The Affair: Aldatmak, acının yara bandı gibiydi ve daima ikinci plandaydı..

The Affair: Aldatmak, acının yara bandı gibiydi ve daima ikinci plandaydı..
CBS geleneksel olarak her yıl yaptığı gibi bu yıl da 9-11 Ağustos tarihleri arasında Los angeles'te yeni sezon dizilerini dünya basınına tanıtan bir toplantı düzenledi. Türkiye'den iki mecra bu toplantılara akredite oldu. Habertürk ve RaniniTv. Üç gün süren toplantılarda bize gösterdiği ilgi ve ihtimam için öncelikle  CBS Stüdyoları İletişim Koordinatörü Robyn Abzug'a, Sobraz ve FIC Türkiye ekibine teşekkür ederiz.

Ranini arayıp, bu toplantılardan bahsettiğinde oldukça heyecanlandım. Uzun yıldır L.A'de yaşıyorum ve eğlence sektörünün içinde çalışıyorum. Televizyonda izlediğimiz dizilerin yaratıcıları ve yıldızlarıyla bir araya gelme fikri oldukça heyecanlı bir imkandı. Teklif kabul ettim ve yıl boyunca Türkiye'de Fox International'ın kanallarında yayına girecek olan bütün dizilerin toplantılarını izledim. Dizilerin yayın tarihleri yaklaştıkça sizlere o toplantılardan da izlenimler aktaracağım.

Ne kadar erken gelirseniz gelin, toplantı odasının düzenlenmiş şekilde bizib eklemesi çok şaşırtıcıydı..

9 Ağustos'ta başlayan CBS Lansman toplantısı tam gaz devam etti. Artık acemilik duygusunu üzerimden atmıştım The Affair ekibiyle karşılaştığımızda. Onlarla da iki ayrı toplantıda tanıştık. Kadronun tamamı televizyon sektörünün AList oyuncuları arasındaydı. Bir o kadar da tevazu doluydular. Oyuncular, serinin ilk sezonundaki çiftler halinde karşımıza çıktılar. Şimdi size önce Ruth Wilson (Alice) ve Joshua Jackson (Cole) sohbetini aktarıyorum. Buyrunuz!

 Her iki oyuncunun da toplantılar boyunca yüzünden gülümseme eksik olmadı

Merhaba. Bu sezon ne gibi yenilik göreceğimizi konuşarak başlayalım mı? Yine aynı bakış açılarını mı izleyeceğiz?

Ruth Wilson: Bu sefer dörde bölüneceğiz. Geçen yıl Dominic, yani Noah, ve Alison’ın bakış açıları vardı. Bu sezon Helen ve Cole da katılıyor. Bu ilişkinin doğurduğu sonuçlar tüm aileyi etkiliyor. Bu sezon Helen ve Cole’un yaşadıklarını da göreceğiz. Hikaye genişleyecek.

Joshua Jackson: Ayrıca bu sezon daha az bu taraf/diğer taraf geçişi olacak. İlk sezon genelde bu şekildeydi. Her bölümde iki yarı oluyordu ve bir bir taraftan bir de öteki taraftan izliyorduk. İkinci sezonda bunu biraz daha az görüyoruz. Hikayenin kapsamı genişlediği için bazı karakterlerin ortak sahnelerini tekrarlamayacağız ve kim ne demişti tam olarak bilemeyeceğiz.

İlk sezonun benim için en ilginç yanlarından biri didaktik olmadan farklı bakış açılarına yer vermesiydi. Aradaki farkların çoğu rastgele gibi görünüyordu. Böyle geçen bir sezondan sonra iki farklı bakış açısını izlemenin hikayeye ne kattığını düşünüyorsunuz?

JJ: Bence en büyük katkısı anlatımdaki dürüstlük oldu. Romantik olsun olmasın başka bir kişiyle ilişki kurmuş herkesin bileceği gibi, bazen iki taraf aynı olayı anlattığını düşünürken mühim detaylara inildiğinde hikayeyi birbirlerinden farklı hatırladıklarını görürler. Bu da bahsettiğiniz olayla ilgili tüm anılarınıza farklı bir renk katar. Ben bu tarzı son derece dürüst buldum. Ayrıca yolculukları boyunca izlediğimiz ve inandığımız iki somut sesi dinleyerek işin ahlaki boyutunu, kim haklı kim haksız sorusunu da ele alabildik. Çünkü kendi hikayesinde iki karakter de haklı. Bu onların hikayesi, onların anısı, onların gerçeği. Saklamaya, bulandırmaya veya yalan söylemeye çalışmıyorlar. Sadece kendi hikayelerini anlatıyorlar. Dizinin özellikle sadakatsizlik ve yasak bir ilişkiyi ele aldığını düşünürsek bence evrensel bir ahlak ve gerçek anlayışını ortadan kaldırdığımızda hikayeyi daha gerçekçi bir hale getiriyoruz.

Ashley Madison olayından sonra birçok insan sosyal medyada “oh olsun, yasak aşk yaşayanlar hak ettiğini buldu” gibi bazı sözler etti. Sizce günümüzde bir ilişki yaşamak neden bu kadar ayıplanıyor?

JJ: Birazcık geriye sarabilir miyim? Evde başıma büyük iş açılacak. [Gülüyor] Bence buradaki esas ahlaksızlık, ilişkinin taraflarından birinin diğerini aldatması değil. Bana asıl ahlaksızca gelen tüm toplumumuzun birilerini utandırmaya bu kadar hevesli olması. Ayrıca dizi insanların halka açık infazlara ne kadar meraklı olduğunu da gösterdi. Tam da şu bahsettiğin “oh olsun, müstahaktır,” tepkisi. Bu insanları tanımıyorsunuz. Hayatlarını bilmiyorsunuz. Karılarını, kocalarını, çocuklarını, hikayelerini bilmiyorsunuz. Onlar hakkında hiçbir şey bilmiyorsunuz. Tek bildiğiniz, daha doğrusu bildiğimiz [Gülüyor] -buna kendimi de dahil etmeliyim- toplum olarak kendimizde “cık cık cık, çok kötü bir şey yaptın ve herkesin önünde cezalandırılmandan memnunum” demek.

RW: İnternetin getirilerinden biri de herkesin bir sesi ve fikirlerini paylaşacak bir mecrası olması. Bu bazen linç psikolojisine yol açabiliyor. Bence her birimiz günümüzde toplumun işleyişi yüzünden bunun bir nebze kurbanı oluyoruz. Aynı dediğin gibi, evliliği gözümüzde çok yüce bir yere koyuyoruz ve yürümesi için canla başla uğraşıyoruz. Evlilik sınırının dışına adım atan herkes bizi biraz korkutuyor çünkü belki de içten içe herkesin istediği bu. Bilemiyorum. Emin değilim.

Karakterlerinizin hikayesini özünde bir kayıp ve bu kayıp karşısında iki insanın ne kadar farklı tepkiler verebileceğinin hikayesi olarak görüyorum. Ruth senin karakterin için, sanki ikinci sezon “her şey değişti ama ben artık sorunlarımdan kaçmıyorum” havasında geçecek gibi.

RW: Doğru.

Aynı gülüşü bu sezon Cole'da da görsek keşke

Joshua’nın karakteri de kendisini parasal açıdan olmasa da birçok yönden ufak bir aristokrasi sınıfının parçası gibi hissediyordu. Şimdi ise her şeyini kaybetti. Ona bir şeyler borçlu olunduğunu düşünüyor, değil mi? Alison da adeta bardağı taşıran son damlaydı. Karakterlerinizin bu yönünden biraz bahseder misiniz? Çünkü ikisi de bir kayıp neticesinde aynı noktadan yola çıkıyor ama birbirlerinden çok farklı yönlere ilerliyorlar.

RW: Evet bu çok ilginç bir nokta. Alison en başından beri hep kaçmaya çalıştı. İlişkinin kendisi bile yaşadıklarından kaçmanın bir yoluydu. Hala can havliyle bunun işe yaraması için uğraşıyor ama bu gerçek sorunlarını çözmüyor. İkinci sezonda bundan asla kaçamayacağını fark ettiğine tanık olacaksınız. Artık çocuğunun ölümü, kederi onun bir parçası ve hep öyle olacak. Bu yükü daima sırtında taşıyacak. Bunu ikinci sezonun başında tam olarak anlamış değil ama sezon boyunca yavaş yavaş bundan kaçamayacağını fark edecek. Dolayısıyla artık bunu kabullenmesi, içselleştirmesi ve bundan güç alması gerekiyor. Bunu daha ilk bölümden anladığın için seni tebrik ederim!

JJ: Benim tarafımda ise, bence Cole ilk sezonda çok acımasız bir karakterdi. Çocuğunu kaybetmenin acısını kendi içinde yaşamaktansa her şeyi en başta Alison olmak üzere tüm aileye ve çiftliğe yansıtıyordu. Onu iyileştirmeye, düzeltmeye çalışıyordu. Bu sayede kağıt üzerinde doğru şeyleri yapsa ve söylese de Alison’ı kendi iç dünyasından uzak tutuyor ve onu bu kayıpla aslında tek başına başa çıkmaya itiyordu. Sanırım ikinci sezonun başında Cole’u kendisini çocuğunu kaybetmenin akıl almaz acısından korumak için kullandığı her bahaneyi kaybetmiş olarak göreceğiz. İlk defa bu acının içinde debelenmek zorunda kalacak ve Alison daha önce buradan geçti.

RW: Alison bu iki sezon boyunca kendisine yardım edecek, onu kurtaracak birini arıyor. Aradığı Cole veya Noah. Onu bulunduğu çukurdan çıkarma sorumluluğunu bir başkasına yüklüyor. İkinci sezonun sonunda, eğer kısmet olur da üçüncü bir sezon olursa nihayet bunu yapanın kendisi olması gerektiğini anlayacak. Ta kendisi. Bir açıdan, Cole’un yaptığı da bunun tam tersi. O da her şeyi paylaşmadan kendi içinde yaşıyor. Üzüntü, senin deyiminle bu kayıp karşısında verdikleri tepkiler birbirinden o kadar farklı ki sezonlar ilerledikçe zıt yönlere doğru ilerliyor.

Bakış açısı ve ayıplama konusundan devam edeyim. İlk sezonu izlerken Noah’nın hikayesini, çok seçkin bir aileden gelen karısını aldatan bir adamın onu bir pislik olarak gösteren hikayesi olarak gördüm. Alison ise çok kırılgan bir durumdaydı ve çocuğunun ölümü yüzünden kaybolmuş bir vaziyetteydi. Aldatan bir kadına kadınların bakış açısının, erkeğe olandan daha yargılayıcı olduğunu sezdim. Sanki aynı şeyi yapan bir erkekten daha hatalı bulunuyormuş gibi geldi. Siz de aldatan kadınların aldatan erkeklerden daha farklı değerlendirildiğine katılıyor musunuz?

RW: Evet. Toplumsallaşma ve hepimizin bu esnada cinsiyet rollerimizle biraz olsun kısıtlandığımızdan bahsediyordum. Kadın ve erkek ne yapar, nedir, toplumdaki rolleri nelerdir. Kadınlar için kullanılan bir sürü argo lafın erkek için karşılığı olmaması çok ilginç değil mi? Bu dizi açısından bilemiyorum. Sarah Treem kadınların daha çok üstüne gidildiğinin farkındadır. Bu tip yasak ilişkilerde leke genelde kadının namusuna sürülür. Sarah da bunun bilincindeydi ve bence dizinin fikri zaten bu şekilde ortaya çıktı. Bir erkek ve bir kadın bakış açısından bakarak yaşananları, neden evliliklerine sırt döndüklerini anlatma konsepti bence bu şekilde ortaya çıktı. Bence bu utanç anlayışını kafamızda evirip çevirmemizi sağlamak için.

JJ: Toplumsal gelenekleri de. Bu konuyu analiz etmek benden daha akıllı insanlara düşer ama bence yazarların ahlaki bir bakış açısına sahip olmaması imkansız. Sonuçta onlar da insan. Dolayısıyla hikayenin tamamen gerçeği yansıttığını iddia edemem, çünkü bazı şeyler tüm insanlar için geçerli. Daima kendi yargılarımıza varırız. Dizinin aldığı tepkiler arasında bana esas ilginç gelenlerden biri ise olayın tanıklarının tepkilerinin aslında onlar hakkında daha çok şey söylemesi. Şimdi çok kısa psikanalize gireceğim. Çok ama çok sayıda insanın Noah’dan nefret etmesi beni çok şaşırttı. Nasıl yapar? Nasıl karısını yüzüstü bırakır? Çocuklarını nasıl terk eder? Hayatlarını ne hakla mahveder? Alison’ı ise oldukça sempatik buluyorlardı. Zaten kötü durumda olan bir kadın, çok kırılgan bir durumda ve Noah onu kullanıp istismar ediyor. Bunun tam zıttını duyduğum da oldu.

Joshua saatlerce konuşsa dinlersiniz, o kadar keyifli anlatıyor.

Dizimiz eğer iyiyse hedefine ulaşır. Bu hedef de farklı bakış açılarını ahlaki açıdan yarıştırmak değil, izleyiciyi bir ikileme sürüklemek. Örneğin “erkek bunu yapabilir, çünkü erkektir” veya “kadın çok zor durumdaydı, bir olayın travmasını yaşıyordu bu yüzden ahlaki açıdan sorumlu tutulamaz” gibi şeyler dedirtmek. Bunlar ne cılız bahaneler, değil mi? İki yetişkin hayatlarıyla ilgili bazı kararlar veriyor. Burada hikayede söz sahibi olan sadece izleyici. Biz de onlardan boşlukları kendilerine en uygun şekilde doldurmalarını bekliyoruz. Umarım taraf değiştirirsiniz. Bence ilk sezon boyunca hak verdiğiniz taraf değişmiş olabilir. Başta size daha haklı ve yakın gelen bakış açısı sezonun sonundakiyle aynı olmayabilir. Bence başta Ruth’un karakterini mazur görmek daha kolaydı ama ilk sezonun finalinde işler çok daha karmaşık bir hal aldı. Bunlar sorunuzu cevapladı mı bilmiyorum ama çok konuştum.

RW: Arasından istediğinizi alın.

JJ: Evet, aynen.

Joshua, dizinin aldığı tepkilerden çıkardığın bir sonuç oldu mu? Ve Ruth, hayranlarından, arkadaşlarından veya ailenden beklemediğin bir tepki aldın mı?

JJ: Evet, çok çeşitli tepkiler aldım. İnsanların Noah’ya bu kadar kızması beni çok şaşırttı. Cole’da pek suç bulmamaları da çok ilginçti çünkü bence daha önce de söylediğim gibi Cole ilk sezonda Alison’a karşı çok acımasızdı. Doğru olanı yapıyormuş gibi gözükse de davranışları Alison’ı yapayalnız bıraktı. İlk sezonun sonuna doğru bu konuyu ele alıyoruz. Ayrıca arkadaşımız olan bir çift diziyi birlikte izlediğini söyleyince de çok şaşırmıştım. Bir insan kendine bunu neden yapar anlamıyorum. [Gülüyor]

RW: Veya izlemediklerini söylüyorlardır. Karılarıyla veya kocalarıyla izleyemedikleri için diziyi gizlice izliyorlardır ve sorulduğunda “Yo, izlemedim” diyorlardır.

JJ: Evet, insanlar “The Affair”le birbirini aldatıyor. Veya birlikte izleseler bile bir tanesi gizli gizli birkaç bölüm önceden gidiyor olabilir. Ne acayip. Ama özel bir şey yakaladık sanıyorum. Çok ilginç.

Sizce erkekler ve kadınlar diziye farklı tepkiler mi verdi?

JJ: Genel anlamda belki evet. Ama tepkilerin çeşitliliği beni gerçekten şaşırttı. Tabii eğer karşınızdaki tanıdığınız biriyse neden böyle düşündüğünü anlayabilirsiniz. Ama sokakta tanımadığınız öylesine biri durdurup diziyle ilgili fikirlerini söyleyince ne kadar farklı tepkiler aldığımızı görüyorum. Birçok insan Alison’ın kullanıldığına ve aslında mutluluğu hak ettiğine inanıyor...

RW: Bu bence çok ilginç çünkü sıralama hep Noah/Alison şeklinde gitti. Benim tarafımın önce anlatıldığı çok nadirdir. Birçok kişiden ikinci yarının daha inandırıcı geldiğini duydum ama bu kişiler kadın olduğu için olabilir. Ama yine de ilginç çünkü son izledikleri benim hikayemdi.

JJ: Doğru.

RW: Bölüm biterken son akıllarında kalan bu versiyondu. Birçok kişi bu versiyonu daha gerçekçi buldu ama bu dizinin yapısı ve kurgusuyla ilgili bir şey.

JJ: Gerçi tarafımı belli etmiş olacağım ama pilot bölümünde oynamayı kabul etmemin sebeplerinden biri söylemeden geçmeyeyim. Bölümünün senaryosunun ilk yarısını okuyup Alison’ın kısmına geçtiğimde ilk tepkim önce yanlış hatırlıyorum herhalde diye baştan okumak, sonra da onun yalan söylediğini düşünmek oldu. Bundan çok gurur duymuyorum ama kendimi ilk kısım gerçekte olan, Alison ise yalan söylüyor diye şartlamıştım. Diziyi bu denli ilgi çekici kılan şeylerden biri de bu. Evet ben, seksist pislik Joshua Jackson, cinsiyet ayrımı yaptığımı kabul ediyorum. [Gülüyor]

Ruth, sık sık Joshua'nın cümlelerini tamamladı..

Eminim böyle karakterleri canlandırmak kendi hayatınızı ve ilişkinizi de sorgulamanıza yol açmıştır. Aldatılsam ne yaparım gibi sorular kafanızı kurcalamıştır. Biraz bundan bahseder misiniz?

RW: Bu işi yapmamızın sebeplerinden biri de, her projede sürekli kendimizi ve canlandıracağımız karakteri analiz etmek. Benim açımdan mevzu aldatmaktan çok acı hakkındaydı. Aldatmak karakterimin çocuğunu kaybetmesinden sonra çektiği acının sonuçlarından sadece biriydi. Ben öncelikle buna odaklanıp bunun altını çizmeye çalıştım. Esas derdim buydu. Aldatmak ikinci plandaydı.

Onun için bu, aldatmaktan daha acı vericiydi.

RW: Evet aldatmak sadece bir kaçıştı. Oyalanacak bir şeydi.

JJ: Yara bandı gibiydi.

RW: İnsanın çocuğunu kaybedince yaşadığı acı ve normalde evinde hissetmesi gereken yerde yaşadığı yabancılık. Bilemiyorum.

JJ: Benim için zor olan Cole’un biraz soyutlaştırılmış bir karakter olmasıydı. Başkasının onun hakkındaki anılarından oluşuyordu. Bu yüzden, ilk sezon boyunca karakterimin belli yerlerde nasıl tepki vereceğini bilmek ve bunu süzmek zor oldu. Çünkü tanıdığımı düşündüğüm bu karakter başkasının hikayesinin içindeyken nasıl davranacaktı? Bu da oldukça...

RW: Zor çünkü adeta izlenimlerden oluşuyorsun.

JJ: Evet.

RW: Benim hikayemdeki Cole karakteri o dönemde bende bıraktığı izlenimden, benim için ifade ettiği şeyden ibaret. Çizginin öbür tarafındaki oyuncu olmak oldukça zor olmalı çünkü üç boyutlu bir gerçekten ziyade bir izlenimi canlandırmanız gerekiyor. Bu zor bir iş.

Hayranlarınızla buluşmalarınızı merak ediyorum. Onlarla konuşurken kendi aldatma hikayesini anlatmaya başlayan oldu mu?

RW: Keşke olsaydı, çok eğlenceli olurdu! [Gülüyor] Hayır. Maalesef başıma böyle bir şey gelmedi.

JJ: Hayır. Böyle bir şey olsa hemen durdururdum. “İstersen burada dur” derdim.

Dizide cinayet, acı ve aldatmak gibi şeylerden çok daha korkutucu bulduğum bir şey var. O da görgü tanıklarının bile ne kadar güvenilmez olabileceği. Artık birinin gelip “Senin cinayet işlediğini gördüm” diyeceği korkusundan park cezalarıma bile itiraz edemez oldum.

RW: Radyoda böyle güzel bir şey vardı. Adı “Serial” mıydı? Belli bir tarihte nerede olduğunu, ne giydiğini hatırlamaya çalışıyordun ve kimse yapamıyordu. Ben olsam ben de hatırlayamam. O gün diğerleri gibi sıradan bir günse saat 2’de ne yaptığını, o gün ne giydiğini hatırlayabilir misin? Çok zor. İşte burada uydurmaya başlıyorsun.

JJ: Evet, beyin aradaki boşlukları doldurmaya çalışıyor. Ceza hukuku üzerine araştırmalar görgü tanıklığının yüzde yüz güvenilir olmadığının altını çiziyor. Suçluyu teşhis ederken tanığa kâh üstü kapalı kâh açıkça ipuçları verilerek hafızası yönlendirilebiliyor. Stres de bazı şeylerin farklı hatırlanmasına yol açabiliyor. Korkutucu olsa da dünyada hiçbir şeyin kesin olmadığını kabullenmeliyiz. Seyirciyi bununla karşı karşıya getirmek bence çok etkili bir anlatım tekniği. Gerçek diye bir şey yok. Elimizde olan, bir insanın hayatının önemli bir döneminden ne hatırladığı ve bu hatırladıkları onun için gerçeğin ta kendisi. Bu yüzden de insanın o andan sonraki tüm hareketlerini de etkiliyor. Kuş bakışı da, kamera da tam olarak ne olduğunu söyleme konusunda güvenilir değildir. Çünkü herkesin kendi gerçeği hayatının her noktasına temas eder ve tamamen özneldir. Bu gerçeği başkasının gerçeğiyle karşılaştırmak imkansızdır.

Sezonun son bölümleri, sanırım hikayeler arasındaki tutarsızlık iyiden iyiye arttığı için çok dramatikti. Senaryoyu ilk okuduğunuzda bu sizi şaşırttı mı? Çünkü bir sürü insanın şoke olduğunu biliyorum. İnsanlar silahın kimin elinde ve kime doğrultulmuş olduğu konusunda bile fikir birliğine varamadı.

RW: Bence bunun cevabı yine stres ve travmatik anlar. Böyle durumlarda insan bazı şeyleri hatırlıyor bazı şeyleri ise siliyor ve bu kişiden kişiye değişebiliyor. Böyle büyük, travmatik olaylarda insanın savunma mekanizmaları çok ilginç. Hepimiz neye uğradığımızı şaşırdık. Ama sonunda toparladık.

Ruth, aldatmalar konusunda konuşurken büyük dedesinin dört eşli olduğundan bahsetti.

Joshua sen Kanadalısın, Ruth sen ise İngiliz. Sizce ülkelerinizin aldatmaya bakışında farklılıklar var mı?

RW: Harika bir danışmanımız var. İsmi Esther Perel. Bu konuda birçok kitabı var. Terapi ve çiftler terapisi de yapıyor.

JJ: Özellikle sadakat problemleri yaşayan çiftlere.

RW: Tüm dünyayı gezmiş ve dünyanın her yerinden hastası olmuş ve aldatmaya bakışın ve tavrın kültürden kültüre göre büyük farklılık gösterdiğini söylüyor. Herhalde Fransa’da herkesin metresi vardır. [Gülüyor] Bilmiyorum. [Gülüyor] Çok haklı. Bu söylediğim sanırım manşet olacak.

JJ: Evet, kesinlikle. [Gülüyor]

RW: İlişkilere bakışın değişik olduğunu söylüyor. Bu daha az veya sık görülüyor anlamına gelmez. Sadece toplumsal açıdan...

JJ: Söylediği evrensel bir gerçek, değil mi? İlişki fikri ve ilişkilerin kendileri evrensel gerçekler, ama toplumsal gelenekler ve tepkiler değişiyor. Fransa’da herkesin metresi olduğunu sanmıyorum ama Fransız kültürü konuya daha hoşgörülü bakıyor olabilir. Belki herkes için ve günümüzde pek geçerli değil ama yakın geçmişe kadar Fransız Katolik kilisesinin ailenin kutsallığına atfettiği geleneksel önem bu durumun altında yatan nedenlerden biri olabilir. Bunu değiştirmek bizim elimizde değil.

Senin metresin, karının da -artık ona ne denir bilmiyorum- sevgilisi olabilir ama aile birliği bozulmamış olur. Bu, artık biraz modası geçse de çok net ve uzun soluklu bir düşünce. İngiltere de biraz böyle değil mi? Protestan ve Katolik kiliselerinin söyledikleri tam aynı olmasa da aile birliği diye bir kavram var. Kuzey Amerika’da bunun en baskıcı şeklini yaşıyoruz dersem çok abartmış olmam. Bu öyle önemli bir kavram ki çevresindeki diğer her şeyi eziyor. Dizinin irdelediği konulardan biri de bu. Esther’in yazdıkları kesinlikle okumaya değer. Siz dünyanın çeşitli yerlerinden geliyorsunuz, bu yüzden pek umursamıyor olabilirsiniz ama Kuzey Amerika’da kültürel önyargılar ve ciddi saldırılar içinde bulunduğunuz ilişkiyle yakinen alakalı. Esther’in çoğu kitabı, konuşmaları ve tezi aldatmanın ilişkinin mutluluk seviyesiyle çok ilgisi olmadığını, taraflardan birinin bencilce bir hareketinden ibaret olduğunu savunuyor. Kendi adına da, hastaları adına da mutlu bir ilişki yaşadığı halde aldatanlar olduğunu söylüyor. Bu da genel kanının tam tersi. Aldatanların evlerinde mutsuz, tatmin olamamış kişiler olduğunu varsayarız. Halbuki aldatmak partnerinize karşı bir saldırıdan ziyade bencilce bir davranış.

Son olarak "Luther"de sana bayıldım. Nefistin.

RW: Ah, teşekkürler.

JJ: Nefis.

RW: Nefisim. [Gülüyor]

Ruth, karakterin için bir spin-off çekilme ihtimali var mı?

RW: Yok.

JJ: Olsa izlerdim.


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER