46 Yok Olan: "Belki de bazı sınırlar hiç zorlanmamalı.."

Hazır, iddialı ve sanatsal...
Fevzican Acar

Gelenekselleşen eksikliklerin üzerine bir çıta yükselme vaadine “hazır” ve “iddialı” bir şekilde yola girişen 46 Yok Olan; ilk bölümüne oldukça sanatsal bir anlatışla başladı. 60 dakikalık formatıyla kazandıracağı yeni soluğun diziyi nefeslendirmeye yetip yetmeyeceğini göreceğiz ancak ilk bölümünde, ileriye dönük taçlandırılan havanın enerjisinin etkileyici bir şekilde bana geçtiğini belirtmeliyim. Bölümün son dakikalarının dışında kalan sahneleri, üzerine serpiştirilen süsle anlatarak izleyicisine getirdiği yeniliği ve sunduğu cazibeyi böbürlenerek gösterirken ekibin, gerçekten de kısa formatı nedeniyle geniş zaman aralığında sahneleri daha dokunaklı ve daha emektar çektiklerini görüyoruz. Öyle ki neredeyse bölüm boyunca, hiçbir sahne yok ki diğerinden daha geçiştirilmiş, diğerinden daha yalınç olsun. Haliyle bölümü izlerken aynı zamanda bir dizi değil, üç boyutlu bir resmi inceliyormuş duygusuna kapıldım.

Elbette yerli dizilerden aşina olduğumuz ne varsa 46’da yoktu. Ağırlaştırılmış sahneler, uzun uzun bakışlar, konuşmak isteyip de lal olan dudaklar, fonda çalan dokunaklı melodilerin ekran önüne sunduğu gerdirilmiş sahneler… Üstelik konusu ve tarzı bakımından da Türk izleyicisinin asla hakim olmadığı bir yapı. Türk dizilerine sonsuza kadar küsen ve yabancıların yaptığı her işi kucaklayan bir kesim seyircinin yıllardır beklediği bir soluk diyebiliriz.

Her ne kadar ilk bölümünde yaratılan dünya üzerinde pek durulmayıp, izleyiciye o dünyanın dertlerini anlatacak bir şekilde sunmasalar da, birkaç bölüme kalmaz bir çığır açılacağını düşünmeden edemiyorum. Zira bu pilot bölümde izleyiciye “ne” anlattıklarından ziyade “nasıl” anlatacaklarını göstermişler. Sahnelerin birçoğu konuya açıklık getirmekten ziyade ortaya koydukları sanatsal evrenin inceliklerini anlatan ve yaptıkları işin ne kadar gizemli, ne kadar yenilikçi olduğundan bahseden bir tutum sergiliyordu.. Biraz cesaret, biraz kibir hissettim. Zira süre dolayısıyla yakaladığı fırsatı ilk bölümde doya doya kullanıp “şımarmak” istemiş. Varsın şımarsın, hakları elbette. Lakin ileride vaad ettikleri dünyanın çekiciliği, geri planında kalırsa seyirci maalesef Yok Olan’da da soluklanamaz.

46 Yok Olan’ın ilk bölümü, benim de izlediğim dizilerde aradığım süsü ve ince işçiliği en iyi şekilde sunarak, izleyenin ekran başından tok kalkacağı bir akış hazırlamış. Her ne kadar imla hatalarıyla dolu alt yazıları olsa da Türk dizi tarihine yeni bir heyecan getirmeye gerçekten hazır oldukları hissine kapıldım. Bu havayı kaybetmeden derdini anlatmaya devam ettiği sürece de AB seyircisini belli bir düzeyde yakalayacağını düşünüyorum.  
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER