Merve Aydın’dan özür dilerim

Merve Aydın’dan özür dilerim
Çekemiyorlar şekerim
Nagihan’ı bilgi yarışmasında izlerken, şu hayatta Merve Aydın’a bir özür borcum olduğunu farkettim. Kendisinin ürkütücü derecede hırs küpü bir insan olduğunu ve yarışma sonrası sevinçlerine tahammül etmenin zor olduğunu düşünüp durmuştum.


Epeyce arkadaşı vardı

Tabii o zamanlar henüz Nagihan Karadere ile hiç tanışmamışım. Hırs konusunda ibretlik bir yaklaşım sergiliyor ülkeye nazır. Misal Merve adada Ahmet Dursun ve Anıl ile arkadaştı, birbirlerini her şart altında destekliyor, birinin elenme ihtimali olduğunda öbürü kanlı gözyaşları döküyordu. Halbuki Nagihan için bu asla geçerli olmadı. En yakın arkadaşı Tuğba Özay’ı yarım saatte harcayıp (ki o hafta Tuğba Özay sırf bu sebeple birinci oldu) Atakanlar’ın tarafına geçti, daha doğrusu geçermiş gibi yaptı. Zira o tarafta da daha ikinci gününde Yattara ve Yunus’u Atakan’ın Ezgi’yi adada tutmak için yaptığı kumpaslar konusunda doldurmaya başladı. O cephede istediği coşkuyu yaratamayınca gitti bu sefer de Semih’le samimi olmaya çalıştı.

Nagihan olimpik bir sporcu olabilir ama Semih de tam bir sene reality show evinde yaşamış bir insan, bu numaralara gelmenin yanından bile geçmez. Şu dakika itibariyle Nagihan’da arkadaş sayısı sıfırın altında, bir de ‘Biz tam birlik olduğumuz için oyunları kazanıyoruz’ deyip duruyor. Gerçekten öyle düşünüyorsa üzülürüm aslında, çünkü saf bir tarafı da var. Mesela ‘Herkes beni kıskanıyor çünkü ben aşırı başarılıyım’ diyor alenen, halbuki sosyal evrimini tamamlamış bir insan bu cümleyi kurmaması gerektiğini en fazla 12 yaş civarında öğrenir. İçinden geçirsen bile yapmaman gereken bir açıklamadır bu zira. Ya da ‘Ancak ben hata yaparsam puan veririm, yoksa asla’ demez bir insan normal şartlarda. ‘Sınavım kötü geçti’ deyip 95 alan o sinsi biz olmayalım elbette, ama kendimize olan inancımızı da içimize atmalıyız bazı durumlarda.


Takımı sırtladık diyenlerde bu hafta

Bütün bu yoran hallerine karşı adada en sinir olduğum insan Nagihan değil. Tüm zaaflarını apaçık izlediğimiz Nagihan’ın aksine, ‘Ben çok havalıyım ve aslında burada bu insanlara tamah edecek değilim çünkü Alaçatı’ imasıyla adada günlerini geçiren Serkay yoruyor daha ziyade. Gönüllüler takımının sürekli söylediği ‘Nagihan’la ödüle gideceğime adada bade yerim’ cümlesinin daha bir ödül kazanır kazanmaz nasıl yerle bir olduğunu görüyoruz elbette, ama yine de hepsinde sanki bunun farkedilmemesi mümkünmüş gibi bir duruş var. Efecan’ın ‘Nagihan ne kadar sevilmediğini bilmiyorsa ona yazık’ derken kendi sevilmeme ihtimalini hiç aklına getirmemesi asıl hazin olan.

Damla’nın ‘Başkasının adına utanıyorum şu an’ derken asıl onun için utanabileceğimizi düşünmemesi trajik olan. Evet Nagihan çok enteresan bir insan, ama en azından kendi kendisiyle çelişmiyor. Kalkmış gelmiş madem, kazanmayı her şeyden çok istiyor. Oraya kadar gidip, bir hafta daha kalmak için her şeyi yapıp, daha dün çok iyi arkadaş olduğu insanlara iki oyun kaybedince ‘Bunlar da biz olmadan bir hiçler yea’ deyip, bir de o oyunları kazanmaya sevinmeye görgüsüzlük iması yapacak kadar kendinden bihaber olmak bence daha enteresan. Eksiklerini görürsek bunları sana karşı kullanabileceğimizi düşünmeden neyin var neyin yok ortaya dökmek beş puansa, eksiklerini fark etmeyelim diye kendini bizim giremeyeceğimiz bir takım hayali kulüplerin havalı kurucusu yapmak eksi beş puan.

Bakalım bu hafta kim elenecek? İyi seyirler. 


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER