“Hayatta herkesin gözünü ayıramadığı, bazen kaçamak bakışlar
attığı bir köşesi vardır.” demiştim sezonun ilk bölümünün ardından. “Ya
gelirse bir gün şu köşenin ardından?” diye merakla beklediğimiz biri mutlaka
vardır. Bir de o köşenin tam çaprazında sırtımızı döndüğümüz, farkında bile
olmadığımız bir köşe vardır. İşte o köşenin adı bu masalda belliydi, Pamir
Marden...
Kiralık Aşk içinde
yer almaktan mutluluk duyduğum, aynı zamanda üstüne titrediğim, özen
gösterdiğim bir aile oldu benim için. Geride bıraktığımız kocaman 65 hafta
boyunca Defne ve Ömer bizim kırmızı çizgimiz oldu. Bu uzun yol boyunca onların canını sıkan,
önüne engel çıkaran ya da çıkarmayı aklından dahi geçiren herkesten korktuk,
gardımızı aldık ve duvarlar ördük. Duvarlara bahsetmişken devam edeyim. Birilerinin gelemesini beklediğimiz köşelerimiz gibi, hayatta hepimizin duvarları da vardır. Kimi zaman
korunmak için kimi zaman sığınmak için kimi zaman da korktuğumuz için öreriz bu
duvarları. Genelde gri renkli, betondan olurlar. Bakmayın öyle aşılamayacak
gibi tasvir ettiğime. Ön yargı harcı ile
kardığımız bu duvarları tek bir güç yıkabilir: Güven.
Varlığını öğrendiğim andan itibaren -her zamankinin aksine-
Pamir’i sevdim daha da doğrusu çok sevmek istedim, hayran kalalım istedim. Hani
olmaz da Ömer ile kıyaslama gafletine
düşelim bile istedim. Buradaki kıstasım hiçbir şekilde Defne olmadı. Ben Pamir
ve Ömer karşılaşmasını bekledim hep. Hiçbir şekilde ön yargım da olmadı üstelik
Defne ve Ömer’in arasına girecek olduğunu da biliyordum. Ve daha ilk bölümde
tecrübeli bir Kiralıkçı’dan beklenmeyecek bir hamle ile kendisine cesur bir
adım attım. Gri duvarları aşmasına izin verdim, kapıyı kendi ellerimle açtım ve
onu içeri buyur ettim. İyi ki hemen
almışım onu içeri. İyi ki “içeriyi” keşfetmesine hemen izin vermişim. Gelir
gelmez, pencerenin yanındaki tekli ve rahat koltuğumu kaptı. Canı sıkıldığı
zaman pencereden o çok sevdiği denizine baktı, kendi kendini oyaladı. Sonra mı?
Dışarıdan hayır diyemeyeceği bir davet mi aldı, ev sahipliğimden mi memnun
kalmadı bilmiyorum ama ansızın gidiverdi. Veda bile etmeden. Bana da yine yarım
kalanların ardından, eksik kalan vedaları yapmak düştü.
Pamir sevmemin en önemli nedeni hikayeye taze bir soluk
getireceğini düşünmemdi. Nitekim ilk bölümde bir kez daha anladık ki Pamir’in
varlığı elzemdi. Geride bıraktığımız sezonda Defne ve sırrı asıl çatışma noktamızdı,
hikayeyi bir sonraki adıma taşıma görevi tamamen bu oyundaydı. Tabii bu süreçte pek de hoşlanmadığımız Ömer
İplikçi ve geçmişten gelen kadınlarını izledik. Ancak bu yolda o kadar farklı
şekillerde denendi ki en sonunda kabak tadı vererek bizleri bıktırdı. Tüm bu
sorunlara rağmen önümüze atılan dev bir merak topu ile sezonu noktaladık. Yeni
sezonun ilk bölümü her ne kadar kavuşma sevinci ile gözlerimi kör etse de
ortada büyük bir problem vardı. Affetmek için geri dönen Ömer, daha ilk
dakikalardan her şeyi unutmaya razı Defne.. Evet, bu saydıklarım birer problem.
Çünkü ortada ne hikayenin akabileceği
bir yol ne de bize kendini izleteceği bir çatışma yoktu. İşte bu noktada
Pamir’in hayati önemdeki görevi başlıyordu.
Tanıştığımız ilk bölümden.
Pamir Marden’e dair en büyük dileğim sıradan bir kötü adam
olmaması idi, nitekim beni yanıltmadı da. Eğer bariz bir şekilde Defne ve
Ömer’in arasına girmeye çalışıp, üçüncü sınıf entrika oyunları çevirseydi onu
ciddiye almayacaktım. Tıpkı Fikret Gallo gibi… Kiralık Aşk, Ömer İplikçi’nin
mükemmelliği üzerine kurulu bir hikaye ve biz şimdiye kadar onu hiç kaybetmiş
görmedik. Daha önce karşısına onu zorlayabilecek bir rakip bile çıkmadı. Zaten
Pamir’in misyonu, Ömer’i yenmek değil Ömer’i oyun içinde tutmak ve kazanması
için hırslandırmak olacaktı. Hatırlayın lütfen, Defne’yi Ömer ve kendisi
arasında seçim yapmayı, tadilat üzerinden anlamlandıran Pamir’i. Defne’nin
kararı sonrası "Kazandım." diye sevinmek yerine, kararını değiştirmesi
ise oyundan çok oyun kurucu olmasını kanıtladı. Bilirsiniz bazıları kuralları
kendi lehlerine çevirmek ister ve biz onları mızıkçı olmakla itham ederiz.
Pamir bu oyunun mızıkçı serserisi olabilir. Ama yine bilirsiniz ki, mahalledeki
tüm çocuklar mızıkçıya karşı bir olup kendi kurallarıyla oyuna devam etmek
ister. Defne ve Ömer’i bir araya
getirecek mızıkçıda belliydi. İşte bu nedenle, Pamir muhteşem bir detaydı.
Yazı devam ediyor...