Bunca yazıdan
sonra bana Çağan Irmak sinemasını kısaca anlat deseniz, sanatı sanat için mi,
toplum için mi yapacağına bir türlü karar verememiş; ödül mü, gişe mi peşinde
koşması gerektiğine bir türlü kendini ikna edememiş ve dolayısıyla işleri bu
kararsızlıktan daima zarar gören biri olarak tanımlarım. Biraz sanat yapayım,
derinlikli işler yazıp yöneteyim deyip her gişede battığında peşi sıra gelen
popülist ve tribüne oynayan projeleri; her cesur adımının üzerini yüz yıllık klişelerle örten kararları ile Çağan Irmak bir türlü dengeyi tutturamamış bir yönetmendir gözümde. Ama tüm bunlara rağmen her zaman eli yüzü düzgün işler çıkartmış, her filmi kusurlarına rağmen birçok açıdan başarıya ulaşmış biridir ayrıca.
Çağan Irmak, esasında Türk Sineması'nın mükemmel bir temsilcisi olma potansiyeli
varken bunu gerçekleştiremeyişine hep üzüldüğüm bir isim. Bunda suçu biraz da
seyircide buluyorum aslına bakarsanız. Benim de bazı işlerim bu kadar popüler olup diğerlerinin yüzüne bakılmazsa ben de başarının
peşinde yolumu ve biraz da kimliğimi kaybederim hiç şüphesiz, bundan daha doğal
bir şey olamaz.
Ama işte, ülkenin belki de imkanları en bol, en şanslı yönetmenlerinden birinden bahsedince ve artık sinemasında olgunluk dönemine gelme zamanına girdiğimizi de göz önünde bulundurduğumda bu zaaflara teslim olmayıp kariyerinin başından beri sırtında olan yükleri atabilen birinin işlerini seyretmek istiyorum. Elinde Türkiye’nin en iyi
oyuncuları olsun (Fikret Kuşkan’dan tutun Derya Alabora’ya, Zuhal Gencer’den
tutun Hümeyra’ya uzanan bir listeden bahsediyoruz…), gişede öyle ya da böyle
seyircinin iyi niyetini bitmeyen bir krediyle kazanmış ol, yapımcılar sana
başkalarına olmadığı kadar güvensin ve tüm bunları hakkınca kullanma... Olmaz. Olmasın lütfen.
Bir film gelecek,
bir proje olacak ve ben tanıştığımda hayran kaldığım ve yaptıklarını çok
sevdiğim Çağan Irmak’a geri kavuşacağım, biliyorum. Ve o günü sabırsızlıkla
bekliyorum.