Bradley is back in town!
Limitless artık açıkça gösterdi ki heyecan gerektiğinde heyecan yaratmayı bizden öğrenecek değiller. Dizinin her bölümünde sabit bir ritim olabilir fakat doğru yerde doğru hamleyi yapmayı da çok iyi beceriyorlar. Çok mu sıkıldınız? Aksiyon yeterli gelmedi mi? Arıyoruz bir telefonla Bradley Cooper’ı, takım elbisesiyle helikopterine atlayıp geliyor...

Bu haftaki “Side Effects May Include...” bölümü aslında bir anlamda “Ahlak mı? Sağlık mı? Seçim senin Brian Finch!” ekseninde şekillendi. Drama açısından değil de Brian’ın akli durumu açısından şimdiye kadarki en güçlü bölümlerden bir tanesiydi. Geçen hafta açıkça söylemiştim: Söz konusu Rebecca’nın babası olduğundan dolayı Brian’ın Rebecca’ya güvenmesi gerekiyor. Beni hiç yanıltmadı sağ olsun. Fakat bu mevzu “Rebecca’cığım baban NZT kullanıyormuş, FBI'ın elinde de çarşaf çarşaf dosyası var.” dan öteye gidebilirdi. Bence bu mevzuda biraz yumuşak geçiş yapıldı. Tamam tabii ki Rebecca tutsun da Brian’ı vatana ihanetten hapse atsın demiyorum; zaten yapmaz da... Demiştik bu konuda Rebecca’ya güvenelim diye. Ama böyle çok sıradan bir mevzuymuş gibi her şey tatlıya bağlandı, yakışmadı.


Previously on AMC's The Walking Dead...
 
Öte yandan, gördük ki NZT’nin yan etkileri hiç hoş şeyler değil. Görme kaybından hafıza kaybına, zaman kaymasından anlama bozukluğuna falan derken telef oldu çocukcağız. Bu anlamda, Brian’ın yan etkileri yaşaması gerçekten derinlemesine anlatıldı. Özellikle ağır abimiz Mr. Sands’in verdiği görevle bu durum arasındaki çatışmalar oldukça başarılıydı. Neticede, Eddie Morra Brian’ın sınırlarını test etti. Brian da boş durur mu, Eddie'yi zekasıyla yerle bir etti. Sayın Senatörün hamlesine karşılık Brian’ın asla en yakın arkadaşı ve sırdaşını satmayacağını biliyorduk. O konuda şüphesi olan varsa lütfen sezon sonuna kadar içinde tutsun...
 
Mr. Happy Nice Guy lakabı üzerine yapışan Brian, aşıya ters mühendislik uygulamaktan tutun da NZT’yi kullanmayı bırakıp ortadan kaybolmaya ya da aşıyı başka birinden temin etmeye kadar her seçeneği değerlendirdi. Ve sonunda hem kendini yan etkilerden kurtaracak hem de merhum Conrad Harris’in sırrını ortaya çıkaracak seçeneği tercih etti: Andrew Epperly. Ubient ilaç firmasının tahsilli doktoru Epperly bizi bir nebze NZT’nin kökenlerine götürdü. Ama işte böyle hikayelerde çok bilen çok yaşamıyor. Sen yıllarca ölü numarası yaparsan biri de gelip seni en sonunda öldürür be doktor civanım.


Ekranlara sığmam, taşarım.
 
Gelelim benim üzerinde en çok kafa yorduğum esas konuya. Eddie Morra pek gözümüze gözükmese de Limitless için kilit bir karakter. Yalnızca Brian üzerinde değil, genel olarak dizinin dinamiğinde etkili bir isim. Bu noktada kesinlikle Bradley Cooper gibi şahane bir oyuncunun katkısı çok büyük. Eddie Morra asla boş konuşmuyor, replikleri dolu dolu. Bu bölümde yaptığı karşılaştırma ise bence vurucu hamleydi. “Sands gibi sadece emirleri uygulayan biri misin yoksa karakter sahibi misin?” derken asla sağ kolu Mr. Sands’i yermedi, öyle düşünmeyin. Brian’ı yüceltmek için Mr. Sands’i yermeye gerek yok çünkü. Muhtemelen Mr. Sands de önceden Brian’ın pozisyonundaydı. Fakat sonrasında Eddie Morra onun uygun bir ortak olamayacağına karar verdi ve sağ kolu olarak görevlendirdi. Bu saatten sonra Eddie Morra’nın Brian’a ne kadar güvendiği konusunda şüpheniz olmasın. 5 tane NZT hapıyla neler yapılmaz ki...
 
Son olarak, her bölümde spesifik olarak benim kahkahalarla güldüğüm birkaç sahne oluyor. Bu haftadan itibaren bu sahneleri ya da replikleri “Haftanın Komikliği” olarak sizlerle paylaşmaya karar verdim. Yani bu haftadan sonra kendi kendime gülmeyeceğim, bir zahmet eşlik edin. Bakarsınız sezon sonunda “Best of Haftanın Komikliği” bile yaparız... Bu arada, unutmadan bu haftanınki tabii ki Mike Ikerson (buraya random gülme efekti gelecek) oluyor.
 

Haftaya görüşmek üzere...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER