Hülya, “Onunla ben evlencem işte!” diye haykırdığı Kerim’le
evlenince mutlu olacağını sanıyordu. Hülya’nın tek beklentisi para olsaydı
mutlu olurdu. Ama Hülya sevilmek istiyordu; yalnızlığından kurtulmak ve mutlu
bir resmin içinde yer almak… Kerim ise bambaşka hayallere sahipti. Hülya, ne
yaptı ne etti; Kerim’i eve bağlamanın yolunu buldu.
Hülya’ya Kerim’i istemediği bir durumun içine soktuğu için
kızdım. Ama Hülya’ya, Mehmet’e daha güzel bir hayat yaşama fırsatını sağladığı
için de gülen gözlerle baktım. İşte Hülya ve Mehmet’in serüveni o günlerde başladı.
“Bir insan başkasının çocuğuna içtenlikle annelik yapabilir mi?” sorusunu o gün
sormaya başladım.
Hülya, Mehmet’i bir gün bile başkasının çocuğu gibi sevmedi.
Değil başkalarının yanında, Mehmet’le baş başa kaldığında bile bunu
hissettirmedi. O, doğurmasa da Hülya’nın bebeğiydi. İşte o günlerden
birinde, “Bir insan başkasının çocuğuna
içtenlikle annelik yapabilir mi?” sorusunun cevabını buldum.
Yazı devam ediyor...