Gelin hemen şimdi atlayalım bir otobüsün en arka
koltuğuna, verelim elimizi Akdeniz'in sularına. Gecenin rengi denizle
birleşince o karanlık nasıl da keyifli olur. Sahilde gitar çalan yakışıklı
adamlar var mıdır hâlâ bilmem, söz vermeyeyim şimdi. İskeleden ayaklarımızı
sarkıtalım, yağmur yağarken denize balıklama atlayalım. Hayalken ne güzeller
değil mi? Gerçekleşse aynı güzellikte kalırlar mı acaba? Yoksa güzel olan
şeyleri hayalimizde bir alarm gibi tekrar tekrar kurmak daha mı keyifli? Şimdilik
bu hayallere yer yok, gelin hayatın ve dizilerin kendisiyle idare edelim.
Çilek Kokusu yaklaşan kış sezonunun etkisiyle midir bilinmez, elindeki
kozları birer birer saçmaya başladı. Aslı ve Burak aşkı yeterince filizlendi.
Ne ara oldu bilmem ama Burak deli divane tutuldu artık. Aslı'nın da şapşirik
hallerine bakılırsa, ondan aşağı kalır yanı yok. Hisler ne ara bu kadar kaygan
oldu da yön değiştirdi, artık sorgulamıyorum. Hoş, aşk sorgulanan bir şey
değildir ama diziler öyledir. Yine de kendimi işin akışına bırakıyorum.
Akışa kapılıp gideyim diyorum ama sular delicesine çalkantılı.
Volkan'ın rolü ''Benim büyüklü kaslarım var'' mottosundan ileriye taşamasa da
gördük ki üçüncü kişi olmak için fazlasıyla hazır. Kuzeniyle eskiden beri olan
''Arkanı ben topluyorum'' çatışması tam da bu noktada alevlenecektir. Deniz'in
aniden ortadan kaybolması ise gözüme batmadı değil. Bi' cinlikler peşindeyse
fena olmaz, dizi bu haliyle gereksiz bir sakinlik içinde çünkü...
Köfteler soğanlı olsun pls...
Erdem ve Gonca'nın sahnelerini çok seviyorum. Erdem'in parasız kaldığı için boğulsa da suyu reddetmesi çok güzel bir ironiydi. Ah be Gonca, biliyorsun çocuğun işsiz olduğunu biraz idare et diyeceğim ama kızcağız bir köfte yedi. Hayat pahalı, Erdem aşık, Gonca çok tatlı.
Artık nolamayız Nalan....
Aslı ve Burak'ın yaptıkları ne olursa olsun
aldatmaya girer, bu konuda hemfikiriz sanırım. Burak netleşmeli ve açık
davranmalı dedik, dediğimizin karşılığını şıp diye aldık, ne güzel. Bundan
sonra top Çağla'da! Ancak anlaşılan o ki, kızımız gururu eski bir semt adı
olarak görmekten ileri gidemiyor. ''Biz birbirimize aidiz anne...'' gibi miadı
dolmuş Yeşilçam replikleriyle esas oğlana ilişme çabası yorucu. Bu cümlesinin
altı da doldurulmadı üstelik. Burak'la aralarında cinsel bir yakınlaşma mı
olmuş? Burak'ı üstü örtülü tehdit ettiği mesele de bu muydu? Soruların tümü
havada kaldı şimdilik. Bu durumu Sinan'ın karısı ortaya çıkarken de yaşamıştık.
Başlarda Nihat'ın ex flörtü gibi dururken sonrasında oklar Sinan'a çevrilmişti,
şaşırdık. Kimin hissi kimin cebinde, anlamak sahiden zor bugünlerde...
Renklerin güzelliği kalp ben!
Bölümde en çok dikkatimi çeken şeyler, Aslı'nın
çizimi olan tatlı resimlerdi. Gerçekten öyle güzeller ki bende olsalar direkt
olarak asarmışım odama. Bir de Yusuf Çim'in başlarda eğreti duran Burak
halleri, yerini dozunda ve tadında bir havaya bırakmış. Bu dönüşüme gerçekten
çok sevindim. Şimdi her şeyin tadı tuzu daha da iyiye gidecektir.
Her şeyin ötesinde kaldım, kaldın...
Üniversite zamanları değerli bir büyüğüm bana
''Kızım dizi yazacaksan karakteri asla kendi kendine konuşturma, seyirci bunu
hiç sevmez'' demişti. Belli ki Çilek Kokusu'nun seyircisi Aslı'nın üç buçuk
saat kendi kendine konuşmasından hiç şikayetçi değil. Aslı demişken, Demet
Özdemir'in fiziğine bayılıyorum gerçekten. Omuz yapısı şahane, her kıyafeti çok
güzel taşıyor, bunu not düşmeliyim.
Burak ve Aslı'nın flörtleştiği sahneler hiç fena
değildi. Sadece bir tık daha ekşına ihtiyaçları vardı. Tabii o ekşın ''Çilek
gibi kokuyorsun'' cümlesi mi olmalıydı, bilemiyorum. Zira çilek kokusu mesajını
halen anlayamadık. Bir çilekli pasta oldu mesele, bir çilek kokulu vücut
kremleri... Yine de fragmanı izleyince ilk kez heyecanlandığımı hissettim. Ne
güzel şeymiş bölüm finalini fragmanda izlememek! Bölümde cidden bir düğün varsa
gerçekten çok mantıklı bir hamle olur. Bir dizide daha ilgi çekme amaçlı rüya
sahnesi izlemeye takatim yok benim... Gelecek haftayı gerçekten çok merak
ediyorum. Siz neler düşünüyorsunuz? Yorumlarınızı bekliyorum.
Güzel günler.