Çilek Kokusu: "Kısa sahneler, uzun hayatlar!"
25 Haziran 2015
"Nasıl anlatsam, nerden başlasam?"
Valandil
Nüfusun neredeyse üçte biri 28 yaş altı bireylerden oluşuyorken ortalama cast ve senaryoya sahip olsa dahi herhangi bir Romantik Komedi'nin başarısız olma olasılığı hemen hemen sıfır. Zaten sırf bu yüzden de özellikle yaz ekranlarının romantik komediler tarafından istila edilmesi şaşırtıcı değil. Peki Çilek Kokusu'nun ilk bölümü ne kadar başarılı oldu, beklentileri karşıladı mı?
Akışa geçmeden önce oyunculardan başlamak istiyorum. Demet Özdemir (Aslı) son dönemin yükselen genç yıldızlarından, son derece de güzel ve albenisi olan biri. Haliyle özellikle gençlere hitap eden bir dizide başrol alması doğal ancak şahsi fikrim Aslı karakteri eğer ilk bölümde izlediğimiz gibi devam edecekse, yani sürekli gülümseyen ve hayat dolu ama aynı zamanda biraz şapşal biraz da sakar olacaksa bence yüz hatları daha çocuksu ve yuvarlak olan biri bu karakteri canlandırmalıydı. Çünkü Demet Özdemir bu tarz bir karakter için fazla sert ve keskin yüz hatlarına sahip.
Yusuf Çim (Burak) ve Mert Ekin Daymaz’a (Volkan) gelecek olursak, açıkçası daha önce ikisinin de herhangi bir projesini izlememiştim o yüzden tamamen nötr olarak oyunculuklarını değerlendirme şansım oldu. Bence en azından ilk bölüm için Mert Ekin Daymaz çok daha başarılıydı. Bu arada dikkatimi çeken başka bir şey daha var; ya son zamanlarda esmer - uzun boylu erkek modası çıktı ya da sarışın - renkli gözlü oyuncu bulmak eskisi kadar kolay değil, neredeyse bütün dizilerde birbirini andıran fiziksel yapılara sahip erkekler hüküm sürüyor.
Herkesi tek tek yazarsam çok uzayacak o yüzden kısa kesiyorum ama Elçin’e (Mine Tugay) ayrı bir paragraf açmadan da olmaz. Yahu bir insan her şartta ve her şekilde nasıl bu kadar güzel ve asil olabilir?
Gelelim ilk bölümün bize sunduklarına. Sonda söyleyeceğimi en baştan belirteyim, bence özellikle ilk bölüm için kurgu çok iyi sayılmazdı. Çünkü hikâyenin akışı son derece yavaştı ayrıca birçok sahne de gereğinden uzun tutulmuştu. Tabii ki her sahnenin bir-bir buçuk dakikanın altında olmasını beklemiyorum ancak eğer bir sahne yoğun bir duygu geçişi ya da hikâyede kırılma içermiyorsa çok uzun olmamalıdır. Misal ben neden Aslı’nın sadece evden çıkmasını iki dakikayı aşkın bir süre boyunca izliyorum? Neden daha on dakika önce izlemiş olduğum sahneleri flashback olarak bir dakika boyunca tekrardan izliyorum? Bu gibi durumlar seyircinin ya da en azından benim dikkatimin başka yöne kaymasına sebep oluyor. Sözün özü ne derler bilirsiniz, “Kısa sahneler uzun hayatlar..”
Peki hiç mi iyi bir şey yok? Elbette var.. Çoğu dizinin şehrin keşmekeşine ve platolara saplandığı bir dönemde çok güzel bir tatil beldesi olan Bodrum’u içimiz açıla açıla izleyeceğiz. Güzel kızlar, yakışıklı çocuklar ve tabii ki aşk üçgenleri de işin cabası. Ayrıca oyunculuk bir yana ama ben Volkan karakterinin hikâyesini de şimdiden merak etmeye başladım. Çünkü daha ilk dakikadan itibaren kendimizi onunla özdeşleştirebileceğimiz veriler önümüze gelmeye başladı. Hatta Volkan’a ne kadar ısındıysam Burak’a da o kadar mesafeliyim. Neden mi? Çünkü bence sorun onun bize tanıtılış biçiminde..
Eğer siz son anda arabayla birini ezmekten kurtulduktan sonra gidip de kazazedenin suratına bile bakmadan arabanızı kontrol etmeye başlarsanız, bu sizin ne kadar bencil, ukala, vurdumduymaz ve paraya düşkün biri olduğunuzu göstermez. Bu sizin insanlıktan nasibinizi almadığınızı gösterir..
Kısacası Çilek Kokusu bence ilk bölüm için biraz zayıf bir açılış yaptı. Ancak bu ikinci bölüm itibariyle atağa geçmeyecekler anlamına gelmiyor. Biraz daha komedi ve karakterlerin ufak rötuşlarla iyice oturmasının ardından yeni bir fenomenin doğmaması için hiçbir sebep yok. Tez zamanda Volkan ile Aslı’nın mutlu olup Burak’ın hırsından delirmesi dileğiyle..
Valandil..