Can Yaman ve Açelya Topaloğlu’na geçmeden önce Selim Gürata, Bilge Şen Ündüz ve Funda Eskioğlu’nun alanını genişleten senaristlere ve reji ekibine selam olsun demek istiyorum. Özellikle Meftune’nin isyanı ve Pembe Sultan’ın Toprak Barutçu’ya kaptırdığı reislik hanedanına yeniden kurulma çabaları görülmeye değerdi.
Boşuna kalas demiyoruz, yüzük bile tahtadan... Ayyy ama ne kadar ince...
Açelya Topaloğlu ve Can Yaman deyim yerindeyse birbirini besleyen ve bu sayede ikisinin de birbirini ‘itme’ gereği duymadığı oyuncular. Ve ‘İnadına Aşk’ın bu bölümünde bahsettiğim durumu yeniden kanıtladılar. Ancak bu kez Açelya Topaloğlu’nun ağırlığı daha fazlaydı. Çünkü uzun zaman Yalın’ın peşinden koşan âşık Defne’nin “Benden bu kadar, o aşkı ruhumda yaşayarak yoluma emin adımlarla devam ederim” diyen Defne’ye dönüştürmesi oldukça yumuşak ve başarılıydı. Ayrıca çocukluğunda ataerkil bir ailede yaşayan Defne’nin neden kafasının dikine gittiği de cevap bulmuş oldu. Durum böyle olunca Can Yaman da Topaloğlu’nun bu performansından o kadar güzel beslenmiş ve kendi hamuruna eklemiş ki ikili görünmez bir koreografinin dansçılarına dönüştüler. Ve tabii dansın finali senaristlerin izleyiciyi ters köşeye yatırmadan direk ortaya bıraktıkları evlilik teklifiyle yapıldı.
Gelgitlerin adamıyım, Habibe'mi like'lamayana unfollowlarım
Bu zorbaluk meselesi nereye gider bilemem ama ilk yarısını bir kenara koyarsak sağlam bir ‘İnadına Aşk’ bölümü karşımızdaydı. Ancak kurgu eskisi gibi kıvrak geçişlerden yoksundu, o sistematik seyir biraz yolunu kaybederse ve karakterler arası geçiş daha seri olursa ‘İnadına Aşk’ın o fırtınalı ruhu bu gemiyi yeniden tam yol ilerletir.