Sahici bir sarsıntı sahte bir dengeden iyidir*
Yeni sezona, hep dediğim şeyi tekrar ederek başlıyorum: “Poyraz Karayel’in ana çatısı babalık kavramı üzerine kuruludur”. Yani Poyraz-Ayşegül aşkı için amaç değil araç diyebiliriz. Sakın bu cümlemden aşk hikayesi anlatmanın kötü bir şey olduğu çıkmasın. Sadece Poyraz Karayel'in ana omurgası aşık olma hali üzerine değil, baba/evlat olma hali üzerine kurulu. İşte tam da bu yüzden hikayenin dümeni bu omurganın orta yerinden, kırıldığında, biz de oturduğumuz yerde kırılıp, dağılıyoruz bin parça oluyoruz, tıpkı 25. bölümün sonunda olduğu gibi sevgili izler-okur arkadaşım.
 
Aslında ben bu, yeni sezonun ilk bölüm yorumu için bambaşka bir giriş düşünmüştüm. Tatlı tatlı Poyraz’cığım Karayel’i nasıl da özlediğimizi; 97 günün Ayşegül'ü bekleyen Poyraz gibi çetelesini tutacaktım. Ama bölümün son beş dakikasında hepsi beynimden silindi gitti. Önce toplumsal yaralarım deşilip, oluk oluk kanadı, böğrüm söküldü kalbim bin parça oldu. Sonra içine girdiğim duygu buhranı dağılmaya başlayınca geriye sadece “Sinan gerçekten öldü mü?” sorusu kaldı.
 
"Öldü mü?"

Evet, Sinan’ın ölümü çok üzdü ama bir saniye durup düşününce bu ölümün hikâyenin önünü açacağını görmek hiç de zor değil. Ayrıca izlediğimiz sahne bas bas Sinan öldü diye bağırıyordu. Sonuçta Poyraz polis adam, çocuk ölmediyse, ‘ambulans’ diye bağırır, ne bileyim, bir saniye bile oyalanmadan hastaneye götürür. Ama adam nefes almadığını anladı ki ağıt yakmaya başladı. (Bkz. Behzat Ç.’deki Savcı Esra ölüm sahnesi: Akbaba’nın başını iki yana sallamasının ardından Behzat’ın haykırışları) Yani o sahneden sonra Sinan hayata dönerse (26. Bölüm fragmanı bu ihtimali de düşündürüyor) feci şekilde kandırılmış hissedeceğiz. Her ne olursa olsun, büyük aydınlanmayı RaniniTv yazarlarından Merve’nin attığı şu tweet ile yaşadım.



 
“Sahiden, o kaplumbağa metaforu ne kuzum?” sorusunun beynimde dolanıp durduğu 1. sezonun ardından 2. sezonun ilk bölümünde mantıklı bir cevabım olmuştu. Doğrudur, değildir hiç önemli değil. Önemli olan bu yorumu Merve’ye yaptırmasıydı ve ben aradığım cevabı bulmuştum. Kaplumbağa gördün mü mendili hazırla, biri ölecek!
 
Hepsinin ötesinde ne demişti Poyraz? “Poyraz Karayel öldü, ikinci Poyraz devri başladı.” Bu cümle ancak Sinan’ın ölmesi ile mümkün olur. Poyraz'ın 1. Poyraz’ı öldürmesi için polisliğe dönmesi veya tüm yalanlarının ortaya çıkması yeterli değildi. Çünkü Poyraz’ı Poyraz yapan, ne mesleği ne mevkisi; tek yek Sinan'ın babası olmaktı. Birinci Poyraz'ın ölmesi de ancak ve ancak artık Sinan'ın babası olmamakla mümkün olur. Bakın Sinan öldü diye ne kadar üzülürsem, birinci Poyraz öldü diye bir o kadar sevinirim. İlan-ı aşk ishali olmuş eski Poyraz artık kendini tekrara düşmüştü. Biz seyredenler ve Ayşegül, kaybeden olmayı kanıksamış hallerine bağışıklık kazanmış, onun çektiği hiç bir acıya inanmaz olmuştuk. Şimdi kaybeden Poyraz’dan gerçekten kaybetmiş Poyraz’a evrimi izlemek çok daha heyecanlı ve derinlikli olacaktır. Tıpkı Ranini’nin de dediği gibi:


 
 
Elbetteki izlediklerimiz, öğrendiklerimiz son sahneden ibaret değildi. 25. bölümde neler olduğuna dönersek…


*Emrah Serbes
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER