Yılın en iyi animasyonu Zootropolis: Hayvanlar Şehri!

Yılın en iyi animasyonu Zootropolis: Hayvanlar Şehri!
Gülmekten karnınız ağrıyacak

2016’nın en merakla beklediğimiz animasyonu olan Zootopia / Zootropolis: Hayvanlar şehri nihayet yarın izleyiciyle buluşuyor. Hayvanların dünyasını hem çok eğlenceli hem de düşündürücü bir biçimde anlatan bu Disney filmi hem çocuklar hem de yetişkinler için sadece çok keyifli bir seyirlik sunmakla yetinmeyen aynı zamanda da bizim kendi metropollerimiz ve dünyamız hakkında söyleyecek şeyleri olan bir animasyon.


Hiçbir şey göründüğü gibi değildir

Hayvanlar evrimsel süreçte epey ileri gitmişler ve türler arasındaki av-avcı olma ilişkisinin ötesine geçerek barış içinde yaşamaya başlamışlar Zootopia dünyasında. “Herkesin istediği her şey olabildiği şehir” denen kocaman bir metropolleri var; adı da Zootropolis. En küçüğünden en büyüğüne bütün memelilerin bir arada yaşadığı bir şehir bu. Hayvanlar da bizler gibi işlere ve hayatlara sahip. Kimi memur, kimi politikacı, doktorlar, alışverişe çıkanlar, hırsızlar, suçlularla dolu bir şehir. Teknolojinin tüm nimetlerinden faydalanıyor, bizim gibi akıllı telefonlar kullanıp selfie’cilik bile oynuyorlar. Burada hemen bir parantez açıp Zootropolis şehrinin nasıl da harika tasarlandığından bahsedelim. Şehir, hayvanların ihtiyacı olan iklimlere sahip bölümlere ayrılmış durumda. Tundralar, buzlarla çevrili soğuk adacıklar, çölümsü mahalleler, minik kemirgenler için minicik evler, arabalar, zürafaların boylarına uygun kafelere kadar her şey düşünülmüş. Filmi izlerken bu detayları görmek çok keyifli ve tasarımların ne kadar iyi düşünüldüğünü fark etmek bir hayli imrendirici. Küçüklüğünden beri bir polis olmak isteyen taşralı tavşanımız Judy, ailesinin bütün uyarılarına ve zorlu rakiplerine rağmen polis akademisinden mezun olup Zootropolis’e atanıyor. Hayallerinin gerçekleşebileceğine gönülden inanmış Judy, büyük şehrin aslında hiç de beklediği gibi olmadığını, kendinden büyük ve güçlü türlerin baskısı altında ezildikçe anlıyor. Tavşanların (ve aslında diğer birçok türün de) korkulu rüyalarından olan tilkilerden uzak durması öğütlenen Judy tesadüfler sonucu kurnaz tilki Nick ile ekip olup polisiye bir vakayı çözmek zorunda kalıyor. Burada bir diğer parantez açalım ve filmdeki polisiye hikâyenin ve aksiyon dozunun değme filmlerle yarışır düzeyde iyi olduğunu belirtelim. Filmin kahramanların ödüllendirilerek, kötülerin de cezalandırılarak mutlu sona ulaştığını söylemek sürpriz bozan olmaz sanırız; Hollywood animasyonlarından bahsediyoruz ve başka türlü bir finali zaten beklemiyoruz Zootopia’dan.


Tilkiden tavşana dost olur mu?

Üzerinde durmamız gereken nokta da filmin nasıl sonlandığı değil finale giderken geçilen yolda anlattıkları. Zootropolis şehri aslında insan dünyasının alegorisi. Bizim kurduğumuz medeniyete fazlasıyla benzeyen hayvan medeniyeti aslında gayet kırılgan zira birlik ve barış içinde yaşar gibi görünürken aslında ırkçılık, ayrımcılık, güçlünün güçsüze, çoğunluğun azınlığa tahakkümü ile örülü bir topluluk var karşımızda. Tanıdık geldi mi bu yazdıklarımız? Üstelik film “Kuzu postuna bürünmüş kurt” deyişini de çok akıllıca bir şekilde tersine çevirip ezilenin ezen konumuna geçmesinin ne kadar kolay olduğunu, gücü elinde tutanın ahlaki yozlaşmanın esiri olmasının adeta kaçınılmaz olduğunu gözler önüne seriyor. Sanırız bunlar da bir hayli tanıdık gelecektir okuyana. Büyük hayvan (ve elbette insan) topluluklarını kolaylıkla yönetip manipüle etmenin en kötücül ama bir yandan da en kolay yolunun her zaman içlerine korku salıp, anarşi ve terör yaratmak olduğunu, barış ve huzuru ortadan kaldırınca bölünmenin ve ayrışmanın arkadan kolaylıkla geleceğini anlatıyor bu güzel animasyon. Bunu yaparken de şiddet dürtümüzü, önyargılarımızı, doğru bildiğimiz yanlışları bir kenara bırakıp dostluk ve dayanışmayı pekiştirmemiz gerektiğini söylüyor. Üstelik bu yazdıklarımız çok didaktik gibi görünse de bu tuzağa hiç düşmeden; anlattıklarını asla kör göze parmak sokar gibi anlatmayan, zekice seçilmiş diyaloglarla, şakalarla, durumlarla aktarmayı başarıyor.


Hpster hayvanlar bile var

Çizgi karakterlerin sevimliliği, baştan itibaren yarattığı sempati duygusu o kadar güçlü ki filmin içine ilk andan giriyoruz ve kolaylıkla özdeşleşiyoruz hepsiyle. Hayvanların karakteristik özelliklerine atıfta bulunan şakalar, Baba filmine, Breaking Bad dizisine yapılan göndermeler çok yerinde ve komik. Filmin en komik ve gerçekten gülmekten gözünüzden yaş getirecek sahnesi ise elbette tembel hayvanların memur olarak çalıştığı motorlu taşıtlar dairesinde geçen sahne. Zootopia’nın Türkçe seslendirmesi gayet başarılı. Orijinal dilinde yapılan şakalardan bazısı çeviri yüzünden kaçabilir ki bu zaten çeviri ile ilgili genel ve aşamadığımız bir sorun; ancak filmin bütünlüğünü bozacak bir sıkıntı yok. Shakira’nın seslendirdiği şarkısı da gayet güzel olan Zootopia’nın Oscar yarışında ipi göğüslemesi şimdiden oldukça muhtemel görünüyor. Ne yapın edin bu harika filmi mutlaka çocuklarınızla birlikte izleyin. Hem çok eğlenip mutlu olacaksınız hem de çocuklarınıza şiddetten ve ayrımcılıktan uzak, mutlu bir dünya hayalini tattırmış olacaksınız. Hoş filmin adından da anlaşılacağı üzere bu bir ütopya ama insan yine de umutlanmadan duramıyor. Belki bir gün… İyi seyirler.


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER