Kiralık Aşk: Aldım başıma sevdayı repliklerin büyüsü 3

Aşkın itirafı edilmiş mutlu bir sabaha uyanılmıştır. Morun en çok yakıştığı kadın olan Defnecik kalbinin sesi dışarıdan duyulacak kadar telaşlı telaşlı koşar Ömer’i kendisini beklerken bulur asansörün önünde “Günaydın. Günaydın Ömer Bey. Toparlandın mı? Nasıl? Yani kendinde değildin ya akşam mahallede. Siz öyle pat diye karşıma çıkınca bide öyle şeyler söylediniz ki? Söyledim söyledim de hep ben konuşuyorum biraz da sen anlatsan ben dinlesem. Böyle iyiydik ya. Cık bi konuşalım şöyle uzun uzun baş başa anlayalım birbirimizi. Tamam şey yapalım o zaman şimdi biz geziye gitcez ya Polonezköye orda her şeyi açık açık konuşalım. O zaman anlaştık. Öyle oldu galiba. Ben o zaman içeri gireyim malum bir sürü iş güç var yalnız ben önden gireyim anlaşılmasın. Neyi? Hani biz. Tamam tamam “ Ah Ömer İplikçi ah yelkenler açıldı keyifler yerinde tam yol ileri.
 
Ömer’in çocuklar için okul ayakkabı projesini duyunca  Defne’nin o güzel kalbinden öperim bakışı atışı Allah’ım binlerce milyonlarca kalp ben. Mimiklerin ve doğal oyunculuğun muhteşem karması Elçin Sangu derim ve susarım THE ELÇİN SANGU OYUNCULUĞU. Ömer göz kırpınca bile kızın aklı başından giden bir Defne Topal biz bunlar yüzünden bu aşka tutulduk. Bakışlara kimyalarına birbirlerinin gözlerinde kaybolmalarına tutulduk. Naif bir aşk hikayesi kızıl- esmer uyumunun güzel kalpli insanların hikayesi.
 
İso Yasemin’e "Mutsuzsun bence sen daha kötüsü mutsuz olduğunu kendinden bile saklıyorsun olayın bu senin” diyerek gerçeklerle yüzleşmesi için bir adım daha atmaya başlar.
 
Tasarım camiasının alametifarikası olan Sinyor İplikçi, Defne’nin masasının üstünde fikirlerini paylaşır ekibiyle ama elleri Defne’nin kolundan ayrılmadan “Nasıl fikirler çıktı. Bu seneki çalışmalarda duyguların ön plana çıkmasını istiyorum. Mesela AŞK bir çift ayakkabıyla aşkı anlatmak istiyorum. Aşkın insanın duruşunu nasıl değiştirdiğini anlatmak aşkla gelen o parıltıyı heyecan ayakların yere basmaması uçmak rüzgara kapılıp havalanmak” Küçük dokunuşların üstüne bir de asansörde buluşalım mesajı gelince buluşma yerine ilk gelen Defne “Ömer meraklısı Defne” Koray’a yakalanır evren sürekli DEFÖM’E karşı gelmeye devam edecektir. “Zaten ben ne biçim bir insansam ayy resmen insanların hayatına kabus gibi çöktüm. Yasemin Hanım da benim yüzümden kovuldu ben var ya ben ben ne şeytanmışım ben var ya ben ne mendeburmuşum belli değil” Koray’a söylenen Defne Koray’ın sevinç dansına şahit olur. Bu arada Neriman bildiğin zil takıp çifte telli oynamaya başlar bombelere gel bombelere. Nöro boş durabilir mi? Yasemin'i arar vee "Yasemin napıyorsun? Ayı gecelere böldüm hangi gece kime beddua etsem diye onu gözden geçiriyordum. Aaa bu gecenin evleri yansındasını sizsiniz. Siz nasılsınız? Allah belanızı verdi mi inşallah? Yılın beceriksizisin sen. Bu yıl desenlerini inceleyin de ona göre yakın kınanızı geri kalmayın. Sen o kırk numara ayaklarına kendin sıktın Yasemin”
 
O asansörün dili olsa da neler neler söyleyecek ama çarpık evren kuralları hiç aksatmadan engellere devam eder öğle yemeği planı Sinan sayesinde hayal olur. Sanki bu yarım kalmış talihsizlikler hep bizi bulacak 69 hafta boyunca zaar.
 
Tasarım toplantısı Ömer İplikçi'nin iki işi aynı anda yapabileceğinin ispatı niteliği taşır. Hem mesaj çeker hem konuşur üstelik elinde ki telefonu göstermeden. “Mor yakışmış. Çok güzel görünüyorsun.” Şaşkına dönen Defne tıkanır Sinyor İplikçi boğdun kızı bide “Su ver su noldu ya “ diye soruyor bide zevkten beş köşe olmanın temsili hali gibi maşallah. Defne’ye bir teklif sunar Ömer’im İplikçim;
 
“ Şimdi bu yarınki gezi için Şükrü’ye izin verdim o yarın gelmeyecek yani diyorum ki benim arabayla mı gitsek baş başa kalmış oluruz. Peki olur. Yolda konuşuruz hem konuruz demiştik ya. Tamam konuşuruz. Belki oraya da gitmeyiz kaçırırım seni. Aa tabii” Ağzı açık ayran budalası gibi mutlu olan Defne. Mutluluk bizlere niye haram edildi hiç anlamadım gitti azcık mutluluğu çok gördüler bize bir mutlu bin mutsuz.
 
İnsan olabilmek ve insan kalabilmek ne kadar zor bir sınav Yasemin için de değişim aslında İso sayesinde Defne’den Ömer’in zoruyla da olsa özür dilemesi büyük bir adım insan kalabilmek adına.
 
Yine bir asansör macerası yaşanırken” Mor yakışmış. Teşekkür ederim mesajınızı aldım ama tabii cevap veremedim malum öksürük krizi tuttuysa demek demek çok eğlendirdiysem. Yanında mutluysam demek ki” Evrenin DEFÖM AŞKINA engelli atlama yarışması havası olduğu için asansöre Koray’da biner ve başlar cır cır konuşmaya  bir köşede ağlayan yaratıcılığı orda dursun ne Ömer’in ne de Defne’nin onu dinleyecek kulakları görecek gözleri anlayacak akılları yerinde olmadığından birbirlerinde kaybolmayı seçen yürekleri Sinyor İplikçi'nin dokunuşlarıyla zaman ve mekanlar ötesidir artık. Ömer’in dünyasında gördüğü yegane güzellik olan Defne'si, Defne'nin kalbinin coşkun akan pınar gibi (Nejla’ma selam olsun)olan sesi taa yüreğimin içine demirlemişti.
 
Ömer Defne'ye sorar; “Biz seni bırakalım Şükrü’yle. Aa yok başka bir işim var ben eve gitmeyeceğim. Başka bir işim var. Ne işin varmış yani ben olmayınca napıyorsun arkadaşlarınla çekirdek çitlemek dışında merak ediyorum. Yok öyle çok merak edilecek bir şeyim yok sıradan bir kızım. Yoo yoo hiç değilsin ve ben seni çok merak ediyorum. Hiç beklemesek hiç konuşmasak ben şurda seni öpsem. Manu’daki gibi mi? Gerçi o zaman tanışmıyorduk çok kızmıştım. Şimdi şimdi kızar mısın? Ayy gerçekten düşüp bayılacağım ben. Tamam git nereye istiyorsan git”
 
İso Yasemin’e Defne'ye yaptıklarından dolayı kendi yüreğinin şarkısının ritmine kapılarak şöyle der;
 
“O kadar kolay değil Yasemin Hanım ben nefret etmeyeceğim senden. Sen kendini düzelteceksin. Yamukluk bende yani?  Değilse neden yalnızsın bu kadar neden en zor günüde kimse yoktu yanında. Nasıl kimse yoktu ya sen vardın işte yani gerekte yoktu aslında ben kendimde. O kadar yalnızlık kimseye iyi gelmez Yasemin bence çeki düzen ver kendine. Ya vermezsem ne olacak. Iskalarsın o olur  ıskalarsın daha kötüsü bu inadın yüzünden neyi ıskaladığını da bilmezsin. Ya bu taraf daha zevkli diyorum sen güven bana o taraf böyle nefretten ziyade sevmek sevilmek filan güzel şeyler bunlar haberin olsun.”
 
Artık Ömer’in tek ilham kaynağı Defne'dir her çiziminde doğum lekeli Defne vardır. Necmi Defne’ye Ömer’le dedesinin küslük hikayesini anlatır. Çokça kırık ve kırgın hikayede Ömer’in duvarlarını ve buzdan şatosunu daha bir anlar olur ve bu duydukları Hulusi Beyle şu konuşmayı yapmasına sebep teşkil eder “Bir torununuz olduğunu şimdi mi hatırladınız? Torununuz diyorum o yüzden mi o kadar üzdünüz yapayalnız bıraktınız çok kötü şeyler yaşanmış valla size ne kadar kızsa haklı. İnsanları bu kadar darmadağın ettikten sonra benim de hatam oldu diyip geçmek pek olmuyor. Yani bi hata yapmaya hakkımız yok mu? Yapabiliriz tabii yaparız da ama hatalarımızı yaparken karşımızdakine ne kadar hasar veriyoruz önce onu bir değerlendirmek lazım. Anlıyorum haklısın şimdi ne yapmam lazım? Bence insanları kontrol altında tutmaktan vazgeçmeniz gerekiyor. Neriman Hanımı uzaktan torununuzu beni Necmi Beyi yani böyle yapa yapa üzmüşsünüz zaten herkesi”  Bir kez daha hayranlıkla izledim Defne Topal’ı ya da Elçin Sangu oyunculuğunu. Bu konuşma ileride bizim çok derinden bir OHHH dememizin sebebi olacağını nerden bilebilirdik ki? MÜTHİŞ BİR DEHASIN MERİÇ ACEMİ MÜTHİŞ.
 
Annanenin dediği gibi akla ve kalbe öbür yakışıklı olan iyi gelmez ama AŞKTA yaşanılası ve öğrenilesi bir duygudur ne demiş MEVLANA; Aşkın hikayesini durmaksızın feryad eden bülbüle değil , Sessiz sedasız can veren pervanelere sor.
 
Ateşe  uçtuğunu bile bile yanan kalplerin başka bir seçimi yoktur aslında. Gönle düşenin mührünü vuranın birbirlerinden başka dermanı ilacı yoktur. Tıpkı her badireye rağmen seven DEFÖM AŞKI gibi.

Çarpık evren kuralı bizi bulmasa bir kerede olmazdı dimi.Defne tam Ömer’in arabasına binerken gene Sinan gelir ve mecburen! Sinan’la gitmek zorunda kalır offf çarpık evren kuralları bi yüzümüze gülmedi gitti. Ömer’in odasına gelen Defnecik durumu anlatmak ister “Ben şeyi açıklamak istedim Sinan Beyin arabasına şey diye bindim ayıp olmasın diye. Yooo sorun yok anlıyorum. Yalnız kalamadık yol geçmek bilmedi. Ama şimdi yalnızız. Evet Ömer”  o gözlerin şaşkın mahçup ve masumane bakışıyla bölüm biter.
 
 
 
Defneciğim o mahçup bakışının ardından “Manzara çok güzelmiş böyle ferah ferah. Şu an benim manzaram daha ilgi çekici bence. Ayy ben nasıl gideceğim. Gitme zaten (Bak gene kapı çalıyor ve gene Sinan) Ayy benim gitmem lazım nasıl olsa daha iki gün burdayız yalnız kalırız dimi. Ayyy ama nasıl bakış o şimdi ben nasıl gideyim ben şey için dedim şirkette laf çıkmasın diye. Kim ne düşünürse düşünsün umurumda değil. Ama işte benim için sonuçta Ömer Beysiniz yani şirkette siz değil sen. Şu sizi kaldırsak Ömer’le Defne olsak? Ayy yok gitmem lazım şey yapalım o zaman akşam yemekte görüşelim. Kaçtım ben. Ama bu bana hiç yetmedi” ardından gelen öpücük naptığını bilmeyen Defne’den gelir. Yüzyılın uyumuydu bizi böyle birbirlerine olan bakışlara tutsak eden. Mucizelere olan inancımızı tazeleyen derin derin nefes aldıran içimizde kelebeklerin kanatlanmasına ve ruhumuzu aşkla dolduran. Ne kadar kıymetli anların şahidi olmuşuz ki; iyi ki MERİÇ HANIM. İyi ki ELÇİN SANGU VE BARIŞ ARDUÇ uyumu ve tüm ekip iyi ki…
 
Yemek masasına hakim olan ve herkesin dikkatini çeken Defne Ömer gülümsemesinin sebebi sorulunca “Defne demin içerde çok komik bir şaka yaptı da hala ona gülüyorum. Tabi şakalar espriler ne güldük çok güldük meğer ben çok komikmişim. Bir şeyi iki kere yapmanın anlamı yok ama yani çokta böyle gerekirse yine yaparız yani. Tabii sık sık yap sık sık” Evrene tüm dualarımızı kozmik bir an olarak gönderelim cümleten amin.
 
Milli marşımız olan Rossini Sevil Berberi ıslığı ile güne merhaba diyen Defnecik duyduğuna inanamasa da koşarak gelir. El ele çıkılan bir gezinti çarpık evren kuralları gereği yarım kalması gerektiği için Necmi Amca'ya yakalanırlar. Levent Bey'in ve Barış Bey'in muhteşem sesinden bizlere ne demiş büyük şair Orhan Veli Kanık ;
 
Beni bu güzel havalar mahfetti
Böyle havada istifa ettim efkaftaki  memuriyetimden
Tütüne böyle havada alıştım. Böyle havada aşık oldum.
Eve ekmekle tuz götürmeyi Böyle havada unuttum.
Şiir yazma hastalığım hep böyle havada nüksetti
 
Beni bu güzel havalar mahfetti. Diyosun. Sen ne diyorsun peki Ömer “Sende bir şey var. Bana derin derin nefes aldıran bir şey PABLO NERUDA ile cevap verir amcasına Sinyor İplikçi.
 
Kahvaltı sofrasında bizim yalnız kalamayan şanssız aşıklar “Şimdi yalnız ikimiz kalsak baş başa konuşsak uzun uzun sonra sen beni tekrar öpsen  mesela çok güzel olmaz mıydı? Her şeyi benden beklememek lazım. Diyorsun yalnız şuan ateşle oynuyorsun. Eh en kötü yanarız napalım”  diyerek bulutların üstünde seyahate çıkılır. Gene bi Sevil Berberi Islığı eşliğinde “Ömer Bey. Beye geri mi döndük ee bırakmıştık ne güzel. Yok ya o şey ağız alışkanlığı. Kötü alışkanlıklardan kurtuluyoruz o zaman daha iyilerini ediniyoruz. Mesela. Aslında güzel bir başlangıç yaptın sayılır odaya geldin ya onu söylüyorum. Defne bizim bu halimiz nolucak ya niye biz bir türlü yalnız kalamıyoruz. Dimi ya sanki herkes biliyormuş ta engel olmaya çalışıyormuş gibi.( Aynen öyle Defocik aynen öyle) Neyse bence başardık artık sonunda. Evet ama yine de burada konuşmasak çok yakınlar duyarlar falan . uzaklaşalım o zaman Defne ben gerçekten çok sıkıldım kalabalıktan gel götüreyim seni. Niye ya ne güzel motive oluyorduk safariler sandallar falan . Evet evet baya motiveydiniz sandal da. Ya aslında o tesadüf oldu ben seni bekliyordum konuşuruz falan binmeyelim diye sonra Sinan Bey şey yapınca. Şey yapmış. Çok mu kızdın ya üfff bişey söylesene Ömer. Bi daha söylesene? Neyi? O son söylediğini…”
 
Defne gene bir köşede Ömer’i beklerken “Böyle mi oluyormuş ya? Nerde bakalım beyfendi? Ömer’in öpücüğü. Yaa napıyorsun görcekler? Kimsenin görceği yok sakin ol. Görürüler. Görsünler görsünler.”
 
Ömer’in ceketine gizlice bıraktığı nota, sandal sefasına Yasemin’in göle düşmesine, Neriman’la Yasemin’in kovalamacılı atv turuna ve daha bir sürü çarpık evren kuralına rağmen baş başa anca Ömer’in müdahalesiyle kalabilirler. Notların başka başka kişilerin eline geçmesine rağmen hem de. Aşkın miladı olacak bir kozmik an kuramına şahit olmamız kaçınılmaz olur. Romantizim dolu aşkın tüm çekimini hissettiren o mucizevi anlar ve büyünün etkisini katmerleyen şu replikler hafızalarımıza kazınır Defne ve Ömer hissiyatıyla;
 
“ Beni mi bekliyordun? Evet yani ben seni köprüde bekliyordum notu görmedin mi? Ne notu? İşte köprüde buluşalım dedim peçeteyi katladım çaktırmadan hırkanın cebine koydum. Bana bile çaktırmadan bravo. Ya valla ben gizli iş çevirmeyi başaramıyorum ya zaten rezil oluyordum. Hadi atla. Ha biz baya gidiyoruz. Gidelim artık yeter. Allah Allah noldu? Kaybolduk galiba? Nasıl yani nasıl kaybolduk ya ciddi misin? Yani buradan bi yerden gidiyorduk da ben yolu bulamıyorum. Üff ya bende normalde sağıma soluma bakarım giderken ama sen öyle bir anda çevirince ben bir bildiği vardır dedim. Yani vardı bir bildiğim vardı da aklım başımda değil ki bildiğimi de unuttum. Napcaz şimdi telefonda yok. Kötü oldu hakkaten ya havada kararır birazdan bağırsak mı duyarlar mı? Bak çok iyi fikir İmdat sesimizi duyan var mı? Yok biz çok uzaklaşmışız. Uff ya fakir hırsızlığa çıkınca ay geceden doğarmış bizimkide o hesap. Yapılacak bir şey yok. Artık burada kurda kuşa yem mi oluruz kendimize yeni bir hayat mı kurarız bakıcaz kısmet. Ya benimle dalga geçiyorsun valla çok güzel tuzağa düştüm aşkolsun. Olsun bence de. Bissürü de panik manik yaptım bide bağırdım. Panikleyince bu kadar güzel olan başka birini tanısam onu kandırırdım. Böyle sıyrılabileceğini mi sanıyorsun? Niye sıyrılamaz mıyım? Cık o kadar kolay değil. Kız kaçırmak büyük suç. Ya kızında gönlü varsa. Bak şimdi ya Yok mu?  Nihayet artık kimse göremez bizi. Tabii canım il sınırına geldik zaten. Ee hadi konuşalım artık anlat Defne dinliyorum seni. Ben tam olarak ne anlatacaktım. Yani içinde ne geliyorsa kendini bizi. Ee tabi o kadar uzun zaman yalnız kalamadık ki ne konuşacağımı unuttum biz diyorsun. Naptın sen bana böyle ben seni özlemeden duramıyorum Defne. Kafamı nereye çevirsem seni görmek istiyorum. Gülüşünü bazen saçmaladığını böyle bana güzel güzel baktığını. Sen bana bakıyorsun ya sanki böyle bir rüzgar çıkıyor bizi hiç bilmediğimiz daha önce hiç gitmediğimiz bir yere alıp savuruyor öyle. Orda mutlu muyuz bari? Çoook . yalnız bi alev aldı buralar? Almasın mı? Alsın içimiz ısınsın”  Sezen Aksu çağlamaya başlar..
 
Bak yağıyor yağmur Her damlada gözlerin
Bak esiyor rüzgar Rüzgar dediğim de sensin
Bak sımsıcak güneş Sevginle ısındı içim
Sen vazgeçemediğim Yanımda bile hasretimsin
Güneş doğarken çiçek açarken Ve hayat geçerken ben seninleyim
Bir gün olur ayrılık kapımı çalarsa Senle yaşanan zaman yeter bana

Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER