Güce bir de buradan bakın: Hayranı olmayandan bir Star Wars güzellemesi

Serinin 2005’te tamamlanan son filminden 10 yıl sonra, Disney tarafından Lucas’tan 4 milyar dolara satın alınmasının akabinde, direksiyona geçen sıkı bir Star Wars hayranı olan “dahi çocuk” JJ Abrams’ın orkestrasyonunda dünya yeni, yenilenmiş bir Star Wars senfonisiyle karşı karşıya. Star Wars: Bölüm VII - Güç Uyanıyor’u pek çok açıdan yeni ve yenilenmiş olarak tarif etmek yanlış değil. 

Yeni; çünkü serinin kronolojik olarak kaldığı yerden (Jedi’in Dönüşü’nde Luke Skywalker eliyle gücün iyi tarafının Darth Vader üzerinden gücün kötü tarafını alt etmesi) devam eden Güç Uyanıyor; uzak çok uzak galakside yerlerini bir kez daha alan orjinal hikayenin nostaljik kahramanlarından çok, yeni hikayenin yeni kahramanların sırtında yükseliyor. Olması gerektiği gibi. Diğer taraftan da yenilenmiş; çünkü serinin kronolojik olarak kaldığı yerden devam eden bu hikaye, orjinal hikayenin pek çok açıdan parlatılmış, teknolojik olarak cilalanmış bir izdüşümler bütünü. Gerek yeni hikayeyi sürükleyen karakterlerde, gerek mizansenlerde, gerek repliklerde özellikle serinin ilk filmi Yeni Bir Umut’un yankılarını tekrar tekrar işitmek mümkün. Son iki gündür ışık hızıyla dönen eleştiri çarkları; bunun “şahane bir strateji” olduğundan başlayıp, “kolaycılığa kaçmak”, “yeni hiç bir şey katamamak” ve elbette klasik yüzyıllık “daha fazla pelüş oyuncak satmak için çekilmiş olmak” ekseninde ilerleyen yorumlamalarıyla dolu. Doğru; JJ Abrams Güç Uyanıyor’da orjinal, henüz Yeni Bir Umut adını almamış 1977’nin “öz-hakiki” Star Wars’unu şahane yapan her şeyi 2015’e uyarlamak konusunda şahane bir iş çıkarıyor. Ve bunun sonucunda 70’lerin sonundan bugüne kadar - 4,4 milyar dolarlık toplam gişe hasılatına karşın- 20 milyar doları aşkın finansal hacme ulaşmış bir “pazarlama şaheseri” olan “Star Wars ekonomisi” için muslukları bir kez daha açmış oluyor. Nefes alan ortalama dünyalı olarak bu gerçek karşısında “Vay anasını!” diyorsunuz, ama bunun negatif anlamda eleştirilecek tarafını bulmak konusunda içiniz çok da rahat olmuyor.

Bu eleştirilerin bir yerinde çok sevdiğim bir analojiye şöylece yer verilmiş: JJ Abrams çok başarılı, çünkü kusursuz dönen tekerleği neden yeniden icat edesiniz ki? Ki serinin 2015 model “sevimli droid”i BB-8 ile, dönen bir tekerleğe “yeni icat çıkaran” Abrams’a şapka çıkarmamak da olmaz. Gerçekten de Güç Uyanıyor; Star Wars’u sevmek için kendilerine 30 yılı aşkın bu süre içinde farklı farklı sebepler bulmuş milyonlarca farklı insanı, 135 dakika sonunda sinema salonlarından mutlu bir gülümsemeyle çıkaracak tüm unsurlara ustalıklı bir dille yer veren başarılı bir film. Milenyum Şahini’ni gördüğünüzde, Han Solo ve Chewbacca klasik atışmalarıyla sahneye girdiğinde, saçını sadece çok az değiştirip artık komutan ismini alsa da Leia’yı görür görmez gönüllerin prensesi Leia olduğunu anladığınızda en basit tabiriyle hissettiğiniz şey; tanıdık, sıcak bir mutluluk. Yaştan bağımsız olarak Star Wars ile ilk tanıştığınızdaki o naifliğe, teknolojik fasafisoya bulaşmamış heyecana geri götürüyor. Sinematografik dil açısndan Güç Uyanıyor; 2000’li yıllardaki ikinci üçlemenin üstünüze boşalttığı CGI bombardımanının, amiyane tabiriyle “bilgisayarda yapılmış” sentetikliğine karşın; ilk üçlemenin vermekte son derece başarılı olduğu gerçeklik ve yaşanmışlık hissini de geçirebiliyor size. 

Buna karşılık Güç Uyanıyor’un, teknolojinin futürsuzce, neredeyse hunharca geliştiği günümüze ait olduğunu hissetmeden de duramıyorsunuz. İzlediğiniz hikaye Luke’un Leia’nın, Han’ın 1977’de yaşadığı galaksiler arası maceranın izdüşümleri ile dolu olsa da, bugünün aksiyon sinemasının o “yüksek devirde heyecan fırtınası” hissiyatı; beyaz perdeden içinize doğru öyle veya böyle akıyor. Yeni hikayenin esas kahramanı Rey asla tekdüze bir “iyilik savaşçısı” izlenimi vermiyor; ama onu izlerken bir Keira Knightly görmeden, Açlık Oyunları’nın Katniss Everdeen’ini hatırlamadan da edemiyorsunuz. Otoritelerce zinhar beğenilmeyen ikinci üçlemenin kötüsü Palpatine’in yanında bu hikayenin kötüsü Snoke bana göre yeterince ürkütücü olmayacak derecede fazla fantastik sinema kokuyor. Bu filmin ekonomisini ayakta tutacak önemli jenerasyonlardan biri olan 80’liler için JJ Abrams sıkı bir Star Wars hayranı olmaktan çok ve önce, “Lost’un yaratıcısı”. Filmde saniyeler düzeyinde de olsa arz-ı endam eden en az iki Lost oyuncusu, zannetmiyorum ki sadece beni Star Wars evreninden ışık hızında Lost’a uçuruyor. (Bu arada alakasız değilse de en azından vurgulanan noktaya çok da hizmet etmeyen naçizane tespit: Lost’un Sawyer’ı çok çok çok fazla Han Solo! Abrams’ın Star Wars açılımından sonra bu hissiyatın kafasında daha da oturduğu yazar, bu tespitini şuracığa bırakmadan edemedi diye düşününüz.)

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER