Aşkın itirafı edilmiş mutlu bir sabaha uyanılmıştır. Morun
en çok yakıştığı kadın olan Defnecik kalbinin sesi dışarıdan duyulacak kadar
telaşlı telaşlı koşar Ömer’i kendisini beklerken bulur asansörün önünde “Günaydın.
Günaydın Ömer Bey. Toparlandın mı? Nasıl? Yani kendinde değildin ya akşam
mahallede. Siz öyle pat diye karşıma çıkınca bide öyle şeyler söylediniz ki?
Söyledim söyledim de hep ben konuşuyorum biraz da sen anlatsan ben dinlesem.
Böyle iyiydik ya. Cık bi konuşalım şöyle uzun uzun baş başa anlayalım
birbirimizi. Tamam şey yapalım o zaman şimdi biz geziye gitcez ya Polonezköye
orda her şeyi açık açık konuşalım. O zaman anlaştık. Öyle oldu galiba. Ben o
zaman içeri gireyim malum bir sürü iş güç var yalnız ben önden gireyim
anlaşılmasın. Neyi? Hani biz. Tamam tamam “ Ah Ömer İplikçi ah
yelkenler açıldı keyifler yerinde tam yol ileri.
Ömer’in çocuklar için okul ayakkabı projesini duyunca Defne’nin o güzel kalbinden öperim bakışı
atışı Allah’ım binlerce milyonlarca kalp ben. Mimiklerin ve doğal oyunculuğun
muhteşem karması Elçin Sangu derim ve susarım THE ELÇİN SANGU OYUNCULUĞU. Ömer
göz kırpınca bile kızın aklı başından giden bir Defne Topal biz bunlar yüzünden
bu aşka tutulduk. Bakışlara kimyalarına birbirlerinin gözlerinde kaybolmalarına
tutulduk. Naif bir aşk hikayesi kızıl- esmer uyumunun güzel kalpli insanların
hikayesi.
İso Yasemin’e "Mutsuzsun bence sen daha kötüsü mutsuz
olduğunu kendinden bile saklıyorsun olayın bu senin” diyerek
gerçeklerle yüzleşmesi için bir adım daha atmaya başlar.
Tasarım camiasının alametifarikası olan Sinyor İplikçi,
Defne’nin masasının üstünde fikirlerini paylaşır ekibiyle ama elleri Defne’nin
kolundan ayrılmadan “Nasıl fikirler çıktı. Bu seneki çalışmalarda duyguların ön plana
çıkmasını istiyorum. Mesela AŞK bir çift ayakkabıyla aşkı anlatmak istiyorum.
Aşkın insanın duruşunu nasıl değiştirdiğini anlatmak aşkla gelen o parıltıyı heyecan ayakların yere
basmaması uçmak rüzgara kapılıp havalanmak” Küçük dokunuşların üstüne
bir de asansörde buluşalım mesajı gelince buluşma yerine ilk gelen Defne “Ömer
meraklısı Defne” Koray’a yakalanır evren sürekli DEFÖM’E karşı gelmeye
devam edecektir. “Zaten ben ne biçim bir insansam ayy resmen insanların hayatına kabus
gibi çöktüm. Yasemin Hanım da benim yüzümden kovuldu ben var ya ben ben ne
şeytanmışım ben var ya ben ne mendeburmuşum belli değil” Koray’a
söylenen Defne Koray’ın sevinç dansına şahit olur. Bu arada Neriman bildiğin
zil takıp çifte telli oynamaya başlar bombelere gel bombelere. Nöro boş
durabilir mi? Yasemin'i arar vee "Yasemin napıyorsun? Ayı gecelere böldüm
hangi gece kime beddua etsem diye onu gözden geçiriyordum. Aaa bu gecenin
evleri yansındasını sizsiniz. Siz nasılsınız? Allah belanızı verdi mi inşallah?
Yılın beceriksizisin sen. Bu yıl desenlerini inceleyin de ona göre yakın
kınanızı geri kalmayın. Sen o kırk numara ayaklarına kendin sıktın Yasemin”
O asansörün dili olsa da neler neler söyleyecek ama çarpık evren
kuralları hiç aksatmadan engellere devam eder öğle yemeği planı Sinan sayesinde
hayal olur. Sanki bu yarım kalmış talihsizlikler hep bizi bulacak 69 hafta
boyunca zaar.
Tasarım toplantısı Ömer İplikçi'nin iki işi aynı anda
yapabileceğinin ispatı niteliği taşır. Hem mesaj çeker hem konuşur üstelik
elinde ki telefonu göstermeden. “Mor yakışmış. Çok güzel görünüyorsun.” Şaşkına
dönen Defne tıkanır Sinyor İplikçi boğdun kızı bide “Su ver su noldu ya “
diye soruyor bide zevkten beş köşe olmanın temsili hali gibi maşallah. Defne’ye
bir teklif sunar Ömer’im İplikçim;
“ Şimdi bu yarınki gezi için Şükrü’ye izin verdim o yarın gelmeyecek
yani diyorum ki benim arabayla mı gitsek baş başa kalmış oluruz. Peki olur.
Yolda konuşuruz hem konuruz demiştik ya. Tamam konuşuruz. Belki oraya da
gitmeyiz kaçırırım seni. Aa tabii” Ağzı açık ayran budalası gibi mutlu
olan Defne. Mutluluk bizlere niye haram edildi hiç anlamadım gitti azcık
mutluluğu çok gördüler bize bir mutlu bin mutsuz.
İnsan olabilmek ve insan kalabilmek ne kadar zor bir sınav
Yasemin için de değişim aslında İso sayesinde Defne’den Ömer’in zoruyla da olsa
özür dilemesi büyük bir adım insan kalabilmek adına.
Yine bir asansör macerası yaşanırken” Mor yakışmış. Teşekkür ederim
mesajınızı aldım ama tabii cevap veremedim malum öksürük krizi tuttuysa demek
demek çok eğlendirdiysem. Yanında mutluysam demek ki” Evrenin DEFÖM
AŞKINA engelli atlama yarışması havası olduğu için asansöre Koray’da biner ve
başlar cır cır konuşmaya bir köşede
ağlayan yaratıcılığı orda dursun ne Ömer’in ne de Defne’nin onu dinleyecek
kulakları görecek gözleri anlayacak akılları yerinde olmadığından birbirlerinde
kaybolmayı seçen yürekleri Sinyor İplikçi'nin dokunuşlarıyla zaman ve mekanlar
ötesidir artık. Ömer’in dünyasında gördüğü yegane güzellik olan Defne'si,
Defne'nin kalbinin coşkun akan pınar gibi (Nejla’ma selam olsun)olan sesi taa
yüreğimin içine demirlemişti.
Ömer Defne'ye sorar; “Biz seni bırakalım Şükrü’yle. Aa yok başka
bir işim var ben eve gitmeyeceğim. Başka bir işim var. Ne işin varmış yani ben olmayınca
napıyorsun arkadaşlarınla çekirdek çitlemek dışında merak ediyorum. Yok öyle
çok merak edilecek bir şeyim yok sıradan bir kızım. Yoo yoo hiç değilsin ve ben
seni çok merak ediyorum. Hiç beklemesek hiç konuşmasak ben şurda seni öpsem.
Manu’daki gibi mi? Gerçi o zaman tanışmıyorduk çok kızmıştım. Şimdi şimdi kızar
mısın? Ayy gerçekten düşüp bayılacağım ben. Tamam git nereye istiyorsan git”
İso Yasemin’e Defne'ye yaptıklarından dolayı kendi yüreğinin
şarkısının ritmine kapılarak şöyle der;
“O kadar kolay değil Yasemin Hanım ben nefret etmeyeceğim senden. Sen
kendini düzelteceksin. Yamukluk bende yani? Değilse neden yalnızsın bu kadar neden en zor
günüde kimse yoktu yanında. Nasıl kimse yoktu ya sen vardın işte yani gerekte
yoktu aslında ben kendimde. O kadar yalnızlık kimseye iyi gelmez Yasemin bence
çeki düzen ver kendine. Ya vermezsem ne olacak. Iskalarsın o olur ıskalarsın daha kötüsü bu inadın yüzünden
neyi ıskaladığını da bilmezsin. Ya bu taraf daha zevkli diyorum sen güven bana
o taraf böyle nefretten ziyade sevmek sevilmek filan güzel şeyler bunlar
haberin olsun.”
Artık Ömer’in tek ilham kaynağı Defne'dir her çiziminde doğum
lekeli Defne vardır. Necmi Defne’ye Ömer’le dedesinin küslük hikayesini
anlatır. Çokça kırık ve kırgın hikayede Ömer’in duvarlarını ve buzdan şatosunu
daha bir anlar olur ve bu duydukları Hulusi Beyle şu konuşmayı yapmasına sebep
teşkil eder “Bir torununuz olduğunu şimdi mi hatırladınız? Torununuz diyorum o
yüzden mi o kadar üzdünüz yapayalnız bıraktınız çok kötü şeyler yaşanmış valla
size ne kadar kızsa haklı. İnsanları bu kadar darmadağın ettikten sonra benim
de hatam oldu diyip geçmek pek olmuyor. Yani bi hata yapmaya hakkımız yok mu?
Yapabiliriz tabii yaparız da ama hatalarımızı yaparken karşımızdakine ne kadar
hasar veriyoruz önce onu bir değerlendirmek lazım. Anlıyorum haklısın şimdi ne
yapmam lazım? Bence insanları kontrol altında tutmaktan vazgeçmeniz gerekiyor.
Neriman Hanımı uzaktan torununuzu beni Necmi Beyi yani böyle yapa yapa
üzmüşsünüz zaten herkesi” Bir kez
daha hayranlıkla izledim Defne Topal’ı ya da Elçin Sangu oyunculuğunu. Bu
konuşma ileride bizim çok derinden bir OHHH dememizin sebebi olacağını nerden
bilebilirdik ki? MÜTHİŞ BİR DEHASIN MERİÇ ACEMİ MÜTHİŞ.
Annanenin dediği gibi akla ve kalbe öbür yakışıklı olan iyi
gelmez ama AŞKTA yaşanılası ve öğrenilesi bir duygudur ne demiş MEVLANA; Aşkın
hikayesini durmaksızın feryad eden bülbüle değil , Sessiz sedasız can veren
pervanelere sor.
Ateşe uçtuğunu bile
bile yanan kalplerin başka bir seçimi yoktur aslında. Gönle düşenin mührünü
vuranın birbirlerinden başka dermanı ilacı yoktur. Tıpkı her badireye rağmen
seven DEFÖM AŞKI gibi.
Çarpık evren kuralı bizi bulmasa bir kerede olmazdı
dimi.Defne tam Ömer’in arabasına binerken gene Sinan gelir ve mecburen!
Sinan’la gitmek zorunda kalır offf çarpık evren kuralları bi yüzümüze gülmedi
gitti. Ömer’in odasına gelen Defnecik durumu anlatmak ister “Ben şeyi açıklamak istedim
Sinan Beyin arabasına şey diye bindim ayıp olmasın diye. Yooo sorun yok
anlıyorum. Yalnız kalamadık yol geçmek bilmedi. Ama şimdi yalnızız. Evet Ömer” o gözlerin şaşkın mahçup ve masumane bakışıyla
bölüm biter.
Defneciğim o mahçup bakışının ardından “Manzara çok güzelmiş böyle
ferah ferah. Şu an benim manzaram daha ilgi çekici bence. Ayy ben nasıl
gideceğim. Gitme zaten (Bak gene kapı çalıyor ve gene Sinan) Ayy benim gitmem
lazım nasıl olsa daha iki gün burdayız yalnız kalırız dimi. Ayyy ama nasıl
bakış o şimdi ben nasıl gideyim ben şey için dedim şirkette laf çıkmasın diye.
Kim ne düşünürse düşünsün umurumda değil. Ama işte benim için sonuçta Ömer
Beysiniz yani şirkette siz değil sen. Şu sizi kaldırsak Ömer’le Defne olsak?
Ayy yok gitmem lazım şey yapalım o zaman akşam yemekte görüşelim. Kaçtım ben.
Ama bu bana hiç yetmedi” ardından gelen öpücük naptığını bilmeyen
Defne’den gelir. Yüzyılın uyumuydu bizi böyle birbirlerine olan bakışlara
tutsak eden. Mucizelere olan inancımızı tazeleyen derin derin nefes aldıran
içimizde kelebeklerin kanatlanmasına ve ruhumuzu aşkla dolduran. Ne kadar
kıymetli anların şahidi olmuşuz ki; iyi ki MERİÇ HANIM. İyi ki ELÇİN SANGU VE
BARIŞ ARDUÇ uyumu ve tüm ekip iyi ki…
Yemek masasına hakim olan ve herkesin dikkatini çeken Defne
Ömer gülümsemesinin sebebi sorulunca “Defne demin içerde çok komik bir şaka
yaptı da hala ona gülüyorum. Tabi şakalar espriler ne güldük çok güldük meğer
ben çok komikmişim. Bir şeyi iki kere yapmanın anlamı yok ama yani çokta böyle
gerekirse yine yaparız yani. Tabii sık sık yap sık sık” Evrene tüm
dualarımızı kozmik bir an olarak gönderelim cümleten amin.
Milli marşımız olan Rossini Sevil Berberi ıslığı ile güne
merhaba diyen Defnecik duyduğuna inanamasa da koşarak gelir. El ele çıkılan bir
gezinti çarpık evren kuralları gereği yarım kalması gerektiği için Necmi Amca'ya
yakalanırlar. Levent Bey'in ve Barış Bey'in muhteşem sesinden bizlere ne demiş
büyük şair Orhan Veli Kanık ;
Beni bu güzel havalar mahfetti
Böyle havada istifa ettim efkaftaki
memuriyetimden
Tütüne böyle havada alıştım. Böyle havada aşık oldum.
Eve ekmekle tuz götürmeyi Böyle havada unuttum.
Şiir yazma hastalığım hep böyle havada nüksetti
Beni bu güzel havalar mahfetti. Diyosun. Sen ne diyorsun peki
Ömer “Sende bir şey var. Bana derin derin nefes aldıran bir şey PABLO NERUDA
ile cevap verir amcasına Sinyor İplikçi.
Kahvaltı sofrasında bizim yalnız kalamayan şanssız aşıklar “Şimdi yalnız ikimiz kalsak baş başa konuşsak uzun uzun sonra sen beni tekrar
öpsen mesela çok güzel olmaz mıydı? Her
şeyi benden beklememek lazım. Diyorsun yalnız şuan ateşle oynuyorsun. Eh en
kötü yanarız napalım” diyerek
bulutların üstünde seyahate çıkılır. Gene bi Sevil Berberi Islığı eşliğinde “Ömer
Bey. Beye geri mi döndük ee bırakmıştık ne güzel. Yok ya o şey ağız
alışkanlığı. Kötü alışkanlıklardan kurtuluyoruz o zaman daha iyilerini
ediniyoruz. Mesela. Aslında güzel bir başlangıç yaptın sayılır odaya geldin ya
onu söylüyorum. Defne bizim bu halimiz nolucak ya niye biz bir türlü yalnız
kalamıyoruz. Dimi ya sanki herkes biliyormuş ta engel olmaya çalışıyormuş gibi.(
Aynen öyle Defocik aynen öyle) Neyse bence başardık artık sonunda. Evet ama
yine de burada konuşmasak çok yakınlar duyarlar falan . uzaklaşalım o zaman
Defne ben gerçekten çok sıkıldım kalabalıktan gel götüreyim seni. Niye ya ne
güzel motive oluyorduk safariler sandallar falan . Evet evet baya motiveydiniz
sandal da. Ya aslında o tesadüf oldu ben seni bekliyordum konuşuruz falan
binmeyelim diye sonra Sinan Bey şey yapınca. Şey yapmış. Çok mu kızdın ya üfff
bişey söylesene Ömer. Bi daha söylesene? Neyi? O son söylediğini…”
Defne gene bir köşede Ömer’i beklerken “Böyle mi oluyormuş ya? Nerde
bakalım beyfendi? Ömer’in öpücüğü. Yaa napıyorsun görcekler? Kimsenin görceği yok sakin ol. Görürüler.
Görsünler görsünler.”
Ömer’in ceketine gizlice bıraktığı nota, sandal sefasına
Yasemin’in göle düşmesine, Neriman’la Yasemin’in kovalamacılı atv turuna ve daha
bir sürü çarpık evren kuralına rağmen baş başa anca Ömer’in müdahalesiyle
kalabilirler. Notların başka başka kişilerin eline geçmesine rağmen hem de. Aşkın
miladı olacak bir kozmik an kuramına şahit olmamız kaçınılmaz olur. Romantizim
dolu aşkın tüm çekimini hissettiren o mucizevi anlar ve büyünün etkisini
katmerleyen şu replikler hafızalarımıza kazınır Defne ve Ömer hissiyatıyla;
“ Beni mi bekliyordun? Evet yani ben seni köprüde bekliyordum notu
görmedin mi? Ne notu? İşte köprüde buluşalım dedim peçeteyi katladım
çaktırmadan hırkanın cebine koydum. Bana bile çaktırmadan bravo. Ya valla ben
gizli iş çevirmeyi başaramıyorum ya zaten rezil oluyordum. Hadi atla. Ha biz
baya gidiyoruz. Gidelim artık yeter. Allah Allah noldu? Kaybolduk galiba? Nasıl
yani nasıl kaybolduk ya ciddi misin? Yani buradan bi yerden gidiyorduk da ben
yolu bulamıyorum. Üff ya bende normalde sağıma soluma bakarım giderken ama sen
öyle bir anda çevirince ben bir bildiği vardır dedim. Yani vardı bir bildiğim
vardı da aklım başımda değil ki bildiğimi de unuttum. Napcaz şimdi telefonda
yok. Kötü oldu hakkaten ya havada kararır birazdan bağırsak mı duyarlar mı? Bak
çok iyi fikir İmdat sesimizi duyan var mı? Yok biz çok uzaklaşmışız. Uff ya
fakir hırsızlığa çıkınca ay geceden doğarmış bizimkide o hesap. Yapılacak bir
şey yok. Artık burada kurda kuşa yem mi oluruz kendimize yeni bir hayat mı
kurarız bakıcaz kısmet. Ya benimle dalga geçiyorsun valla çok güzel tuzağa
düştüm aşkolsun. Olsun bence de. Bissürü de panik manik yaptım bide bağırdım.
Panikleyince bu kadar güzel olan başka birini tanısam onu kandırırdım. Böyle
sıyrılabileceğini mi sanıyorsun? Niye sıyrılamaz mıyım? Cık o kadar kolay
değil. Kız kaçırmak büyük suç. Ya kızında gönlü varsa. Bak şimdi ya Yok
mu? Nihayet artık kimse göremez bizi.
Tabii canım il sınırına geldik zaten. Ee hadi konuşalım artık anlat Defne
dinliyorum seni. Ben tam olarak ne anlatacaktım. Yani içinde ne geliyorsa
kendini bizi. Ee tabi o kadar uzun zaman yalnız kalamadık ki ne konuşacağımı
unuttum biz diyorsun. Naptın sen bana böyle ben seni özlemeden duramıyorum
Defne. Kafamı nereye çevirsem seni görmek istiyorum. Gülüşünü bazen
saçmaladığını böyle bana güzel güzel baktığını. Sen bana bakıyorsun ya sanki
böyle bir rüzgar çıkıyor bizi hiç bilmediğimiz daha önce hiç gitmediğimiz bir
yere alıp savuruyor öyle. Orda mutlu muyuz bari? Çoook . yalnız bi alev aldı buralar?
Almasın mı? Alsın içimiz ısınsın” Sezen Aksu çağlamaya başlar..
Bak yağıyor yağmur Her
damlada gözlerin
Bak esiyor rüzgar Rüzgar dediğim de sensin
Bak sımsıcak güneş
Sevginle ısındı içim
Sen vazgeçemediğim Yanımda bile hasretimsin
Güneş doğarken çiçek
açarken Ve hayat geçerken ben seninleyim
Bir gün olur ayrılık
kapımı çalarsa Senle yaşanan zaman yeter bana
Yazı devam ediyor..