Diyalog yazımının en büyük ustası olan ve her zaman çok geveze filmler çeken Woody Allen sağlam kalemiyle bunu o kadar iyi başarıyor ki filmlerinin temposu çoğu zaman konuşmaların temposuyla doğru orantılı ve yine çoğu zaman seyirciyi asla sıkmayacak kadar yüksek. Cafe Society teknik anlamda da çok üstün özelliklere sahip bir film. 30’ların Hollywood’u, evler, kostümler, dekorlar, mekanlar hikayeye ve karakterlere öyle güzel yedirilmiş ki hem gözümüzü alamadığımız bir görsellik hem de metinle birlikte değişen renklerin, ışıkların, gölgelerin harika oyununu sunuyor seyirciye. Bobby’nin hayatının iki önemli parçasını, toyluk ve olgunluk dönemi arasındaki geçişi anlatan Los Angeles-New York aradındaki yolculuk, iki şehrin farkı ve Allen için anlamı da filmin bir karakteri haline gelmiş durumda. Allen sinemasının en büyük başrol oyuncularından biri olan New York yine kimi sahnelerde oyunculardan rol çalıyor demek mümkün. Allen Avrupa’yı gezdiği ve o şehirlerde geçen filmlerinden sonra yuvaya dönüp kendini en rahat hissettiği sularda yüzerek doğru bir hamle yapmış demek mümkün.
Anlattığı aşk hikayesindeki tutarsızlıklar, ahlaki konumlanmalar yine Woody Allen’a has ironik yorumlarla karşımıza çıkıyor. Kadın-erkek ilişkilerinde kadını koyduğu yeri, karakterlerinin olmak istemedikleri insanlara dönüşürken yaşadıkları ruhsal çalkantıları izlemek hem keyifli hem de kendinizi sorgulatacak cinsten. Kaçan, kovalayan, aldatan, aldatılan rolleri sürekli el değiştirirken hiç susmayan, hep konuşurken aslında hiçbir şey söylemeyen, söylemediği şeylerin arasına söylenebilecek her şeyi yerleştiren karakterlerin hali hayat, aşk, evlilikler, aileler, karmaşık ilişkiler ve bunların anlamları-anlamsızlığı hakkında ve genel olarak insanın var oluşuyla ilgili şahane tespitler içeriyor.
Allen filmografisi içinde ilk sıralarda yer almayacağı kesin olsa da vizyonda karşınıza çıkacak diğer tüm filmlerden fersah fersah ileride olduğu çok aşikar olan bu geveze masalı sinema perdesinde görme fırsatını kaçırmayın deriz. Woody Allen daha uzun yıllar yaşasın ve bize her yıl film çekmeye devam etsin. Üretkenliğine ve enerjisine, sinemaya olan aşkına ve kendi istediği filmleri kimseye aldırmadan sadece kendisi için çekmesine hayranlığımız sürüyor, hep sürecek. Ustaya şapka çıkarıyor, iyi seyirler diliyoruz.