Tuna Kiremitçi: Sanatçının düştüğü en büyük tuzak özgüven sorunudur

Kiremitçi son olarak cumartesi akşamları Show Tv'de yayınlanan dizide rol aldı
● Aşkla birlikte Kürt meselesine de değiniyorsunuz. Şu an oldukça hassas bir dönemdeyiz bu açıdan. Konuya nasıl yaklaştınız? Araştırmalarınız veya birebir görüşmeleriniz oldu mu?
Sitare’nin iç çelişkilerinin yanı sıra toplumla ve doğayla olan çelişkilerimizi de yansıtarak romana derinlik kazandırmak istedim. Kürt meselesi tüm hayatımızı etkileyen, çok önemli ve üzücü bir mesele. Şu an yaşananlardan dolayı da büyük acı duyuyorum. Romanı yazmaya başladığımda barış sürecindeydik. Kötü günleri geride bıraktığımıza inanmak istiyorduk. Kendimi dönem romanı yazıyormuş gibi hissediyordum. Oysa bir de şimdiki duruma bakın. Romanımdaki Hodan şehrinin hali her gün yaşadıklarımızın yanında hafif bile kalıyor.
 
● İnsan hikâyeleri mi sizi daha çok besler yoksa kendi hayal gücünüz mü?
Artık hayal ettiğim hikâyeleri yazmayı daha çok seviyorum. İlk romanlarım daha otobiyografiktir. Zamanla yazdıklarımı ve yaşadıklarımı birbirinden ayırmayı öğrendim. İnsanın kendisiyle, toplumla ve doğayla yaşadığı çatışmalar özel ilgi alanım. Zaten epeydir dizi dünyasında geçen bir şey yazmak istiyordum. Hatta romanın ilk adı ‘Yerli Dizi’ydi. Film senaryosu olarak kaleme alınmıştı. Sonradan romana dönüştürdüm.
 
● Sinemaya uyarlansaydı kimin yönetmesini ve hangi isimlerin oynamasını isterdiniz?
Bir düşüneyim… Çağan Irmak ya da Tolga Örnek olabilir pekâlâ. İkisi de çok sıkı yönetmenler. Yazarken Sitare için Nurgül Yeşilçay’ı, Devran için de Nejat İşler’i düşünmüştüm. Senarist Enis karakterini de kendim oynamak isterim, ne yalan söyleyeyim.
 
● Böyle bir proje var mı şu an?
Heyecanlı görüşmeler yapıyorum. Zaten başta senaryo olarak yazdığım için tekrar senaryoya aktarılması zor değil.
 
● Diğerleriyle karşılaştırdığınızda bu romanınız nasıl bir yere sahip?
Yazarlığımın ilk yıllarındaki naifliğe ve sadeliğe döndüğümü hissettiğim bir roman. Kariyerim boyunca çeşitli denemeler yaptım. Alternatif tarih romanından kara mizaha kadar… Nihayet aşktan başka anlatılmaya değer bir konu olmadığını anladım. Hayatın ve memleketin gerçeklerine de değinen bir sevda romanı yazarak yüreklere dokunmak... Başarabildiysem ne mutlu bana.
 
● Bu her şeyin merkezinde olan aşkın size göre tanımı nedir?
İnsanın başkasının mutluluğuyla mutlu olabilmesi. Bunu yapmak bizi egomuzun ve bencilliğimizin pençesinden kurtarıyorsa o aşktır işte.
 
● Bugüne kadar yazmayı denediğiniz fakat bir türlü istediğiniz gibi olmayan konular var mı?
Balkan Savaşı hakkında bir roman yazmak isterim. Bulgaristan göçmeni bir aileden geliyorum. Bu konuda hassasım. ‘Elveda Rumeli’ dizisini ne zaman izlesem ağlarım hâlâ. Türkiye’nin bugün bile Balkan Savaşı travmasının içinde yaşadığını düşünüyorum. Şimdiki toplumsal kırılmaların çoğunun arkasında o ağır hezimet duygusu var. Hayalim mübadeleler, muhacirler ve bugünkü Balkan Türkleri hakkında bir roman yazmak. Hazır olduğum zaman.
 
● Okuyucu gözüyle baktığınızda en “bu olmuş” dediğiniz romanınız hangisi?
Her zaman en sonuncusudur (Gülüyor). Selim İleri ustamızın kulakları çınlasın, her romanına “Bu sefer başaracağım!” diyerek başlarmış. Kendisinden çok etkilenmişimdir. Üzerimde emeği de vardır. Aklıma gelen konuları her fırsatta ona danışırım.
 
● Selim İleri’nin romanları gibi sizi etkileyen, referans olarak gördüğünüz romanlar hangileri?
Dönemden döneme değişiyor. Mesela son zamanlarda yine Boris Vian’a taktım. ‘Günlerin Köpüğü’ ya da ‘Pekin’de Sonbahar’ bence yazılmış en güzel sevda romanları. Fitzgerald’ın ‘Muhteşem Gatsby’si de öyle. Milan Kundera’nın ‘Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği’ erotizme ve aşka çok yaratıcı şekilde yaklaşır. Sabahattin Ali’nin ‘Kürk Mantolu Madonna’sının yeri ayrıdır. ‘Anna Karenina’ ya da ‘Ejderha Dövmeli Kız’ gibi. Hepsi aşk romanlarının da kalıcı ve değerli olabildiğini gösteren romanlar.
 
● Kendi kuşağınızda sizi etkileyen yazarlar kimler?
Hakan Günday harika bir yazar. Hande Altaylı’nın romanlarını da çok severim. Doğu Yücel, Ece Temelkuran, Yekta Kopan, Nermin Yıldırım, Seray Şahiner ve Irmak Zileli de hayranlıkla okuduğum yazar arkadaşlarım.
 
● Özellikle Amerikan film ve dizilerinde edebiyat uyarlamaları yaygın. Siz hangi romanın televizyon ve beyazperde uyarlamasını izlemek isterdiniz?
‘Günlerin Köpüğü’nü Michel Gondry çekti fakat hâlâ izleyemedim. Çok merak ediyorum. Bana o romanın uyarlanması çok zor hatta neredeyse imkânsız geliyor. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü ve Perihan Mağden’in “Ali ile Ramazan”ını sinemada izlemek isterim. Orhan Pamuk’un ilk romanı ‘Cevdet Bey ve Oğulları’ da güzel bir dizi olabilir.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER