Netflix
yaz sezonu bombasını patlattı. Wachowski kardeşlerin senaryosunu
ve ilk 7 bölüm yönetmenliğini üstlendiği 8 bölüm olması
gerekirken 12 bölüm çekilen Sense8, modern dünyada ”farklı”
insan türlerinin varlığına inandırıp aksiyondan aksiyona
sokuyor.
Bilimkurgu
ve aksiyonu bir arada sevenler için Netflix, enfes biçilmiş 12 bölümlük
bir kaftan sundu: Sense8. Başrollerinde Lost
dizisinin Sayid’i Naveen
Andrews, ünlü
aktrist Daryl
Hannah’ın
yanı sıra Miguel
Ángel Silvestre,
Doona
Bae,
Jamie
Clayton,
Tina
Desai,
Brian
J. Smith,
Tuppence
Middleton,
Aml
Ameen
ve Max
Riemelt’ın
yer aldığı yapım Hannah’ın oynadığı Angelica’nın yeniden
doğurduğu 8 isimle başlıyor.
Andy
& Lana Wachowski kardeşlerin senaryosunda farklı ülkelerin
farklı şehirlerinde yaşayan ve birbirini tanımayan 8 kişinin,
istemsiz bir şekilde aniden birbirleriyle zihinsel bir bağ
kurmaları ve sonrasında karşılaştıkları tuhaf durumlar
yaşanmaya başlanıyor. Bir anda Amerika’da sakalını kesen polis
ile Londra’da yüzünü yıkayan Dj, Berlin’de jakuzideki çıplak
adamla, Hindistan’da evlenen kadın birbirlerini görür hale
geliyorlar. Görmek bir yana dursun, duyup dokunabilmeye, varlıkları
içerisinde yer almaya ve onları hareket ettirme yeteneğine sahip
oluyorlar. Bu karakterler aynı zamanda avlanan başka bir sensate
tarafından toplanıyor, inceleniyor. Amaç dizinin kötü adamı
olan Mr Whispers’ın gözlerine bakmadan, hastaneye düşüp
yakalanmaktan kaçmak.
Amerikalı
Polis Will,
İzlandalı DJ Riley,
Nijeryalı şoför Capheus,
Güney Koreli kickbokscu Sun,
Meksikalı oyuncu Lito,
Hint eczacı Kala,
Alman çilingir Wolfgang ve
Amerikalı blogger Nomi
ile onların ilişkileri, sansürsüz sahneleri, sensate’lerin
aralarındaki aşkın en saf halini buluşları ve bir bütün haline
gelmeleri 12 bölüm boyunca sizi kendine bağlıyor.
Dizi
Kuzey Amerika, Avrupa, Asya ve Afrika’da çekiliyor ama yapım
ekibi bununla da yetinmiyor. Wachowski’lerin aksiyon yeteneği
de bu dizide sıkça kendine yer buluyor. Ben biraz duygusal drama
peşindeyim derseniz, dizi senaristi kardeşler sizleri de düşünerek
evlenmek istemeyen bir kadın, lezbiyen bir transeksüel ve ünlü
gay bir aktörün özel hayatlarını ve beklentilerini de dizi
içerisine yedirmiş durumda. Başka sensate’ler de dizinin ilk
sezonu boyunca karşılaşacağınız türden.
Dizinin
en ilginç noktası belki de Naveen Andrews’un canlandırdığı
Jonas Maliki karakterinin ne kadar dürüst olduğunu bir türlü
kestirememek. Bir de dünyanın en safı şöför Capheus ile Alman
hırsız Wolfgang’ı izlemek. Şüphesiz her karakter özene bezene
yaratılmış ve her bölümde birinin hayatına daha da fazla
giriyor olsak da şahsi fikrim bu.
Geçmiş
tecrübelerimi göz önüne alarak eğer Fringe ve Heroes dizilerini
izleyenlerdenseniz Sense8’in üstüne atlamanız şiddetle
tavsiyedir.