz bazen acilen bazen de
zamanı gelince alır. Hiçbir ah karşılıksız kalmaz, tecrübeyle sabittir bu
durum. Yasemin çok şanslıdır
ki evriminin sebebi olacak olan İso onun yanındadır ve aralarında alev aldı
buralar kıvamında ilk yakınlaşma yaşanır.
Neriman bu sefer Ömer’e tespitlerde bulunur. "Bazen hayat böyle her şeyi altın tepside önüne sunmaz bazen cart diye çekip
yanına alman lazım istediğin şeyi. Cart diye. Aman sen istersen hüp diye çek
yani kişiye göre değişir uslubuna göre değişir ama aksiyon almak lazım o şart.
Doğru aksiyon almak lazım” Ömer’in aklında yıldızlar ışık saçmaya
başlar ve soluğu Defne’lerin evinde alır. Defalarca kullanacağım bir anane
repliği büyüler beni. İlk defa Ömer’i gören ananenin nutku tutulur. “Hey
maşallah oğlum kim neyle besledi seni böyle sen nasıl bir şeysin böyle.”
AŞK değiştirir, AŞK delirtir, AŞK uçurur uçurur çekirdek
takımının tespitlerine hayranım gönüldaşlarım. Defne kulaklarına inanamasa bile
ona seslenen Ömer İplikçi'nin ta kendisidir. "Defne Defne Ömer Bey. İyi akşamlar
bölüyorum muhabbetinizi ama biraz konuşabilir miyiz? Tabii tabii.”
Nihanım senin gibi bizim de Allahım sen aklıma (aklımıza) mukayyet ol. "Defne
seni anlıyorum yani anladığımı sanıyorum. Efendim. Bak, biz uzun süre
anlayamadık birbirimizi ama şimdi galiba farkındayım her şeyin. Farkındasınız.
Sen de beni anla diye geldim. Her şeyi açık açık konuşalım diye. Ömer Bey ben
gerçekten kendimde değilim. Aklım dondu gerçekten allak bullak oldum tüm bu
olanlar. Mucize gibi. Siz mucizelere inanır mısınız? İnanmak istiyorum, sen?
Bilmem, sanki bir adım daha atsam uçurumundan düşecekmiş gibi hissediyorum. Ya
yalnız değilsen ya birlikte düşeceksek? Korkuyorum. Korkma ben eminim artık”.
"Ben varım" şarkısı eşliğinde yıldızların
altında muhteşem bir manzara eşliğinde kalpler birbirlerine aşkla
mühürlenmiştir.
Yazı devam ediyor..