Sevgilim, sözlüm, pusulam, her şeyim...

Sevgilim, sözlüm, pusulam, her şeyim...
Ne demiş Aristoteles “Yalnızlıktan hoşlanan ya vahşi hayvandır ya da Tanrı." Zaten hep derler “Yalnızlık sadece Allah’a mahsustur” diye.

Hayatta her şeye alışmalısın yalnızlık dışında... Zaten alışılacak bir şeyi yoktur. Kimse yalnız olmayı hakketmez, en kötüler bile. Ancak Ömer ailesini kaybettiğinde kurban rolüne bürünerek kendisini yalnızlıkla cezalandırmıştı. Dalgalı denizlere karşı bir başına küçük yelkenlisiyle savaşmaktan başka bir çaresi olmadığını düşünmüştü.

Çok sevdiğim bir replik vardır 3.bölümde yaptığı çizimi atölyeye kalıp çıkarılması için götüren Ömer ile usta arasında. Usta der ki; “Yavrum bak böyle mutlu anları paylaşacağı yakınları olmalı insanın yanında. Hayat bu! Ölüm, hastalık, sağlık var. Düşersin kalkarsın ama sevdikleri mutlu olursun.” Ancak Ömer kendisini öyle bir alıştırmıştı ki kimseye ihtiyaç duymadan, güvenmeden kendisiyle yetinerek yaşamaya ancak 40 bölüm sonra anlamıştı yalnız kalmaya mahkum olmadığını.

Oysa ne güzel dile getirmişti ustamız kaç zaman önce insanın hayatında sevdikleri olması gerektiğini... Bu bölüm bizlere bu ayrıntı bir daha hatırlatıldı.

İnsanın hayatında ailesi olmalı (bu arada zamanında az çektirdiğini Defne’ye unutmam ama neyse), sana “Sen o kadar iş güç sahibi koca kadın ol, evlenecek barklanacak yaşa gel, hala küçük kardeşim benimsin. Hala o ayağında şortu, elinde sopasıyla mahalledeki oğlanları kovalayan kırmızı kafasın. Değişmez ki bu... Bazen insanların duyması lazım insanların bunu, senin arkanda dağ gibi ağabeyin, ailen var. Kendine yeni bir aile kuruyorsun ama o başka, biz hep buradayız. Hep senin bir adım arkandayız. Sakın unutma bunu.” diyerek her daim ne olursa olsun seni kollayacağını hatırlatan.

Ayrıca insanın hayatında dostları olmalı, Koray’ın da dediği gibi varlığını daima bildiğin, kendini güvende hissettiğin; “Üzülme”, “üzülürüm” diyebilecek; “O kadar iyi geldi ki seninle konuşabilmek” söyleyebileceğin biri.

DOSTLUK KURALLARI

Daha geçtiğimiz hafta İso ile Defo üzerinden dostluğun bu dizide en az aşk kadar önemli olduğunu yazdım. Bu haftaki bölüm yazımı kanıtlayacak cinsten oldu, tüm ekibe teşekkürlerimi borç bilirim. Farklı açılardan aşkın değil, dostluğun insan hayatındaki önemini izledik. Üstelik aldık birçok öğüdü, koyduk cebimize...

Önce Sinan dost olmanın kurallarını açıklıyor: Dost olmak yeri geldiğinde göz yummayı, dostunun olduğu yerden bakabilmeyi, onun mutluluğuyla mutlu olabilmeyi gerektiriyor. Ben sadece bunu istedim.”

Ardından İso “Yalnızlık falan mavra bunlar. Canı yananın canına pansuman yapacaksın. Yanında olacaksın. Yalnız bırakılan yönünü kaybeder.” derken Serdar da ekliyor: “Bizim bir tırnağımız koşsa hemen gideriz diğerinin yanına. Bize göre değil bu dostunu yalnız bırakma işleri. Ne öyle kukumav kuşu. Kafayı yer insan. İnsanın dostları olacak ki ruhunu şenlendirsin.”

Daha sonra ise Koray onların bu özlü sözlerine devam ediyor ve Ömer ile Sinan’ın küsmesine üzülerek hemen ezberden okuyor Falım çikletlerinden çıkmış havasına sahip duvar sözlerini:

“Arkadaş uğruna ölmek kolay ama uğruna ölecek arkadaş bulmak o kadar zordur ki.”

“Kiminle gezdiğine dikkat etmelisiniz. Ne demişler bül bülbüle, karga çöplüğe götürür.”

“Bazen dost minik bir kuş, olmayan sevgili, bazen de saksıdaki çiçek gibidir.”

“Gerçek dost antika gibidir eskidikçe değeri artar, sahte dostlar çay gibidir bekledikçe demi bozar.”

Hepsi kendi içinde birçok anlam kazanırken benim en çok radarıma yanlış söyledim diye ağzından çıkan “Düşmanına borç para verince onu kazanırsın, dostuna borç para verince onu kaybedersin.” sözleri takılıyor.

Belki de en anlamlısı budur. Özellikle de dostu olduğunu söyleyerek aşkını istediği gibi yaşaması için onu hiç sorgulamadan Defne’ye 200 bin lira veren Gallo’nun bölüm boyunca adeta onun sahibi olmuş gibi dolaştığı bir bölüm için.

 

Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER