Gezici Festivalli günler...

Hasret 

Ben Hopkins 
(Türkiye – Almanya, 2015, dcp, 82’)
 
Bir televizyon kanalı için İstanbul hakkında bir film çekmek üzere Almanya’dan gelen yönetmen, çektiği görüntüleri monitörden izlerken çekimler sırasında görmediği bazı şekil ve suretleri fark eder. Kamera hayaletleri yakalamıştır. Durumu takıntı hâline getiren yönetmen, günümüzden kentin tarihine doğru çıktığı yolculuğunda İstanbul’un farklı yönlerine de değinecektir; eski mahallelerin yıkılması ve yenilenmesi, göçmen işçiler, hükümete karşı direniş, şehirde yaşayan çok çeşitli dinler ve topluluklar, İstanbul’un tuhaf derecede melankolik ruhu…

 
 

Bana İstanbul’u anlat desem, belki de en gerçekçi ruh ile anlatılan ve hattâ yaşatan bir filmdi. Filmi Gezici Festival kitapçığında ilk okuduğumda Hasret ismi bir yerlerden tanıdık gelmişti, fakat filmin ilerleyen dakikalarından sonra bu kadar etkisi altına alan bir sonuca varacağını tahmin etmemiştim.
 
İstanbul, bu defa farklı bir dille ve çoğumuzun göremediği yetileriyle karşımızdaydı. Evet, kesinlikle İstanbul kedilerin, ölülerin ve hayaletlerin şehriydi. Bir gece, tam tamına doksan sekiz buçuk gün sonra İstanbul’da ne kediler, ne ölüler ne de hayaletler vardı. Sokaklar, caddeler, mahalleler bomboştu. İstanbul’un arka sokaklarından birinde bu karanlığa inat Seyyan Hanım’ın o kadife sesinden yankılanan Hasret vardı. İşte, o zaman İstanbul ne demek anladım. Sokaklar, caddeler, mahalleler Seyyan Hanıım’ın sesi ile dolup taştı. Belki de festival süresi boyunca en çok bam telime dokunan film buydu. İçime doldu. İçim doldukça göz pınarlarımdan göz yaşlarım firar etti. 
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER