Josh Gad (Herman Judd) & Suzy Nakamura (Iris Kimura)
• Sizi bu dizi için cezbeden ne oldu?
JG: Her şeyi görüp duyduğumuzu zannettiğimiz bir dönemde,
Avenue 5 kesinlikle eşsiz. Bana göre yaşayan en büyük hicivcilerden biri olan
Armando Iannucci’yle çalışma fırsatıydı. Ve 21. yüzyılın girişimcilerini temsil
eden Herman Judd gibi kaçık ama gerçeğe dayanan bir karakteri oynamak büyük bir
lütuftu. Bu tür bir örneği hicvetmek çok cazip geldi. Fyre festivalinden
Elizabeth Holmes veya Billy McFarland gibi.
SN: Komedi sektöründeki herkes Armando Iannucci’ye evet der.
Iris beni çekti, çünkü daha önce onun gibi birini televizyonda görmemiştim ve
buna dahil olmaya can atıyordum. Bu farklı türde bir durum komedisi. Uzayda
geçtiği için bir üst seviyeye taşıyor. İşi bir üst seviyeye taşıyan da bu!
•Armando Ianucci’yle çalışmak nasıldı?JG: Ne bekleyeceğimi bilmiyordum. Komedi konusunda bir ustalık
dersi bekliyordum ve bunu fazlasıyla aldım. Gelmiş geçmiş en iyi televizyon
dizilerinden birini (Veep) yaratmakla kalmayıp The Death of Stalin’le son on
yılın en başarılı ve komik film hicvini yaratan bir adam için beklentiler
yüksek oluyor. Bence başka kimsenin bakmaya cesaret edemediği halı altlarına
bakıp insanlıkla ilgili başkalarının görmeyebileceği bazı gerçekleri çok iyi
beceriyor. Normalde televizyonda veya filmlerde prova şansı olmuyor. Bu yüzden
sadece prova sürecini yaşamakla kalmadık, bu prova sürecinin diziyle daha önce
hiç görmediğim şekilde olayların gelişimini etkilemesini sağladık.
SN: Bu sürece dahil olmaktan şeref duydum. Ortak bir
çalışmaydı. Genelde oyuncular işe en son dahil olur. Al sana senaryo derler,
sete gidersin ve o lafları söylersin. Burada prova süreci çekim programının
geri kalanını çok kolaylaştırdı, çünkü olası sorunlar veya engeller biz daha
sete gitmeden çözüldü. Kişisel olarak, Armando çok sakin bir insan. Çok
yetenekli ve ona çok güveniyorsunuz. Çok iyimser biri. Yoda’nın komik hali
gibi. Bunu söylediğimi ona söylemeyin, pek iltifat gibi olmadı. Ama o bir Jedi
ustası. Deneyime sadece katkı sağlıyor, ondan bir şeyler eksiltmiyor.
• Dizinin Armando’nun diğer işlerinden farkı ne?
JG: Bu sürece başladığımızda dedi ki: “Herkesin bilmesini
istiyorum, biz bilim kurgu yapmıyoruz.” Özünde bu bir baloncuk içinde insanlığı
anlatan bir dizi, sosyal yapıların çöküşünü, sınıf sisteminin çöküşünü,
bürokrasinin ve bir düzeye kadar devletin çöküşünü anlatan bir dizi. Bunun
güzel yanı, geleceği hicvetmesi değil, geleceğin merceğinden bugünü hicvetmesi.
Bence güncel olaylara birçok insanın bakacağı açıdan farklı bakmak, özellikle
her gün olayların olduğu bir dönemde gerçekten harika. Bu da bu diziyi çok
farklı ve özel yapıyor.
SN: Veep veya diğer uzay dizileriyle kıyaslamaktan
kaçınmayacağız, ama bizim dizimiz eşsiz bir şekilde farklı. Bence kıyaslamaları
aştığımız zaman insanlar Armando’nun ne yarattığını görecek. Gerçekten heyecan
verici.
• Bize karakterin hakkında ne anlatabilirsin?
JG: Herman Judd, 20. yüzyıl girişimcilerinin bir yansıması,
daha satılmaya değer bir ürün yaratmadan onu satmak istiyor. Daha hazır olmadan
kendini olmuş zanneden biri, ailesinin imkanlarından fazlasıyla faydalanmış ve
çok fazla stres altında değil. Bence Billy McFarland tipine bir gönderme var
aslında. Bağımsız olamıyor ve hatalarını düzeltmesi için Iris gibi birine
muhtaç. Elizabeth Holmes, Steve Jobs’un boğazlı kazaklarını tasarlayan adama
boğazlı kazak tasarlattırdı. Herman’ın saçının Richard Branson’a benzemesi,
hakkında bilmeniz gereken her şeyi anlatıyor. O bir sahtekar. Olmadığı biri
gibi görünmeye çalışıyor.
SN: Iris A tipi kişilik sahibi, kontrol delisi, becerikli. Bu
kadar mükemmeliyetçi olması hoşuma gidiyor, insanlar onu robot zannedebilir. Ve
Iris için bu iltifat bile sayılabilir. Sürekli Judd’ın çıkardığı küçük
yangınları söndürüyor ve hayatında gördüğü en büyük yangınla karşı karşıya
kalmak üzere. Bir oyuncu olarak ve aynı zamanda gerçek hayatta beni büyüleyen,
insanların konfor alanı dışına çıkarılması. Iris’i konfor alanından çıkarmak
için çok büyük olaylar gerek, ama Avenue 5’te olanlar bunun için yeterli.
• Bu role hazırlanmak için özel bir şey yaptınız mı?
SN: Biraz annemden esinlendim, çok komiktir ama biraz yavan ve
dobradır. İlk küfür denememi hatırlıyorum, kardeşime “Bir tarafına sok”
demiştim. Annem de dedi ki: “Hey! Popona sok denir". Bu yüzden ceza aldım,
yanlış söylediğim için. Bu role hazırlanırken orta yönetimden bazı insanlarla
konuştum ve “en büyük kâbusunuz ne?” diye sordum. Bunlar “evet” demeye yetkisi
olan insanlar değil, sadece “hayır” demeye yetkisi olanlar. Ve benim için
büyüleyici bir şeydi. Böyle birini canlandırmak zorundaydım, çünkü bize hayır
dedikleri için onları çok suçluyoruz.
JG: Hem sahtekar insanlar hem de Elon Musk ve belli bir düzeye
kadar Donald Trump gibi başarı hikayesi olan insanların hayatlarını anlatan
kitaplar okudum. Modern zenginliğin, modern gücün ve modern iş bilgisinin
anlamına ve bir ortamda en parlak olmayan insanın dünyanın en zengin ve
başarılı insanı olabileceğine hayret ettim. Böyle bir kişiliği anlamama yardım
eden içeriklere yöneldim.
• En severek çektiğiniz sahne hangisiydi?
JG: Çekerken çok eğlendiğimiz bir sürü sahne oldu. Armando
Iannucci projesinin başarısının büyük bir kısmı şakalaşmalardan geliyor ve onun
o meşhur ritim ve şakalaşmayı yakalayabildiğimiz için çok şanslıyız. Suzy’nin
esprileri ve kısa şakaları çok başarılı, o benim noktalı virgülümün yanındaki
ünlem işareti. Dizi ilerledikçe bazı sahneler var, işin keyfini kaçırmadan
söyleyeyim, çekimleri inanılmazdı. İzleyicilerin izlemesi için
sabırsızlanıyorum çünkü bu dizinin gidişatını asla tahmin edemezsiniz.
Titanic’in üçüncü perdesiyle başlayan bir komedi gibi. Bu dizide çok fazla beklenmedik
şoklar var. Uzayda geçen Breaking Bad gibi.
SN: Ama çok daha komiği! Dizinin gidişatını biz de
bilmiyorduk. Her bölümden önce senaryoyu okuyup şoke oluyorduk. İşe başlarken
olayların gidişatı hakkında bilgimiz yoktu ve bilmediğimiz için bir doğallık da
var. Ama Armando biliyor muydu, onu da bilmiyorum. Herhalde biliyordu, ama bize
söylemiyordu! Çekimler bittiğinde “Aman Tanrım” dedim.