1994 yılından beri bilgisayar oyunu severler dünyasının en kıymetlilerinden biri olagelmiş Warcraft nihayet bir sinema filmine uyarlandı ve bu hafta sonu itibarıyla gösterime giriyor. İnsanlarla orkların yan yana ama farklı boyutlarda yaşadığı fantastik bir evreni anlatan film Moon filmiyle yönetmenliğe harika bir başlangıç yapan Duncan Jones’un üçüncü filmi. Başrollerinde Vikings dizisinin yıldızı Travis Fimmel, Paula Patton ve Ben Foster’ı izlediğimiz film yurt dışında çok olumlu eleştiriler alamamış olsa da IMDB’de 8.0 gibi bir puana sahip. Ben oyunu hiç oynamamış ve bilmeyen biri olarak bir yorum yapamıyorum; son sözü Warcraft oyuncuları söyleyecek sanırım.
Onurlu düşman Durotan
Warcraft’ın bir yanında barış içinde yaşayan Azeroth krallığı bir yanındaysa dünyaları ölmeye yüz tutmuş Orklar var. Klanlar halinde yaşayan orkların hali hazırdaki lideri Gul’dan tüm türdaşlarını bir araya getirip Azaroth’u ele geçirmeye ve orklara orada yeni bir dünya yaratmaya kararlıdır. İki dünya arasında bir geçit açıp Horde (sürü anlamına gelen bir kelime) denen tüm orkları Azeroth’a götürmek isteyen Gul’dan bunu yapmak için Fel adı verilen, tüm canlıların ruhunu emerek büyüyen ve güçlenen bir büyü kullanmaktadır. Toprakları tehlike altına giren Azeroth kralı Llane, yanına komutanı Lothar ve büyücüsü Medivh’i alarak orklarla savaşmaya hazırlanır. Kullandığı büyüyle hem etrafındaki her şeyi hem de aslında ork diyarını yok etmekte olan ve orkların onurunu ayaklar altına alan Gul’dan’a itiraz iyi bir kalbi olan ve etrafında olup bitenleri tüm çıplaklığıyla görebilen ork klanı şefi Durotan’dan gelir. Düşmanla anlaşan ve tehlikeli bir diktatör olduğu için her şeyi yakıp yıkmak üzere olan Gul’dan’a karşı gelmek kolay olmayacak, mücadele yolunda çok kayıplar verilecek ve iyi sandıklarımız kötü, kötü sandıklarımız iyi olarak çıkacaktır karşımıza.
Halkını felakete sürükleyen diktatör
Gerçekte var olmayan diyarları anlatan fantastik romanlarda da, oyunlarda da filmlerde de hep aynı temayla karşılaşıyoruz aslında. Yani aslında bir tane hikâye var ve hep o anlatılıyor. Diyarların karakterlerin isimleri değişiyor sadece. İyilikle kötülüğün savaşı bu. İyiler yaşamın yanında, onurlu kalarak durmaya çalışırken kötüler daha fazla güç, daha büyük zenginlik, hiç bitmeyecek bit iktidar için savaşıyorlar. Defalara tekrarlandığını gördüğümüz bu şablonu sıkıcılıktan kurtarmak için iyi kurgulanmış öykülere ve senaryolara ihtiyacımız var. İyileri de kötüleri de karikatürleştirmeden hayata geçirmeli ki ortaya çıkan eser temcit pilavı olmaktan kurtulsun. Duncan Jones’un yarattığı film oyunu sinemaya başarılı bir şekilde taşımış olsa da bu tekrar hissini maalesef yaratıyor izleyende.
Görkemli krallık Azeroth
Yazının başında da dediğim gibi oyunun dünyası hakkında pek bilgim yok. Hayranlarının aktarımlarına göre çok geniş ve harika bir oyun evreni Warcraft. Hal böyle olunca iki saatlik bir sinema filmi yetersiz kalmış olabilir; filmde çok fazla karakter ve olay var gerçekten de. Bu da bir sıkışıklık hissi yaratıyor. Ancak çok derine inmeden izleyince yarattığı heyecan gayet yerli yerinde olduğu için sanki bir saat daha sürse izlenir duygusu yaratıyor seyircide. Bu tür filmlerle ilgili olarak beklentiyi çok yüksek tutmamak salondan çıkınca hayal kırıklığı yerine eğlenceli birkaç saat geçirdiğimiz fikrini pekiştirecektir, izleyeceklere bunu önerelim. Kimi eleştirmenlerin şikâyet ettiği gibi filmde çok fazla CGI kullanılmış. Bu tür bir film çekerken kaçınılabilecek bir durum değil bu elbette ancak sinemanın teknolojik olarak geldiği nokta düşünülünce bunu gözlerimizi rahatsız etmeden ve yormadan yapmak da olası olabilmeli diyelim.
Sonuç olarak karşımızda aksaklıklarına rağmen başarılı bir uyarlama var. Bir serinin, gelecekte izleyeceğimiz Warcraft filmlerinin başlangıcı olarak atılmış iyi bir adım. Kendinizi fantastik dünyalarda kaybetmek ve gerçekleri bir süreliğine de olsa unutmak için doğru seçim olacaktır. İyi seyirler.