Az önce bahsi
geçen Ulak, Irmak’ın ilk “sanat”
filmi olarak hatırlanabilir. Benim film okumayı öğrendiğim, severek yaptığım ve
üzerine şimdikinden çok daha fazla kafa yorduğum yıllara denk geldiği için
sevdiğim bir yönetmenin görünüşe göre bol alt metinlerle bezenmiş bir filmiyle
karşılaşmak mutluluğumu daha da artırmıştı.
Teatral oyunculuğu oldum olası
sevmediğim ve doğal olmayan diyalogdan yangından kaçar gibi kaçtığım için filmi
hiç beğenmesem de, söylemeye çalıştığı her şeyi anlayıp hak verip vermediğime
karar vermek benim için eşsiz bir keyifti. Gizemli, büyülü bir filmdi Ulak. Fakat bir o kadar da zor ve
seyirciyi dünyasına bir türlü alamayan bir film olunca gişede hüsrana
uğramıştı.