● II. Elizabeth’in ürkek bir genç kadından, ayakları yere basan
bir Kraliçe’ye dönüşümü heyecan verici. Gelecek sezonların da bu dönüşüme ortak
olacak olması da.
● II. Elizabeth'in eğitim hayatına uzandığımız sahne, onun o kalabalıkta yapayalnız oluşu ve büyüdüğünde eğitim hayatını sorgulaması, annesine söyledikleri çok sevdiğim yerlerden biriydi.
● Gurur ve neşe… II. Elizabeth, babasının gururu; Margaret ise
neşesi… İki kardeş arasındaki çatışmanın zamana yayılması, II. Elizabeth’in kardeş
ve kraliçe statüleri arasına sıkışıp kalması, sonrasında aralarında geçen
konuşma da sezonun en sevdiğim detaylarından biriydi.
● Kraliçe'nin taç giyme törenini herkes gibi ben de heyecanla bekledim. Büyülü, özellikle yakın çekimlerle II. Elizabeth'e odaklanıldığında nefesimi kesen bir andı.
● Winston
Churchill, II. Elizabeth için çok önemli. Haftalık toplantıları hem II. Elizabeth'e katkı sağlarken hem de dizinin içeriğinde önemli bir yer tutuyor.
● Sanırım en etkilendiğim bölümlerden biri de Winston
Churchill’in Başbakanlık görevinden ayrılması oldu. 9. bölümün sonu gerek duygusu,
gerek kurgusuyla The Crown’un şahane sahnelerinden biriydi. Bir yandan Churchill'in, bir yandan da II. Elizabeth'in aile hayatına odaklanan sahne muazzamdı.
● Kraliçe’ye en çok köstek olanların başında eşinin gelmesi
de çok üzücü. Philip, Kraliyet Ailesi’nden biriyle evlendiğini bilmiyormuş gibi
sürekli II. Elizabeth’in üzerine gittikçe sinirlendim. II. Elizabeth, aynı zamanda bir
eş farkındayım ama Philip düğün öncesinde de her şeyden haberdardı.
● II. Elizabeth’e ulaşmak için bulunabileceği her yerin arandığı,
yüksek tempolu kurgusuyla dikkat çeken telefon sahnesi de en güzel sahnelerden
biriydi.
● Ve Claire Foy… O ne güzel II. Elizabeth’e
bürünmek öyle. Endişe, korku, hırs, inanç, hüzün, her şey gözlerindeydi.
Sözün özü; The Crown, 10. bölümün sonuna
geldiğimde içimde bir boşluk oluşturan, gelecek bölümlerini sabırsızlıkla
beklediğim çok güzel bir iş olmuş. İşin en güzel taraflarından biri de yaptıklarına, söylediklerine kızsanız da kimseyi görmezden gelemiyor oluşunuz. Tarih sahnesinde yer alan herkes çok boyutlu bir halde The Crown sahnesinde de yerini almış, görsel bir şölen oluşturabilecek tüm detaylar da eklendiğinde ortaya böylesine özenli ve heyecan verici bir iş çıkmış.