Ömer Hekimoğlu! Sanırım size
yazmış olduğum iki kelime, on dört harften oluşan özel isim size ne demek
istediğimi az buçuk anlatıyor. Ha, yine de kendimi tutamayacağım. Çünkü
neredeyse Ömer’e karşı birikmiş beş – altı aylık öfkem var. Şimdi Ömer,
annesine “Bir yıl önceki Ömer ile bir yıl sonraki Ömer bir mi?” dedi. Hepimiz
biliyoruz ki kimse bir yıl önceki kendi ile aynı değil. Gelelim konumuza!
Ömer’i tanıdığımızda hepimiz ondan etkilenmedik mi? Ne şahane adam? Ünlü ama
ünle işi yok, karizmatik ama önemsemiyor. Bla bla bla bla… İyi de biz bunların
hepsini cool’luktan zannederken, meğer Gülfem’in de dediği gibi umursamazlıktan
kaynaklanıyormuş. Adam bildiğiniz Kazanova çıktı. Ayol, neden mi? Bir insan
yedisinde ne ise yetmişinde de o olurmuş. Yıllar önce Amerika’ya giderken
ardında Gülfem’i bıraktı. Türkiye’ye döndüğünde aynı şekilde Brooke’u bırakmış.
Gülru son anda havaalanına yetişmeseydi Gülru’yu ardında bırakacaktı. Derken
aylar geçti yapamadığını yaptı ve kızı, birlikte oldukları gecenin sabahında
bıraktı. Şimdi gelmiş bir yıl önceki Ömer’i göremezsiniz diyor. Kim görmek
istiyor? Ömer adam mısın? Biricik ağabeyi Şevket’e bu konuda kızmıyor muydu? Hepimiz kaç defa boğaz boğaza geldiklerine şahit olmadık mı? Nerede kaldı
efendiliği? Nerede kaldı adamlığı?

Ömer gelmiş!

Beni, beni. Beni, Cahide'ciğini, Ömer için mi kırıyorsun?
Gülfem'in bu konudaki tepkisi gerçek
ve can acıtası… Son bir yılda neredeyse bütün zorluklara Ömer ile göğüs
germişti. Gülfem en iyi arkadaşını kaybetti. Çünkü bu hayatta Ömer, Gülfem’i
anlamaya çalıştı. Peki sonra? Silah arkadaşlığıyla beraber tüm ilişkileri,
güvenleri alt-üst oldu. Şimdi geçmiş karşısına Gülfem’le kelam etmeye
çalışıyor. Gülfem, zekâsının en güzel ürünü olan hazır cevaplılığını bu defa
Ömer’den yana kullanıyor. Madem yedi günlüğüne geldin niye Gülfem’e
görünüyorsun? Hangi yüzle buradasın? Geçen haftaki yazımda Gülfem’in bundan
böyle Ömer’e karşı hiçbir hissi kalmadı demiştim. Ömer’e karşı hissi kalmadığı
gibi öfkesi de kalmadı. Bunca yılın hatırı, arkadaşlığı ve hattâ bir zamanların
hayat yoldaşlığının da hatırı kalmadı. Peki, Ömer bunları unuttun. Ya Enver
Sipahi’yi? Sana bıraktığı mirası unuttun mu? Üstüne üstük Gülfem’e “Cihan için
her şeyi yaptım.” dedin. Bu mu her şeyi yapmış hâlin? Cihan’ı rahat bırakmak
için miydi tüm bu olanlar? Yazık. Derdin, tasan Gülru olmuş. Ne zaman Gülru’ya
karşı bu derece hiddetlendin? Ne zaman bakışlarındaki o nefret gözünü kararttı?
Olsun Ömer. Neden mi? Çok yakında öyle pişman olacaksın ki boğazındaki o dokuz
boğumdan zor nefes alacaksın. Bin düşündüğünü bir söyleyemeyeceksin. Sen o
sabah giderken ardında âşık olduğun kadının karnına çocuğunu, senden olan
parçayı bıraktın. Gün gelecek o yavrucuğun ahını ensende hissedeceksin. En
önemlisi ne biliyor musun? Senden olan o parça başkasına baba diyecek ve
ardında bıraktığın gözü yaşlı kadına dünyanın en güzel nimetini vereceksin.
İşte bu, cezaların en büyüğü! Sonra bir yıl önceki Ömer’i bir daha düşünürsün
değil mi?