Cenazelere
gelmeden önce nikâhtan söz etmek istiyorum. Zira Karadayı’da, cenazelere alışkın olduğumuz kadar alışkın değiliz
mutlu nikâhlara. Her ne kadar Mahir ve Feride’nin evlenmesini dört gözle bekliyor
olsam da ben aslında düğünleri daha çok da düğün tantanasını sevmem. Fakat
bu sürprizli nikâh on numara olmuş. Yalnızca birbirini seven iki insan ve
gerçekten şahit olmayı hak eden iki arkadaş. Normalde büyük dayıyı şahit
yapmasan adam küser, onu yapsan amca darılır, kaynananın ayakkabıları ayağını sıkar, söylenip durur. Gerçi bizimkilerde düğüne çağırabilecekleri bir üst kademe akraba grubu yok ve toplamda üç adet olan kaynanalardan biri bile kalmadı maalesef. Hatta Feride’nin annesi öleli üç gün oldu ama
Feride’nin yas tutacak fırsatı bile olmadı. Nasıl olsun? Ölümlerin ardı arkası
kesilmiyor ki! Böyle fırsatını buldukları gibi evlenerek en iyisini yaptılar.
Neyse nikâh
deyip de cenazelerden başlamayayım bari ben de. Ne diyordum: Mahir ve
Feride’nin nikâhı gördüğüm en güzel, en sade evlilik töreniydi. Gelinliği,
çiçeği, yüzüğü, müziği vs. hiçbir şeyi eksik kalmamıştı. Yüzük dedim de sahi
Safiye Annenin yüzüğü neredeydi? Mahir o hengâmede onu arayıp bulamadı
herhalde. Gözüm aramadı değil ama canım Safiye Annem gitmiş zaten yüzüğü de kusur kalsın. Ne demiş
Sertap Erener: Aslolan Aşktır. Diğerleri (nikah, çiçek,yüzük vs.) teferruat. Gerçi
Mahir ve Feride’nin şarkısı: Sensiz
Saadet Neymiş? İlk çalındığı, ilk söylendiği andan beri onlara en çok yakışan şarkı bu. Tabii ki Mahir de düğün şarkıları olarak onu seçmişti. Zaten
her şeyi düşünmüş bizim Mahir, kahvaltı için piknik sepetini o ağacın altına
gidip bırakmayı bile. Hiç uyumamış zahir…
Acaba Mahir'in pijaması yok diye mi onu uyurken göremiyoruz? Biz alalım bari yazık!
Hamile kadın bisiklete bindirilir mi Mahir? Nedir bu faytonculara garezin? Yedinci bölümde de göndermiştin hemen adamı.
Huzur tam olarak böyle bir şey. Beş saniye kadar da olsa yakalayabildiklerine şükür.
Uyku dedim
de aklıma geldi. Bu insanlar neden aynı yatağın içinde uyanamıyorlar? Hani aynı yastığa baş koymak ya evlilik. Kabul
ediyorum, ben o geceyi birlikte geçirebilirler diye bile ummuyordum, Mahir’in
Feride’yi öperek uyandırmasına da bayıldım ama gerçekten merak ediyorum, koskoca
üç sezonda –ki buna ilk sezonda ve ikinci sezonda aynı evde yaşadıkları
zamanlar dâhil- böyle bir imkânları olduğu halde neden ikisini aynı yatağın
içinde uyurken görmedik? Bu bir sitem değil sadece merak. Neyse ki böyle
şeylere kafa yormamamızı sağlayacak kadar eğlenceli (misal Mahir’in Feride’nin
nefes almasını engellediği öpücükler, vallahi kadın boğulacak diye korktum),
sıcak (mesela güneşe karşı birbirlerine yaslanmış, gözlerini kapamış zamanı
durdurmaya çalıştıklarında) anlar gördük de keyfimiz yerine geldi.
Rakıdan değil, Mahir'in de söylediği gibi Feride'ninki "sevdadan"
Suna: Feride siz odanıza çıkın, ben rakının da etkisiyle bu adama yürüyeceğim galiba.
Mahir’le
Feride evlendiler ve Feride hamile(sıra şaştı biraz ama olsun) ya o kadar
alışmadığımız bir mutluluk tablosu ki, Suna’nın da dediği gibi göreceğimiz daha
güzel günler vardır inşallah. Mesela tabir evlenmek ama henüz bir evleri yok.
Yani bir evleri vardı ama o evi göremez olduk. Bu durumda kalacakları yer Kara
ailesinin evi mi? Ne yalan söyleyeyim ben isterim o evde yaşamalarını, ta en
başından beri hem de. Ama şimdi Orhan’la Zehra orada, Songül zaten orada,
İlknur’da döndü. Tamam, ev büyük her türlü kaldırır da ben kalabalık evi sadece
bayramlarda gördüm, sürekli aynı hengâme çekilir mi bilemiyorum.
Mahir şuraya bir kibrit çaksa, bütün dertlerinden kurtulur bir anda.
Gelelim 111.
bölümün cenazelerine… Bu bölümde ikisi masum kadın, ikisi ölümü hak etmiş adam
olmak üzere dört kayıp var. Mehmet Saim’in öleceğini fragmandan ve #babam
twitter taginden anlamıştık. Murat da Belgin’e yaptığından sonra yaşama şansının
kalmadığını anladı ve Belgin’i hiç uğraştırmadan tıpış tıpış geldi ölmek için.
Aysel ve Süeda ise tamamen talihsizlik eseri hayata veda ettiler.
Evet, gerçek hayatta da adalet yok ama gerçek hayatta kahvaltıdan sonra batan güneş de yok.
Final
yaklaşıyor ve buna istinaden de kadro acele değil ama çabuk çabuk eriyor. Ana kadrodan ya da yan kadrodan ölen ölene... Korkarım ki sonunda
adalet sağlanacaksa (ki dikkat ettiysek adaletin a’sından bile bahsetmedim bu yazıda) bile
cezasını çekebilecek ya da sefasını sürebilecek, bunları geçtim yalnızca
görebilecek bir kişi kalmamış olabileceğinden, insanlar için değil de sadece evler
için, yollar, arabalar için falan sağlanmış olacak.