Konu ne olursa olsun dramaların kötü karakterin kalitesi ölçüsünde iyi olduğunu düşünmüşümdür. İlker Kızmaz’ı Tarık karakteriyle gerçekten çok beğendim fakat "Zafer Komutan kimdir, şu an ne iş yapar, hangi güçlerle ortaktır?" gibi soruların sağlam bir cevabı olmayınca, üstüne üstlük "büyük" gücüne dair kızını tokatlamak ve iki arabayı yaktırmaktan başka bir ibare göremeyince oradan da beklenen verimi almak mümkün olmadı.
Burada Yavuz Bingöl’e de bir parantez açmak istiyorum. Uzun zamandır bir dizisini izlememiştim. O yüzden geçmişle kıyaslama yapmayacağım ama konu ve anlatmak istedikleri itibari ile böylesi ciddi bir işte, böyle önemli bir rol veriliyorsa belli ki güveniliyor. O yüzden sadece formsuz demek doğru olacaktır. Zafer Komutan yeri göğü inletmesi gereken biriyken duruşundan, bakışına, attığı tokattan öfkesine kadar öyle bir adam imajını hiç uyandıramadı. Gelecek bölümlerde rolü daha bir kendine göre yorumlayacaktır zira bu şekliyle o kötü karakterin hakkını vermesi epey zor, kaldı ki Zafer Komutan kilit bir karakter.
Müge Boz güzelliği be karşim...
Müge Boz ve Deniz Baysal’ı gerçekten beğendim. Fakat Müge Boz’un 2000’lerden gelip olayın ortasına düşmüş tarzıyla biraz oynamak lazım. Giyimiyle, saçıyla, makyajıyla zaman yolculuğu yapmış izlenimi veriyor. Deniz Baysal, Tümay rolüyle o kadar sinir bozucu olabiliyor ki alkış tutasım geliyor. Bunu yakalamak önemli. Kader’i izlemiş hemen her insan evladı gibi Ufuk Bayraktar’a hayranım. Fakat onu da rolüne tam ısınamamış gördüm. Ülkücüleri temsil ediyor. Yükü ağır. Daha sağlam bir performans sergilemesi lazım. Birkaç bölüme kadar fırtınalar estireceğini umuyorum. Zira Ufuk Bayraktar bunu hep yapıyor. Murat Ünalmış hakkında bir şey demeyeceğim. İdealize edilmiş karakter performanslarını değerlendirmek hep zamanımı almıştır. Ayrıca diğer yan rollerde de pek çok güzel performans ve ışıltılı gençler gördüm, mutlu oldum.
Dizinin ciddi bir bölümünü İmam Hatipliler'in o zaman da mağdur edildiğine ayırmışlar ki dediğim gibi bunlara bir itirazım yok. Hatta buna benzer şeyleri bizzat görmüş biri olarak kuvvetli bir sempatim de var. Ben imam hatipli değilim ama üniversite sınavlarına hazırlandığımız yıllarda gerek imam hatipli arkadaşların gerekse de meslek liseli arkadaşların ağır mağduriyetlerine her gün tanık oluyorduk. Biz, doğru olarak işaretlediğimiz her şıktan onlara göre yaklaşık 2.5 kat daha fazla puan topluyorduk. Nice zehir gibi genç bu engeli aşmak için senelerini heba etti.
Yalnız cast bomba!
Dizinin kalan kısımlarına kendimce “almanak” adını verdim. Necmettin Erbakan hocadan, üstad Necip Fazıl’a oradan Osman Yüksel Serdengeçti’ye ve Deniz Gezmiş’e kadar dönemin pek çok aktörünü bölüm içinde izledik. Burada Deniz Gezmiş’i samimi bir solcu olarak göstermelerini takdir ettiğimi de söylemem gerek. En bomba sürpriz ise adı verilmese de İmam Hatip yıllarında Recep Tayyip Erdoğan’ı görmekti. Dizinin tabiriyle “Kasımpaşalı"dan övgüyle bahsettiler.
Böylesi bir dizide bu tür isimleri ve ilerleyen bölümlerde daha fazlalarını hatırlamak elbette normal karşılanacak bir şey. Fakat bunu daha ilk bölümden o kadar yoğun ve ardı ardına yaptılar ki bu bir hatırlamadan ziyade vitrine dönüştü. Sevda Kuşun Kanadında ilk bölümü itibariyle ne yazık ki seyirciyi hikayesiyle yakalamaya çalışma derdi gütmemiş. Genel bir giriş yapmış. Herkesi tanıtmış ve sonra vitrine bir kesimin göz bebeği olan değerleri koyarak “gel vatandaş gel” demiş. Seyircinin diziye bağlanmasından, onu sevmesinden ziyade sahip çıkması beklenilmiş. En yüksek reytingleri alan ve bir dünya fanları olan dizilerin dahi hikayeleri tökezlediğinde hemen kan kaybetmeye başladığı şu dönemde bu seçim hayli riskli. Sonuçlarına hep beraber tanık olacağız.
Bu hikayenin takipçisi olur muyum? İnanın bilmiyorum. Fakat en azından “kanlı pazar” konusunu nasıl işleyeceklerini çok merak ettiğimi söyleyebilirim. Tüm eleştirilerime rağmen ortada bir emek olduğunun da farkındayım. O yüzden son söz olarak yine de yolu açık, reytingi bol olsun diyeyim.
Benim ekran böyle..