Alavere Dalavere: Beş Para Etmez Varyete

Alavere Dalavere: Beş Para Etmez Varyete
"İnsan bu gerçekten kaçınamaz / Kötülük yapmadan yaşanamaz."
Nereden başlasam, nasıl anlatsam?... Ayrı kaldığımda vicdanen kendimi kötü hissettiğim, kutsal mekânım, Ankara Sanat Tiyatrosu’na bu defa da Beş Para Etmez Varyete oyununu izlemek için gittim.  Yağmurlu bir Ankara gününde güzel kafelerinde gerekli huzuru bulduktan sonra salona girdim. Ayıptır söylemesi, en ön sıradan tadı damağımdan uzun süre geçmeyecek bir oyun izledim.

İlham silsilesi: 1728 yılında John Gay’in Dilenciler Operası, 1928 yılında Alman tiyatro yazarı Bertolt Brecht’in Üç Kuruşluk Opera’sı şeklinde sıralanıyor. Bugüne geldiğimizde karşımıza Ümit Aydoğdu’nun uyarlaması ile Beş Para Etmez Varyete haline gelmiş. İyi ki de gelmiş. İlk önce reji ve oyuncular:

Uyarlayan ve Yöneten: Ümit AYDOĞDU
Yönetmen Yardımcısı: Özgür Avcu
Müzik: Oktay Köseoğlu
Piyano: Burçe Karaca
Dekor Tasarım: Arda Güler
Aksesuar: Mustafa Köse
Işık -  Efekt: Mehmet Kızılgül
Oyuncular:Bülent Yıldıran, Hakan Güven, Tules Tuğba Birincioğlu, Özgürcan Çevik, Nalan Güreş, Gizem Aldemir, Mustafa Bilgin, Erdem Ulusal, Velican Demirel, Çağlar Deniz, Cem Okyay, Deniz Yılmaz, Gökçen Cavga, Sinem İslamoğlu

Bertolt Brecht’in elinden Üç Kuruşluk Opera olarak çıkan hikâyenin orijinali İngiltere’deki Viktorya dönemini anlatıyor. Ama biz Ümit Aydoğdu’nun uyarlamasında şimdiki zamandayız. Bazı şeyler hiç değişmiyor işte.  

Bülent Yıldıran ve Hakan Güven iyi ki Ankara Sanat Tiyatrosu'ndalar.

Beş Para Etmez Varyete, bizi televizyonlarda, gazetelerce görmeye alışık olduğumuz suç çevrelerinden sıyrılıp Piç Ümit (Bülent Yıldıran) ile Ustura Zeki (Özgürcan Çevik) arasındaki çıkar çatışmalarına götürdü. Dilencilik mesleğini “profesyonel” bir bakış açısıyla ele alan Ümit, kızı Semiramis’in azılı hırsız Ustura Zeki ile evlenmesi üzerine küplere biner ve Zeki’nin tekerine çomak sokmak için elinden geleni yapmaya karar verir. Ancak emniyet müdürü Hortum Süleyman’ın (mahlasından nasıl biri olduğunu anlamışsındır), Ustura Zeki ile olan münasebetinin sınırlarını bilmediğinden hesaba katmadığı birçok şey ile karşı karşıya kalır. Sonunda seyrine doyulmaz, “ince, çok ince” mesajlarla dolu müzikli bir kara mizah izlemiş olursunuz.

Eğer gerçek gündemi biraz takip ediyorsanız oyun içindeki diyaloglara Fransız kalmazsınız. (Yaşasın muhalif, özgür tiyatro!) Ayrıca oyunla ilgili söylemek istediğim bir diğer husus ise istesek de istemesek de bir parçası olduğumuz sistemin bize neler yaptırabileceği görmüş olmam. Toplumun hangi basamağında olursak olalım aslında hepimiz dünyalığımızın peşindeyiz. İrili ufaklı mafyalar devlet kendilerini ilgilendiren tüm birimlerine “hortum” döşerken bir baba, kızını sömürebiliyor. Bunlar bizim duymaya, izlemeye alışık olduğumuz şeyler. İçindeyken anlamıyoruz da koltuklardan sahneye bakınca her şey kabak gibi ortada. “Kötü karakterleri” ya da “azılı hırsızları” idealize etmek, onları iyi göstermek gibi bir niyetim yok. Ama yukardakilere her şey mubah iken aşağıdakilerin ezilmesine gönlüm razı olmuyor.  Tıpkı Ustura Zeki’de olduğu gibi.
#direndilenci #occupydilenci

Teşbihte hata olmaz derler. Benim teşbihimde sistem bir yapboz. Kahramanlarımız ise o yapbozun küçük parçalarından sadece birkaçı. Yapbozun sahibi eğer o en küçük parçayı yerine oturtamazsa ya da o parça yerine oturmamakta diretirse mutlaka o parçayı dolduracak biri ya da başka bir parça bulur. Parça değişir ama yapboz tamamlanarak daha da anlamlı, daha eksiksiz bir hal alır. Beş Para Etmez Varyete ‘de öyle bir şey işte.

Gelelim oyunculuklara;
Ankara Sanat Tiyatrosu oyuncularını kayırıyorum, doğru! (Hatta Ankara Sanat'ı komple kayırıyorum.) Yani o sahneye çıkıyorlarsa zaten olmuşlardır diyorum içimden. Ama isimler üzerinden teker teker gitmem gerekirse bunu da seve seve yaparım.
Hakan Güven, Özgürcan Çevik, Nalan Güreş, Erdem Ünsal ve Gizem Aldemir’i daha öncede tiyatro sahnesinde, Selamün Kavlen Karakolu oyunu izleme fırsatım olmuş çok da beğenmiştim. Ama bu sefer yine yeni yeniden Özgürcan Çevik ve Gizem Aldemir’e hayran kaldım. Yanlış hatırlamıyorsam geçtiğimiz sezon Saadet karakterini Deniz Baytaş canlandırmıştı. Ama Tuba Tules Birincioğlu da cuk oturmuş.
Oyundan sonra babamla Bülent Yıldıran’ın biraz dedikodusunu yaptık. “Yılların oyuncusudur.” dedi. Bana çok saçma geldi, inanamadım daha doğrusu. “Yılların oyuncusu” olmak için biraz da olsa yaşlanmak gerekir. Nasıl yıllar bunlar arkadaş? Hala genç, hala muhteşem!  Susam Sokağı’ndaki Açıkgöz’den aşina olduğum o sesi tonu hala kulaklarımda. Kulaklarımız bayram etti resmen.
Kulaklarımızı bayram ettiren bir diğer şey ise tabi ki o güzel müziklerdi. Oktay Köseoğlu’nun müzikleriyle piyanoda Burçe Karaca bizi mest etti.

Keşke herkes hikayesini gönlünce değiştirebilse.

Beş Para Etmez Varyete
ağlanacak halimize gülerken birden beynimizdeki ampulleri patlatan çok güzel bir oyun olmuş. Oyuna girerken de çıkarken de çocuklar gibi şendim. Hatta, oyundan sonra ayaklarımın yerden kesildiğini iddia eden arkadaşlarım bile var. Hazırlayan, yöneten, oynayan herkesi eline koluna sağlık. (Oyunun tadı damağımda kaldı demiştim. Aralık ayı için bir bilet daha aldım. Kimin hakkını yediysem, helal etsin.)



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER