Bir gün bayram yerine dönmüş ülkemden şenlik notları
yazacağım günün hayalini kurarak yazıyorum bu satırları.
Hangi sıfatı seçsem içinde bulunduğumuz durumu en
iyi biçimde betimler bilmiyorum.
Ankara’daki patlamada hayatını kaybedenlere rahmet
dilerim önce. Ve ailelerine sabır.. Hayata aynı pencereden bakmak zorunda
değilsiniz birinin ölümüne üzülmek için.
Herkes kendi vicdanının muhtarı.
Orta Anadoluluyum ben.
Bizim oralarda bir salâ okunduğunda en çok cenazenin
hangi camiden ve ne zaman kaldırılacağıyla ilgilenir insanlar. Bizim orada Kürt
Türk’ün, Türk Kürd’ün yasını tutar. Ölü sahibine yemek yaptırılmaz. Kimse “ben
Kürd’üm, o Türk” demez ve tencerelerle yemek taşırlar cenaze evine, günlerce.
Düğünler iptal edilir Kürt komşunun yası varsa. Birbirini severken, birbirine selam
verip hatır sorarken milliyet gözetmez
insanlar. Bazen Kürtçe konuşurlar, anlamayız. Gam değil. Anlamamı istediği bir
husus varsa Türkçe konuşur zaten. Kimse hesap soramaz “niye Kürtçe
konuşuyorsun?” diye. Kimse kendinde bu hakkı bulmaz.
Ay yıldızdan başka bayrak hevesi de, rüyası da
yoktur kimsenin. Bizde adettir, düğünlerde erkek tarafının evinin balkonuna ya
da çatısına bayrak dikilir. Böyle bir mecburiyet yoktur, istemeyen yapmayabilir
ama belki de en çok Kürtler sürdürür bu geleneği. Çünkü herkes bilir ki bayrağa
rengini veren kan Kürt’ün de, Türk’ün de, Laz’ın da kanıdır. Kimse memleket
için ölürken milliyetlerine ayrılmamıştır. O halde bayrak hepimizin bayrağıdır.
Herkes böyle düşünmüyor elbette. İşte mesele burada
başlıyor.
Bu milleti lime lime etmek isteyenler için ne güzel
günler bunlar(!) Şimdi bir köşede oturmuş el ovuşturarak ülkeyi uzaktan
seyredenler. Nasıl umutlusunuz yarından değil mi? Herkes payına düşeni alacak
ve otada tarumar bir memleket kalacak bize. Tüm ümidiniz ve çabanız bunun için
değil mi?
Hainlik de nasip işi bir yerde. Ne kadar övünseniz
az. Fakat korkarım(!) hevesiniz kursağınızda kalacak bayım. Çünkü biz bize emanet
edilen bu topraklardan asla vazgeçmeyeceğiz. Kürd’ün terörist, Türk’üm diyenin ırkçı
olmadığına kâni olduğumuz gün başaracağız bunu. Ne milliyetimizden ne de insan
sevmek davasından dönmeyeceğiz. Birbirimize tutunarak çıkıp düşeceğiz yola. Bize
bu toprakları emanet eden dedelerimizin cephede birbirini kolladığı gibi
kollayacağız birbirimizi. O gün, ağzının suyunu akıtarak başımızda bekleyen
sizler için tarihin en acı mağlubiyeti olacak. İçimize çöreklendirdiğiniz
hainleri ayıklayıp önünüze koyacağız tek tek. Yüzünüzü güldüren şu kara günler
sizin için ancak bir yalancı kış güneşidir. O güneş size sırtını dönecek. Ve insanın
tenini acıtan bir ayaz misali bıçak gibi kesilecek ümitleriniz.
Gelelim Diriliş’e..