Güneşin Kızları set ziyareti ikinci bölüm: Nerede kalmıştık?

Evrim Alasya... Ah Evrim Alasya.. Dokuz Eylül'ün (oyunculuk anlamında) bir kez daha kalbimde taht kurmasını sağlayan Müjde Evrim Alasya. Nam-ı diğer Balçiçek ve dahi Suna! İtiraf edeyim; Evrim Alasya'yı Benim Adım Gültepe'de fark etmiş, ekran hafızamda geri gidip Muhteşem Yüzyıl'da Valide Sultan'ın gençliğini oynadığı anları ve Gönülçelen'in Balçiçek'i olduğunu hatırlamıştım. Daha önce neredeydi, neden radarıma girmedi; onlar benim kusurum olsun.

Elbette bir oyuncuyu ilk performansıyla değerlendirip gönlümün sırça köşküne davet etmiyorum. Evrim Alasya, Balçiçek ile Suna arasında, Suna'dan şimdinin Güneş'ine geçerken her seferinde öyle değişiyor ve farklılaşıp yeni bir karakter çıkarıyor ki insanın "Dizi işi çok hızlı, karakter çıkarmaya vakit yok." diyen 'oyuncu' görünce omuzlarından tutup sarsarak "Bunlar kaç günde çekiyor sanıyorsun?" diyesi geliyor.

Kızlarla hemen "anne-kız" gibi oluvermelerini İzmir'de uzun süren çekim günlerine bağlıyor. "İzmir'de başladık ve birlikte çok zaman geçirdik o yüzden de kaynaşmamız kolay oldu." diyor. Hatta İzmir ayağından o kadar mutlu olmuşlar ki bitmesin istemişler. Tiyatro yapmaya devam etmek istiyor. Sahneden uzak kalmayı düşünemiyor bile... Umutla bölümlerin ilerlemesini, çekim programlarının oturmasını ve tiyatroya yer açmayı bekliyor. Nazik, yumuşacık cümleler kuran ama işine hakim; ilkeleri olan hatta o ilkeler için pire, yorgan, dünya ve dahi ne varsa yakabilecek kadar dik duran ve özgür bakışlı bir kadın. Elbette sabahlara kadar sohbet edesim var ama makyaj tashihi yapılmalı ve sahneye girmeli... Vedalaşıyoruz...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER