Sinan’ın vurulmasının etki dalgasının en büyüğü Begüm’ün kıyılarına vurdu. Burayı başından beri takip edenler bilir, Sinan'ın annesinin gelmesi konusunda nasıl ısrar ettiğimi. Ancak o zamanlar, Begüm'ün gelmesinin ardında, aradığım ikileme, ikinci sezon ile kavuşmuş olmanın haklı mutluluğunu yaşıyorum. Lütfen Poyraz-Ayşegül’cü arkadaşlar ellerindeki domatesleri sakince bıraksınlar ve sükûnetle düşünsünler. Begüm ve Poyraz mantık değil, aşk evliliği yapmış, sonra da tatlı bir çocukları olmuş. Ayrılıkları da hiç öyle ‘evet biz birbirimize saygı duyuyoruz ama aradaki tutku bitti’ cinsinden, medenice değil. Yani birbirlerini hem çok sevmişler hem de çok kırmışlar. Bu ilişki zemini aşkla inşa edilse de 7.9 şiddetinde deprem atlatmış ve bir enkaz haline gelmiş. Bu durum Poyraz'ın ilk sezondaki Begüme karşı aldığı duygusuz tavrı açıklamaya yetmiyordu. Bu sezon Poyraz'ın Begüme kayıtsız kalmaması eksik kalan bir duyguyu doldurdu. Elbette ki bu aşk küllerinden alevlensin demiyorum ama birbirlerini bir zamanlar sevdiklerini görebilmek hikaye ile olan bağlarımızı kuvvetlendiriyor. Hatta Begüm ve Poyraz'ın nasıl tanışıp nasıl bu hale geldiklerini de merak ediyorum. Ufak geri dönüş sahneleri ile bu konu desteklense harika olur.
"Ben zaten bu acının tiryakisi olmuşum"
Poyraz'ın geçmişinin yap-boz parçaları gibi teker teker önümüze düşmesi -önce eski eşi, şimdi kız kardeşi ve pek yakında babası- Poyraz'ın neden böyle olduğunu desteklemeli. Çünkü bir sezonu deviren Poyraz Karayel'de günden güne seyircinin Poyraz'ın kaybeden edebiyatı ile yabancılaştığını düşünüyorum. Bunu da yine hep yaptığı gibi en güzel Ayşegül açıkladı 26. Bölümde: "zevk alan bir halin var" diyerek. Zaten Ayşegül'ün izlerken dediğim bir cümleyi hemen ardımdan söylemesi, gerilen tüm sinirlerimi gevşetmeye yetiyor.
Bir de izlerken aldığım notlardan ortaya karışık fikir parçacıklarını bir sonraki sayfaya bırakıyorum.