Tavşan Deliğinden Geçen Tazı: 11.22.63

Tavşan Deliğinden Geçen Tazı: 11.22.63
Geçen gün bir tartışma platformunda tarihçi bir arkadaş soruyordu, zaman makinanız olsa hangi zamana gider, neye tanık olmak isterdiniz diye. Herkesin yarı-uzman olduğunu düşündüğü yerden cevaplama isteği midir, hayal gücümüzün limit aşma korkusu mudur sebebi -bilmek zor- ama çoğu Osmanlı dönemi civarında dolaşan yanıtlar gelmişti hatırladığım. Halbuki ne acayip zamanlar, ne acayip olaylar var tanıklık edilecek memleket tarihinde.. Neyse..
 
Disney-ABC, Fox ve NBCInternational ortaklığındaki Hulu, 2011 tarihli Stephan King romanından uyarlanan ve ilk bölümü, her sene Şubat ayının üçüncü Pazartesisine denk gelen Başkanlar Gününde –dün gece yani– yayınlanan 11.22.63 adlı sekiz bölümlük mini dizisiyle o tarihçi arkadaşın sorduğu soruyu bir adım öteye taşımış: “Geçmişe gidebilsen neyi değiştirmek isterdin?” diye sormuş ve hemen de milyonlarca seyircisi adına cevabı kendisi vermiş: “Başkan Kennedy suikastine engel olmak isterdim!”
 
Bizim her birimizin allâme-i cihan Osmanlı tarihi uzmanı olması gibi, her sade Birleşik Devletler vatandaşı da JFK uzmanı sayar kendini. Biz, böyle bir soru karşısında Sultan Süleymanın Viyana kuşatmasını baştan ve elbette galibiyetle neticelenecek şekilde organize etme hayalleri kurarken, Amerikalılar da sevgili başkanlarını öldüren el tetiği çekmesin diye ne yapılması gerekiyorsa onu yapmaya hazır beklerler. Sosyal psikologlar için tez konusu olmaktan öte bir anlam ihtiva etmeyen bu toplumsal sanrılar, yazarlar için tadından yenmez hikâyelerdir. Stephan King ve yapımcı J.J. Abrams için de böyle olmuş belli ki..

JFK suikastini önlersek, Holivud film yapacak konu bulamaz ne demek ya!?

11.22.63 (kitabın orijinal adı 11/22/63 bu arada, noktalı olunca daha gizemli oluyorsa demek) yazarına yakışan biçimde dehşet bir vahşet sahnesi ile açılıyor. Açılış sahnesi ile bağlantısını da hemen ilk bölümün sonunda, James Franco tarafından canlandırdığı öğretmen Jake Epping karakterinin ‘yancı’ motivasyonları arasına katarak yapıyor. Yapıyor yapmasına da, oraya gelinceye kadar da patinaj hâlinde epey bir lastik yakıyor.. Ama, ondan önce hikâyeye bakalım biraz:
 
Lise öğretmeni Jake, herhalde maaşı ancak oraya yettiği için, ihtiyar Al Templeton (Chris Cooper) tarafından işletilen mütevazı restoranda, köftesi elli küsur yıllık hamburgerini yerken, adamın bir sırrına vakıf olur: Al amcanın teşvikiyle restoranın arka tarafındaki bir dolaba giren Jake, kendisini aniden 21 Ekim 1960 tarihine ‘düşmüş’ bulur! Mekan aynıdır, lâkin zaman farklıdır.. Panikle geri döndüğünde Al, Alis Harikalar Diyarında hikâyesine göndermeyle olsa gerek, ‘tavşan deliği’ dediği ‘zaman kapısının’ hikmetini anlatır: ‘O tarafta’ ne kadar kalırsan kal, döndüğünde ‘bu tarafta’ sadece iki dakika geçmiş olmaktadır, ama ‘buraya’ her dönüşünde ‘orada’ her şey başa sarmaktadır; tarihin akışı 21 Ekim 1960 saat 11:58de durmuş, canlanmak için birisinin tavşan deliğinden geçip o tarafa gitmesini beklemektedir. O yüzden de, orada halledecek bir iş varsa, orada kalıp, o işin zamanının gelmesini beklemekten başka çare yoktur.

İş nedir peki? Her sade Amerikan vatandaşının kalbindeki yarayı iyileştirmek –daha doğrusu, o yaranın daha en başta açılmasına mani olmak; yani, JFK suikastini engellemek.. Amma ve lâkin, JFK suikastine daha dolu dolu bir üç yıl vardır! Her dönüşte tarih sıfırlandığı için, bu işi halletmek istiyorsa, Jake öğretmenin üç sene boyunca orada kalması, turtanın tadının turta gibi olduğu, güzelim sekiz silindirlilerin cirit attığı, herkesin birbirine gülümseyerek selam verdiği yıllarda, üç yıl boyunca tam bir ‘60 kuşağı’ gibi yaşaması gerekmektedir; ‘bu tarafı’ dert etmesine gerek yoktur, her durumda burada sadece iki dakika geçmiş olacaktır.. Zaman yolculuğu temalı kurguların en büyük baş ağrısı olan bu ‘zaman farkı’ meselesini zekice çözen 11.22.63, daha mühim bir meseleyi atlamış görünüyor: ana kahramanın motivasyonu meselesini..
 
Sade Amerikan vatandaşları konusunda yüzümüzü kara çıkartmayan Al amca belli ki bu JFK mevzuuna takık bir arkadaşımız. ‘Zaman kapısını’ fark ettiğinden beri de, bu konuda bir şeyler yapabilir miyim diye kafa patlatmış.. Defalarca gitmiş-gelmiş, bilgi toplamış, ders çalışmış, o tarafta ahbaplıklar kurmuş, vs.. Kennedy ölmemiş olsa, dünyanın daha iyi bir yer olacağına yürekten inanmış; asıl derdi de Vietnam Savaşı –o mesele ile ilgili ayrıntıyı da ilerleyen bölümlerde öğreniriz herhalde, şimdilik hayıflanmalara tanıklıkla yetindik..
 


Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER