Eren…
Eren’in kendini tanıma yolculuğuna şahitlik edebildiğim için kendimi şanslı sayıyorum. Geçmişinden gelen yanlışları bugüne katarak, başka bir hayat yaşıyormuş gibi yansıtmaya çalışan küçük, oyunbaz bir çocuktan ayakları üzerinde durmayı öğrenen, mert ve sevdiklerine karşı korumacı bir genç adama dönüşünü izledim.
İdris Nebi Taşkan’ın ilk bölümlerde incelen sesinden yükselen bir perdede bağır çağır konuşmalara geçmesi, özellikle son bölümdeki Fight Club’ın efsaneleşmiş dayak yeme sahnesine selam çakan performansı inanılmaz güzel bir ilerleme oldu. Seyir zevki öyle yüksek bir kendi kendini hırpalama sahnesiydi ki neredeyse Edward Norton’ı izlediğim kadar etkilendim.
Kötü ve serseri olduğunu düşündüğü için Seda ile olamayacağını, onu kendiyle kirletmek istemediğini düşünen Eren’in, Gizem’le kendini avuttuğunu düşünüyordum. Yanılmış olmama o kadar çok seviniyorum ki…
İntikam alırken bile nasıl güzelsin...
Ve tabii ki Gizem!
Bütün kötülüğüne rağmen kızamadığım, her seferinde onu haklı çıkartacak bir yön bulabildiğim, gerçekliğini asla sorgulamayacağım bir karakter. Babasını kaybetmesiyle durumları giderek kötüleşen ve anne-kız rolünü değişmek zorunda kaldığı annesi ile birlikte hayatta kalmaya çalışan gerçek bir savaşçı.
Kötülüğü eksik yanlarıyla dengelenmiş, zıtlıkların bir arada verildiği bir karakterdi Gizem. İntikam almak için üzdüğü, kırdığı ve acıttığı herkes payına düşeni aldı. Yeri geldi masumları da üzdü ama gerçekleri de onunla fark ettiler.
Eren ile birbirlerine sığınmaları en sevdiğim zamanlarıydı. Hayattan başka başka acılar görmüş iki insanın ayakta kalmak için birbirlerinde destek bulmaları, bütün korkularıma rağmen gerçek olmalarını özleyeceğim.
Su Kutlu’nun daha önce canlandırdığı tüm karakterleri bir kenara koyarak, Neslihan Yeldan’la karşılıklı döktürdükleri sahnelerle birlikte Gizem’in çocuksu sevinçlerini ve mücadeleci duruşu kalbimde saklayacağım karakterler arasındaki yerini aldı.
Arkadaşlar İyidir’den bana kalacak başka bir güzellik de final sahnesinde, bu bir anda bitirilen diğer dizilerde olduğu gibi her şeyi çözerek sonunu bağlamak yerine, Berke’nin oyunun nasıl çözüldüğünü göstermeden herkesin sevdiğinin yanında olduğu bir son yazılması oldu. Bu duruşu çok haklı buldum ve iyi ki de böyle bir çözüm bulunmuş dedim. Çözülmesi ve düğümlenmesi gereken o kadar çok nokta vardı ki daha mantıksız bir şekilde her şey bir anda çözüleceğine hiç göremeyeceğimiz bir sürecin sonunda mutlu oldukları bir final görmüş olmamız bu ayrılık için tek üzülenin seyirci olmadığını gösterdi.
Bize bu güzel hikayeyi anlatan Ekin Atalar, Zeynep Günay Tan ve Deniz Koloş başta olmak üzere bütün Arkadaşlar İyidir ekibine emekleri için teşekkür etmek ve yeni projelerinde yollarının açık olmasını dilemek dışında bir şey gelmiyor elimden maalesef.
Güzellikler sizinle olsun, her şeye rağmen arkadaşlar iyidir…