Bilardo sahnesinde Ömer ve ekibinin paçalarından asalet, karizma akarken Defne ve tayfasının hareketlerini gördükçe sinirden gidip pekmez içip kendime işkence çektirdim. O hal ve tavırlar, o ezikliğin getirdiği tuhaf hareketler de neyin nesiydi öyle! Karşılarındaki karizmatik ekibi yenmek için birbirlerini gazlamaları, halaya durmaları hiç komik değildi. Onlar yenilmişliğin duygu durumunu bile kaliteli yaşarken bu ekibin hal ve tavırları fazla ergendi, kimse kusuruma bakmasın. Evli barklı Serdar’ın İz’i dikizlemesi ama Ömer ve Defne bakışmasına müdahale etmesi sonrası kasa kasa domates fırlattım hayalimde.
Ömer ile aralarının iyi olmasını istemeyen Defne, o zaman yürü git işine, adamın ayarlarıyla da duygularıyla da oynama. Ne yaptığın, ne istediğin belli değil; tutarsız, ayarsız, bencil, cazgır bir şeye dönüştün. Âşık olmayı aşık atmakla karıştırdın sanıyorum malum sürekli bir yarış halindesin. Hayattaki tek gayen Ömer’i alt etmek üzerine kurulu resmen ve bu durum aşk duygusu ile çok alakasız.
Ömer’in kafa travması yaşadığını öğrenen Defne tepkileri, öncesinde Koray’a bağırış çağırışları saçlarımı yoldurdu. Bu nedir yahu?
Koray-Neriman ortaklığıyla odaya kapatılan ikilimizden güzel sahneler izleyeceğimizi düşünen, içindeki umudu hala daha kaybetmemiş olan beni resmen öldürdünüz. Defne nasıl bir hale bürünmüştü? O abartı, yüksek tepkiler neyin nesiydi? O sahneleri gören annem, Defne’ye tahammül edemeyip kanal değiştirdi, “Yazıktır oğluma layık gördükleri kız bu mu?” diyerek kaynanalık maskesini taktı.
Aşık olduğun insanla bir odada kalmışsın Defne, tacize uğrarcasına verdiğin tepkiler, çocukça oyun fikirlerin abartılı hallerin ile Ömer sana nasıl katlandı hala çözemedim ama demek ki bu denli aşık. Pişpirik oynadınız yahu, pişpirik! El kızartmaca bile daha heyecanlı olabilirdi. Kim-Kiminle-Nerede bile oynayıp hafiften aksiyon çevirebilirdiniz ama işte izlediğimiz şey pişpirik.
Sonrasındaki doğruluk oyunu güzel oldu en azından konuştular, ancak Defne’nin verdiği cevaplarla sinirlerim yıprandı yine. Yaptığı hiçbir şeyden pişmanlık duymazmış, yine olsa yine yaparmış…
Kiralık aşk oyununu geçtim, hadi orada bir zorunluluk vardı diyelim ama o Tepe'deki evde terk edişin, Tranba ile el sıkışmanda kendini nasıl haklı görebilirsin aklım almıyor.
Hiçbir şeyde değilse bile “En son, tepedeki evde beni terk ettiğin için ağladım.” diyen adama aşk dolu baksaydın, biraz empati kursaydın, bir kerelik “Ben de.” demeseydin de aşık olduğun adama neler yaşattığını anlayabilseydin Defne. Sana her yaklaştığında, her imasında tacize uğruyormuş gibi davranmasaydın. Geçen bölüm “”Sen dönmezsen, ben de dönmem, hadi aşkımızı yaşayalım.” modundaki haline ne oldu? Öldürdün de üstüne toprak mı attın? Ömer çekip yanına yatırınca suratında beliren ifade; korkan, gerilen ve rahatsız olan bir ifade değil miydi? Neden bu kadar tutarsızsın, neden anın anını tutmuyor? Dengem bozuldu yemin ederim.
Hele bir de ayrılıklarının, şu anki durumlarının sebebini Ömer olarak gösterince burnumdan içeri kolonya boşalttım yine. Bu hallerinin sorumlusu Ömer imiş, zaten bu küresel ısınma da hep Ömer yüzünden Defnecim haklısın, onun seksapel hallerine dayanamayan buzullar da eriyip duruyor zaten! Pis Ömer!