Yok Böyle Bir Kız!

Yok Böyle Bir Kız!
Duydum ki Tiyatro Kedi Yok Böyle Bir Kız oyunu ile Ankara’ya geliyormuş. Her zaman olduğu gibi koştur koştur bileti kaptım, 18 Kasım’ı bekledim. Dürüst olmak gerekirse her hangi bir önyargım oluşmasın diye oyun ile ilgili çok araştırma yapmadım. Daha önce oyunu izlemiş bir arkadaşım “Çok güleceksin.” dedi. Gerçekten de çok güldüm. Romantik komedinin dibine vurdum.

Aslında hikâye, gerçekleri yüzüme yüzüme vurdu. Hayalimizdeki kadına/erkeğe mi âşık oluyoruz yoksa âşık olduğumuz kişiyi mi hayallerimizdeki kadına/erkeğe benzetmeye çalışıyoruz? (Neden böyle bir şey yapıyoruz ki?) Kahramanımız Ozan (Yunus Günçe) 30’lu yaşlarının sonunda, ilham perisini bekleyen bir yazar. Ama abisi Volkan (Suat Güzey) ve abisinin sevgilisi Maya (Pamela Spence), Ozan’ın zor olan işini biraz daha zorlaştırmada oldukça başarılı, bir tatlu huzur vermiyorlar. Üstüne üstlük Ozan’ın hayatının akışına, yarattığı “Masal” (Damla Cercisoğlu)  kahramanı da girince durumu biraz romantik genelde komik şekilde akmaya başlar. Geçmiş olsun Ozan’cığım, beyninin içi “Aşkın mapushane, içinde ben mahkûm” olmuş.  Yine, oyunu anlatmaya başlayacağım sanırım. Tamam, tamam, kestim.

Oyunculuklara gelirsek Suat Güzey’in sahnede çok beğendiğim, ilginç bir karizması vardır. Tiyatro sahnesine de yakışıyor. Pamela Spence ise bir başka güzeldi. Zaten “taş” diye tabir ettiğimiz kadınlardan. Bir de yetenekli olunca… Bırrr. (Burada yüzümde kıskanç bir ifade var.) O yüzden Yunus Günçe’ye geçiyorum. Seneler seneler önce Number One TV’de görmüştüm kendisi. 6.ya da 7.sınıftaydım sanırım, tam hatırlamıyorum. Dövmeleri yoktu o vakit. O gün bugündür beğenir takip ederim. Stand-up bambaşka bir kulvar ama tiyatroda da oldukça beğendim. Oyunu ve temposunu yüklenip yukarılara çıkardı. Ve Damla Cercisoğlu: Masal’ın viyak viyak sesi dışında gayet iyiydi. Zira, aslında var olduğu bile şüpheli olan ve sürekli ruh hali müdahalelerle değişen bir karaktere sahnede etten kemikten can vermek oldukça zor. Hem kendisini hem de bizi bir ruh halinden başka bir ruh haline soktu. Üstelik oyunu, Ruby Sparks (Hayalimdeki Aşk) filminden uyarlayıp yöneterek ayakta alkışı hak etti bence.


Aslında özellikle söylemek istediğim bir şey var ki o da oyundaki müzikler. Güzel parça seçimleri oyunu tadından yenmez bir kıvama getirmiş. Bir tanesini yazımın sonunda sizinle paylaşmak istedim, belki oyunla ilgili bir fikir verir.

Parçayı hemen dinlemeniz için çok uzatmıyorum. Son sözlerim: Eğer bir gün yanınıza yörenize bu oyun sahnelenirse kaçırmayın derim. 2 saat kendinizi çok mutlu etmiş olursunuz.





BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER