Bir nikâh, dört cenaze
Hastalıkta ve sağlıkta, ölüm(çok çok sonra) sizi ayırana dek...
Cenazelere gelmeden önce nikâhtan söz etmek istiyorum. Zira Karadayı’da, cenazelere alışkın olduğumuz kadar alışkın değiliz mutlu nikâhlara. Her ne kadar Mahir ve Feride’nin evlenmesini dört gözle bekliyor olsam da ben aslında düğünleri daha çok da düğün tantanasını sevmem. Fakat bu sürprizli nikâh on numara olmuş. Yalnızca birbirini seven iki insan ve gerçekten şahit olmayı hak eden iki arkadaş. Normalde büyük dayıyı şahit yapmasan adam küser, onu yapsan amca darılır, kaynananın ayakkabıları ayağını sıkar, söylenip durur. Gerçi bizimkilerde düğüne çağırabilecekleri bir üst kademe akraba grubu yok ve toplamda üç adet olan kaynanalardan biri bile kalmadı maalesef. Hatta Feride’nin annesi öleli üç gün oldu ama Feride’nin yas tutacak fırsatı bile olmadı. Nasıl olsun? Ölümlerin ardı arkası kesilmiyor ki! Böyle fırsatını buldukları gibi evlenerek en iyisini yaptılar.

Neyse nikâh deyip de cenazelerden başlamayayım bari ben de. Ne diyordum: Mahir ve Feride’nin nikâhı gördüğüm en güzel, en sade evlilik töreniydi. Gelinliği, çiçeği, yüzüğü, müziği vs. hiçbir şeyi eksik kalmamıştı. Yüzük dedim de sahi Safiye Annenin yüzüğü neredeydi? Mahir o hengâmede onu arayıp bulamadı herhalde. Gözüm aramadı değil ama canım Safiye Annem gitmiş zaten yüzüğü de kusur kalsın. Ne demiş Sertap Erener: Aslolan Aşktır. Diğerleri (nikah, çiçek,yüzük vs.) teferruat. Gerçi Mahir ve Feride’nin şarkısı: Sensiz Saadet Neymiş? İlk çalındığı, ilk söylendiği andan beri onlara en çok yakışan şarkı bu. Tabii ki Mahir de düğün şarkıları olarak onu seçmişti. Zaten her şeyi düşünmüş bizim Mahir, kahvaltı için piknik sepetini o ağacın altına gidip bırakmayı bile. Hiç uyumamış zahir…

Acaba Mahir'in pijaması yok diye mi onu uyurken göremiyoruz? Biz alalım bari yazık!

Hamile kadın bisiklete bindirilir mi Mahir? Nedir bu faytonculara garezin? Yedinci bölümde de göndermiştin hemen adamı.

Huzur tam olarak böyle bir şey. Beş saniye kadar da olsa yakalayabildiklerine şükür.

Uyku dedim de aklıma geldi. Bu insanlar neden aynı yatağın içinde uyanamıyorlar? Hani aynı yastığa baş koymak ya evlilik. Kabul ediyorum, ben o geceyi birlikte geçirebilirler diye bile ummuyordum, Mahir’in Feride’yi öperek uyandırmasına da bayıldım ama gerçekten merak ediyorum, koskoca üç sezonda –ki buna ilk sezonda ve ikinci sezonda aynı evde yaşadıkları zamanlar dâhil- böyle bir imkânları olduğu halde neden ikisini aynı yatağın içinde uyurken görmedik? Bu bir sitem değil sadece merak. Neyse ki böyle şeylere kafa yormamamızı sağlayacak kadar eğlenceli (misal Mahir’in Feride’nin nefes almasını engellediği öpücükler, vallahi kadın boğulacak diye korktum), sıcak (mesela güneşe karşı birbirlerine yaslanmış, gözlerini kapamış zamanı durdurmaya çalıştıklarında) anlar gördük de keyfimiz yerine geldi.

Rakıdan değil, Mahir'in de söylediği gibi Feride'ninki "sevdadan"

Suna: Feride siz odanıza çıkın, ben rakının da etkisiyle bu adama yürüyeceğim galiba.

Mahir’le Feride evlendiler ve Feride hamile(sıra şaştı biraz ama olsun) ya o kadar alışmadığımız bir mutluluk tablosu ki, Suna’nın da dediği gibi göreceğimiz daha güzel günler vardır inşallah. Mesela tabir evlenmek ama henüz bir evleri yok. Yani bir evleri vardı ama o evi göremez olduk. Bu durumda kalacakları yer Kara ailesinin evi mi? Ne yalan söyleyeyim ben isterim o evde yaşamalarını, ta en başından beri hem de. Ama şimdi Orhan’la Zehra orada, Songül zaten orada, İlknur’da döndü. Tamam, ev büyük her türlü kaldırır da ben kalabalık evi sadece bayramlarda gördüm, sürekli aynı hengâme çekilir mi bilemiyorum.

Mahir şuraya bir kibrit çaksa, bütün dertlerinden kurtulur bir anda.

Gelelim 111. bölümün cenazelerine… Bu bölümde ikisi masum kadın, ikisi ölümü hak etmiş adam olmak üzere dört kayıp var. Mehmet Saim’in öleceğini fragmandan ve #babam twitter taginden anlamıştık. Murat da Belgin’e yaptığından sonra yaşama şansının kalmadığını anladı ve Belgin’i hiç uğraştırmadan tıpış tıpış geldi ölmek için. Aysel ve Süeda ise tamamen talihsizlik eseri hayata veda ettiler.

Evet, gerçek hayatta da adalet yok ama gerçek hayatta kahvaltıdan sonra batan güneş de yok.

Final yaklaşıyor ve buna istinaden de kadro acele değil ama çabuk çabuk eriyor. Ana kadrodan ya da yan kadrodan ölen ölene... Korkarım ki sonunda adalet sağlanacaksa (ki dikkat ettiysek adaletin a’sından bile bahsetmedim bu yazıda) bile cezasını çekebilecek ya da sefasını sürebilecek, bunları geçtim yalnızca görebilecek bir kişi kalmamış olabileceğinden, insanlar için değil de sadece evler için, yollar, arabalar için falan sağlanmış olacak.



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER