Bir süredir dizinin gidişatıyla ilgili dolaşan haberlerin
neticesinde biteceği kararın alınması hüznünün bilinciyle ekran başına oturdum.
Elbette, “Her güzel şeyin bir sonu vardır”’ı unutmadım; ancak içimdeki
burukluğu da atlattım diyemem… Zaten dizideki hastag “unutma” dercesine
haykırıyordu. Hüzün, bölüm başlaması ile birlikte kahkahaya bıraktı kendini.
Karakterlerin içerisinde kendine yer bulma hissi keyif katıyor…
Gelelim hüznü neşeye boğan bu güzel bölüm lezzetine…
Ağız tadının bozulmaması için Niyazi’nin turist kızı ve çocuğunu
kaçırması iyi oldu. Cemal yönünden baya iyi oldu da… Niyazi kısmında pürüzler
sürüyor. Sultan Ana bi yerde, Nihal diğer yerde, meraklar her yerde. Niyazi’nin
çocuk benden açıklaması Sultan Ana köşesinde umduğumuz gibi ters karşılanmadı;
ancak Nihal’in yazdığı mektup aşkın yine yarım kalmasına sebebiyet verdi.
Niyazi Gittigider, sağlam muhtar, iyi siyaset adamı olsa da aşk yakasını yarım
bırakmış, sevda yanından teğet geçiyor. Aşk yolundaki şanssızlığı devam ediyor.
Yardımseverliği güçlü olduğu noktalardan. Cemal’i
kurtarışlarının sayısı yok, kadim dostluğu örnek olacak cinsinden. Şimdilik
kadın ve çocuk evinde himayesi altında, olay yok, sorun çözüldü. Cemal bu taraf
kısmında sırtını Niyazi’ye dayadı da, şu iş konusunda Yusuf tarafı sıkıntılı.
Baksana iş yeri açılışı için Bünyamin planı tam gaz devam. Sabahın ilk ışıklarını
dahi beklemeden harıl harıl ailesini çalıştıran Bay Kalas hanesine +5 puan
ekledi. Hem yer konusunda rakip olup, hem işletme konusunda öne geçmeye çalışıp
daha sonra da
Alkan Ailesi’nin dükkanı önüne masaları koyarak taşlaşmasını
sağlamak pek de etik değil. Rızk, sen iyiliğini yaptığın sürece dürüst
davrandığın müddetçe gelecektir. Araya kaynayanlar olunca sorunlar baş
gösteriyor, haklısın …
Alkan Ailesi kahvaltı yaparken Yusuf Babagiller çoktan diğer
kurnaz planlara geçiş yapıyordu. Güzel gözlü küçük Celal, abisinin elinden
patates sonrası demlenmiş çay ile yavaş yavaş rahatladı. Büyük olmak bunu
gerektirirdi, çapaklara, yorgunluklara da iyi gelen çay ve pamuk ikilisinin
karışımı Celal’in gözlerinin güzelliğini bir kez daha ortaya koydu. Nazar
boncuğun olsun boncuk gözlü Celal…
Beni burda lafa tutma Cemal, dükkanlarını başlarına yıkıcam
Gül ve Cemal dükkan yolunda gayet iyiyken, gittiklerinde
gördükleri manzara karşısında şaşkınlıklarını gizleyemediler. Sandalyeler
nerdeyse Cemal’lerin dükkanı tarafında. Masayı almaya kalmak imkansız zaten.
Bünyamin öğrenmiş serbest piyasa ekonomisi. Yakışmıyor evlat; amma dalaverenin
şirinlikle, kahkahayla izlenmesini de bir tek Bünyamin de güzel, kabul…
Gül geri kalır mı madem öyle işte böyle. Hemen boşlukları
renkli örtüler ile dolduruyoruz. Farkımızı da koyuyoruz. Gül felsefesi kuralı
işler.
Dudu: Çikolatalı pasta kadar tatlıyız
Hüsnü: Tatlılık ölçütün bile yemek be kadın
Dudu: Hüsnü'm, elma yanaklım
Dükkan işleri işlene dursun, benim tatlı çiftim gezmelerde.
Dudu & Hüsnü enfes lezzetli ikili. Otur saatlerce bak, dinle, hatta sadece
izle. Hamileyim diye diye Dudu tüm köyü yiyecek. Bir elinde pamuk şeker, diğer
elinde mısır, incik boncuk peşinde. Her hamileliği böyleyse valla sabırlı
adammış Hüsnü Alkan. Tüü maşallah, nazar değmez inşallah diyemeden, başladı
kaynana Dudu söylenmeye.
Dükkana gelir gelmez söylenme devam. Rengarenk örtü mü
olurmuş, kahverengi ne güne dururmuş. Turuncu örtülü masa benim cicim. Onlar
atışadursun, diğer taraf çekirdek olmadan izledi bu tarafı. Masayı bir de Hüsnü
Alkan alayım dedi; ama ne hacet. Atışa atışa, kavga gürültü hazırlıklara devam.
Bunlar güzel de, hileler kötü. Bünyamin’in, Kemal’e talimatlar vererek karşı
tarafın elekrtiğini kestirmek, onlardan laf almak hiç yakışmadı. Adil olunsa
demeye kalmadan açılış vakti geldi, Sultan Ana’ya yapılan isim jestini kıskanan
Dudu ve adil olan Niyazi vardı. Kurdele ile açılış yapıldı, altınlı böreklere
saldırıldı. Allah’ın Hikmet’i hislerini kullandı; altınlardan ayarladı.
Sonradan kimse kalmadı elde.
Kaan mı ne yapar?
Bünyamin’in şehirlisi, daha kurnazı. Aklı turist kız ile
çocuk da… Eeeee ne de olsa işin başı onda. Kimse anlamaz sanıyor da yanılıyor
epeyce. Akşam GülCemal evinde hava durumuna bakılarak ertesi günün yağışı, güzel sosyal sorumluluk projesine
yönlendirdi. Hüsnü Baba’nın söylediği sözleri not alın, muhakkak işinize yarar.
Çünkü her şey başımıza gelebilir, herkes engelli adayıdır…
Uçurtma şenliğinde Kaan’ı yakalarım diye düşünen Niyazi,
Cemal ile haberleşmeden yaparsa, fırlama kaplumbağa çocuk Cemal’e baba der.
Niyazi’nin çocuğu olmadığını başından bilen Gül de öylece kalır.
"Çekmeyin,biz arkadaşız" By Cemal
"Ben sana demiştim, Gül tekmeyi basar"By Banu
Gül’ün haklı kıskançlığını anlarım da, Cemal alkolden ötürü
o gece ne yaptığını bilmemenden kaynaklanan tedirginliğin yakışmadı sana. Biz
Kaan oyunu, Banu abla işbirliği olduğunu biliyoruz, hadi sevin…Yalnız
fırlama çocuk modeli güzel, Niyazi’nin çocuğa taktığı lakaplar hoş.
"Madem abimi düşünmezsin, bütün işleri sen yapıvercen"By Hilal
Gecenin Mansur türküsü dertli, aşktan yana şansız Niyazi’ye
geldi. Sakarlık konusunda Kamuran ve Kemal dişi ve erkek olarak ayrıldı.
Kategorilerinde başarılı olan iki Yaşabasmaz aile ferdinden hangisi daha fazla
bilinmiyor. Kamuran elini yakar, Kemal laf alacam diye sulara düşer. Tabi Kemal
ve Ayten Yaşabasmaz kardeşler, sevdikleri Alkan gençlerinin iyi niyetlerini
suistimal ettikleri için bu hafta benimle değiller. Senin için gözlerini feda
eden Celal’e bağıran Ayten yakışmadı sana…
Son 2 bölüm kaldığını bilmek, yarım kalacak elma şekeri gibi…
Güzel yiyeceği en sona bırakıp diğer çocuğun çoktan onu bitirmesi demek… Bünyamin’in
Kemal ile Kamuran ile uğraşmasının yarım kalması demek… Tüm
güzel havayı soluyarak, tadını damakta, hevesini kursağında bırakmak demek…
Sevgiler...