Aşkın en tatlı intikam hali
26 Mart 2016
Erken kalkan yol alır...
Ranini
Kimden duyduğumu hatırlamıyorum amma bu gece Kanal D'de yayına çıkan Tatlı İntikam için en doğru tema tanımı sanırım "Tersine çirkin ördek hikayesi" olacaktır. Sinan Tankut, sivilceli, diş teli takan dombili bir oğlan iken okulun en popüler kızına aşık olur. Kızımız onu elbette aşağılar ve kalbini kırar. Yıllar yılları kovalar ve bir gün, bir kurbağa, bu sefer bizim dünyalar güzeli, çok zengin bir ailenin göz bebeği YETMEZMİŞ GİBİ ÜNİVERSİTE BİLE OKUMUŞ prensesimizin kalbini kırar. Damat nikah masasından kaçar ve olaylar gelişir. Kehanet o dur ki kızımız geçmişte kırdığı bir kalbi onarmadan mutlu olamayacaktır. İşte "erken kalkan yol alır" şiarıyla Mart ayında yayına çıkan romantik komedimizin esas aldığı masal bu.
Şimdilerde ekranda tutunmanın bir yolu da "güzel kız- yakışıklı oğlan- light bir konu" üçlemesini doğru harmanlamaktan geçiyor. Tatlı İntikam da bu formülü kullanarak kendine yer açmayı planlıyor. 13-19 yaş aralığındaki genç izleyici kitlesini hedefleyen hikaye aslında son derece şık. Ancak ekip, ilk 35 dakikayı bilemediğim bir sebeple sıkıcı ve durağan hale getirmişler. Tek mekanda, gıdım ilerlemeyen "şakasız" hikaye ısrarla "bu adam bu kızı terk edecek" cümlesine ikna etmeye çalıştı. Oysa "terk edilme" anının etkisini güçlendirmek için düğünden birkaç gün öncesinden başlayarak taşma noktasına ferah feza yürüyebilirlerdi. Böylece biz de bir düğün salonunda tıkılı kalmazdık. Ancak akış, tipik ilk bölüm sıkıntılarını 35 dakika sonra aştı. Hikaye aktı, kendi içinde bir tempo da tutturdu. Ama ne akmak, koşmaya bile başladı, "İlk bölümde görmesem de olur"ları anlatmaya başladı.
Açıkçası kadroyu duyduğum ilk an benim için işin zayıf halkası Furkan Andıç idi. Fikrimi değiştirdi. İlk bölüm gerginliğini hesaba katarsak, ilerleyen bölümlerde Andıç'ın oyunu da ısınacak, yerini bulacak ve lezzetlenecektir. Bana bu garantiyi verdi. En azından evrimini izlerken sivilceli eziğin bakışları ile, özgüvenli 'öküz'ün bakışları arasında fark vardı. Beni evrimine inandırdı. Sırf bu sebeple bile kutluyorum kendisini.. Leyla Lydia Tuğutlu zaten 'su gibi' güzel. Oyunu da zamanla oturacaktır; kimlerinki oturmadı? Hep söylediğim gibi çoğunluğun ortalama performanslar sergilediği yerde, birine "sen daha ortalamasın" demenin anlamı yok. O nedenle asıl cevaplanması gereken soru, "zamanla oturur mu, umut var mı?" oluyor. Tuğutlu'da da umut var. O da bölüm içinde -yer yer- çok sağlam performanslar sergileyebileceğinin ipuçlarını verdi; gözlerini olur olmaz fal taşı gibi açmadığı, kaşlarının inip kalkmasını kontrol ettiği zamanlarda... Yolu açık olsun.. Diğer oyuncu kadrosu hakkında tek söyleyebileceğim neredeyse tamamı deneyimli ama "soğuk" plastik malzemesi olan oyunculardan seçilmişti.
Reji açısından değerlendirirsem, olabildiğince gösterişten uzak, hikayeyi anlatmaya odaklanan bir bakış vardı. İzlerken, gördüklerime hayran kalmadım ama rahatsız da olmadım. Tatlı İntikam, sahiplendiği hikaye akışı sebebiyle uzun süre köpürtülebilecek malzemeyi barındırıyor. Anlayacağınız meselesi ve derdi light ama o kadar da "küçük" değil. Tabir-i caiz ise serseri mayın haline gelmiş cumartesi seyircisine kendini sevdirirse ekranda tutunur. Lakin şunu da unutmamak gerekir, daha yakışıklısını daha güzelini bulunca hoop diye onları izlemeye başlayacak bir hedef kitleye oynuyorsunuz. Kabul. Ancak yetişkin seyirciye kapısını tamamen kapatan işlerin kaderi de ortada.. Misal ben bu hikayede tutunacak tek bir olay, konu, karakter bulamadım, "neden izlemeliyim" sorusuna cevap veremedim; arz ederim..
Emeği geçen herkesin ellerine sağlık. Tatlı İntikam'ın yolu uzun ve bereketli olsun..
Böyle işte..
R.
Hamiş: 2007'de de aynı adı taşıyan bir dizi vardı; Star Tv'de, hatırlayan?