Bir anne için yavrusuna,
dokuz ay karnında taşıdığı, hasret ile beklediği canına dokunamamak,
kucaklayamamak ne acı verici? Güllerin
Savaşı’nın birinci bölümünden bu yana Halide’nin geçmişini ve hayatla olan
mücadelesini her zaman merak etmişimdir. Özellikle son yaşanan DNA meselesi ve
Gülfem Sipahi’nin annesinin Halide çıkması, bu geçmişi daha çok merak etmeme
neden oldu. Biraz (bir sayfa) önce Gülfem’le ile ilgili daha sonra değinmek
istediğim konuya geldik. Gülfem, annesinin Halide olduğunu ne yazık ki hazmedemedi.
O, eşsiz Sipahi çiftinin biricik kızlarıydı. Her daim annesinin hatırasıyla
yaşadı. Güçsüzlüğünde bile güçlü olmayı, demir gibi dimdik kalmayı başardı. Tüm
krizlerden alnının akıyla çıktı. Şimdi ne oldu? Tüm geçmişi yerle bir oldu.
Cihan’ın da intiharıyla enkazdan farkı kalmadı. İşbu sebeple hıncını, öfkesini
Halide’den çıkardı. Halide’nin tek derdi kızı yanında olsun. Koklayamasa da,
kucaklayamasa da aynı havayı solusa yetecek. Bir anne için ne kadar basit bir
istek, fakat bir o kadar da acı verici, yüreğinin burulmasına neden olan bir
istek. Gülfem, Halide’nin geçmişiyle şimdi iğrense de gün gelecek, kanının son
damlasına kadar savunacak. Ne yaşandıysa yaşansın annesi Halide’yi affedecek ve
o paslanan kapısını sonuna kadar açacak. Eğer Gülfem Sipahi’yi tanıyorsam anne
– kızın hasreti yakında bitecek. Ben de bu günün gelmesini dört gözümle
bekliyorum.
Gülfem geçmişine ait kalemi kırıyor.

Bacaklarını böyle açacaksın ki toton daha gergin olsun.
Dile kolay elli bölümü ardımızda bıraktık. Sizlerle elli hafta boyunca tek yürek olmaya ve duygularınızı ifade etmeye çalıştım. Umarım hikâyedeki sıkıntıları çabucak toparlarız ve daha nice elli bölümlerde birlikte oluruz. 50.bölüme emeği geçen herkesin gönlüne ışık değsin. Haftaya Güllerin Savaşı'nın 51.bölümünde yine sizlerle birlikte olacağız. Gönlünüzü hoş tutun. Bir dahaki görüşmemize kadar hoşça kalın.
Mortissa