Ea önce babasının bilgisayarını hackleyip dünyadaki tüm insanların telefonuna ne zaman öleceklerini, yaşanacak kaç günleri kaldığını söyleyen bir mesaj yolluyor. Kutsal düzeni bozup anarşi ve kaos yaratmak için ne de harika bir yol! Filmin devamıysa Ea’nın havarilerini bulup onların hikâyelerinden oluşan bir “Yeni Ahit” yazmasını anlatıyor. Sıradan görünen ama aslında her biri çok özel bu 6 hayatı daha yakından görürken her birimizin içinde bir şeylere dokunuyor film. Kaybedilenleri, mutsuz çocuklukları, ofislere kapatılmış yaşamları, zoraki evlilikleri yenmek mümkün. Aşkı, dostluğu, yoldaşlığı öğreniyor Ea havarilerini tanıyıp onların hayatlarına dokununca. Zaten mucize dediğimiz aslında küçük dokunuşlar, farkına güçlükle varabildiğimiz.
Bu dünyada devran bir türlü dönmüyor. Ama dedik ya film bu. Üstelik de gerçeküstü bir film. Tanrının canı nasıl istiyorsa öyle kullandığı kontrolsüz gücü gidiverince elinden sanki her şey daha bir güzelleşiyor. Öfkeli bir erkek tanrı değil de tertemiz çocuk gözler bakınca dünyaya belki de çember kırılıyordur gerçekten, hayat filmlerdeki gibi olsa keşke diyor izleyen. Tanrıçaları eve kapatmayıp da al gökyüzünü sen boya desek savaşlar bile biter mi acaba?
Aşkı nerede bulacağınızı bilemezsiniz
Yeni Ahit, her şeyi sorguluyor, baş aşağı edip bırakıyor. Dini, kutsallarımızı, aile ilişkilerini, ataerkil düzeni, kapitalist toplumu, adına düzen deyip de sevmediğimiz her şeyi. Bunu yaparken çok hassas değerlerle uğraşıyor ama öyle nüktedan öyle tatlı tatlı anlatıyor ki derdini filmi izleyen kimsenin rahatsız olacağını düşünmüyorum. Ne de olsa bahsi geçen tanrı bir “insan”.
Tam da ülkenin tartışmalarla çalkalandığı haftada vizyona giriyor film. Hani diyorlar ya “zamanlama manidar”. Kaçırılmayacak bir sinema şöleni, şimdiden iyi seyirler.