Konuştukça söyleyemediklerimiz birikiyor.
İz mesela... Bana çok antipatik gelmiyor. Yani eğri oturup doğru konuşalım; cıvıl cıvıl, pozitif, neşeli... Böyle bir insanın yanımızda yöremizde olması hepimizin hoşuna gider. İşte tek kötü yanı bizim Ömer üstünde "Sen anca bana aitsin!" havaları... Asıl zehirli mantar Deniz... İşte onda hiçbir iyi yan göremiyorum ama bu beni daha heyecanlandırıyor. Bu adamın Ömer-Defne ikilisi üzerindeki etkilerini izlemek için sabırsızlanıyorum ^.^
Ay şöööyle bir bakınca ne şeker bölümdü yahu... İkilimizin repliklerini uzun zaman sonra böyle güçlü görmek keyif verdi. Defne'nin Necmi-Neriman barışmasındaki faktörünü herkesin öğrenmesi, özellikle Ömer'in öğrenmesi çok iyi oldu. Bu sayede Ömer, Defne'ye bir kez daha vuruldu vallahi. Ama ikilin 'en' sahnelerinden biri de su verme, kalem değiştirme, telefonu ayarlama sahnesiydi. Birbirleriyle öyle bir ahenk içindeydiler ki kimseler elleşmesin onlara istedik. 


Ya yanımda kal; kek yapalım, kitap okuyalım, şarap içip sevişelim
Ya da git şiir ol...

Tabii, hayal sahnesi ve bunun reeldeki yansımasını gördüğümüz son sahne de çok iyiydi. Ömer'in kafasından atamadığı hayalini yaşamasına mı, o güzel manzaraya izleyici olarak katıldığımıza mı sevinelim bilemedim... Uzun lafın kısası, tuzu biberi iyi ayarlanmış leziz bölümdü. Hep bundan da daha iyisine bölümlere... 
Haftaya görüşmek üzere... Sevgiler efenim!


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER