Beş Kardeş çıkmış meydane...
16 Şubat 2015
Beş Kardeş: Beşi de pırlanta ama SAİT HASTAYIM SANA!
Ranini
Beş Kardeş için fragmanlardan yazdığım ilk değerlendirmede, "Onur Ünlü'nün adeta komün mantığıyla, birlikte çalışmayı sevdiği ve
potansiyelini iyi bildiği oyuncular eşliğinde kendi hikayesini anlatmaya
hazırlanıyor. "Rüya takımı" ile lige çıkan Beş Kardeş'i heyecanla
bekliyorum. İzlenir mi? Bu sefer can-ı gönülden umuyorum." demiştim. Beş Kardeş, dün gece hayli uzun (iki bölüm editoryal bir kararla birleştirilmiş) hatta fazla uzun bir bölümle giriş yaptı.
Ben, kâh gülmekten, kâh ağlamaktan kâh da sıkntıdan esnerken gözlerim dolarak o ince kırmızı çizgide hapis kalıp diziyi izledim. Oyuncuların tamamına bayıldım. Tamamına. Tek bir oyuncusu yok ki "olmadı" diyeyim. Sadece tek bir kez deniz kenarında Osman Sonant'la olan sahnesinde aklıma İsmail Abi gelse de, Serkan Keskin ve diğer bütün oyuncular dün gece resmen zirveyi zorladı. Boşa düşen tek bir oyuncu yok. Sait'in çırağı (Eren Şahin) ve kızı Melike (Merve Ateş) rolündeki genç arkadaşlarım da dahil olmak üzere Muhteşemdiler! Gönüllerine bereket! Bu hikaye, benim için çok kıymeyli ama Pazartesi müşterisi için fazla temiz, sade ve içten.. Bence o yanlış "editoryal karar" da üstüne binince dizinin hak ettiği açılışı yapmasını engellendi. İki bölüm birleştirme kararı nasıl bir mecburiyet sebebiyle gerekli olmuşsa dizinin kaderini kötü etkiledi. 2 saat 30 küsür dakika Pazartesi seyircisini bu hikaye ile ekranda tutmanın ne kadar zor olduğunu "dakikalık" sonuçlara bakınca görmüşlerdir.
Özetle bir noktadan sonra çekilen x kadar bölümden kolajlanan bu "editoryal bölüm" yordu. Hatta yer yer sıktı. Ekranda izler halde kalabilmek için çok zorlandım. Koptum. "Ne oluyor yahu?"dedim. Sıcak güzel anlar vardı. Kopuk bağlanmış, soğuk anlar da.. Sanki eldeki malzemeyi döne döne ve yeniden bağlamışlar, bağlarken de kaybolmuşlar hissi aldım. Sait elde balıklar Canan'a gidip o kapı önü muhabbetini yaptıktan sonra Mezarlığa geçen blok mesela.. Çok basit bir takip sahnesiyken karmakarışık hale gelmiş. İmam kardeşin cami sahnelerinde bambaşka ve muhteşem bir hikaye varken sıkıcı noktasına getirilmişti.. Hani say say bitmez bir "olmamışlık" vardı ama hiçbiri ne hikayenin, ne oyunculukların ne de reji kalitesinin sorunu değildi. Bu hikayeden çok daha absürt Leyla ile Mecnun, kurgusal bağlamda Beş Kardeş'ten çok daha tutarlı ve izlemesi 'kolay'dı..
Özetle gönül ister ki haftaya bomba gibi bir bölümle fişek gibi girsin, Pazartesiyi darma duman edip zirveye yerleşsin! Özlemişim ekranda kulp takamayacağım kadar iyi oyunculuk performansları izlemeyi ve izlerken bu kadar zevk almayı..