Ya batacağız ya çıkacağız!

Dizinin bazı bölümleri oluyor ki konu ilerlesin, heyecan artsın, entrika çoğalsın diye karakterlerin başta kurgulanan hikayelerinin değiştirildiği çok belli oluyor. Tamam, Nedret Hala için en başından soru işaretleri koydular. Ancak başta Hüseyin’le iş birliği, daha sonra İpek ile anlaşma derken Nedret Hala’nın rengi belli değildi. Bu bir başarı sayılabilir dizi için. Ama bu bölümdeki net dönüş benim gözüme battı. Sanırım Nedret Hala’nın da Ahmet Denizer’den bir kuyruk acısı var ve o nedenle kızlara musallat oluyor. Bence birileri Salem’in cadıları misali tüm Denizer kızlarını kurban etsin, rahat etsinler.

Banane banane inmiycem !

Tayyar’ın son birkaç planı net işlemiyor. Allah’tan Mümtaz(ım)’ı geri dönüşüme yollamadı. Şu bir gerçek, Elvan anne zamanında Hüseyin’e iyi okuyup üflemiş. Yine bir çatışmadan kaçtı, yine hapishaneden kaçtı. Hüseyin’in özlemi sadece Svetlana ve küçük oğluna. Ne kızını ne tontiş oğlunu ne anasını özlemiyor herhalde. Tayyar, Hüseyin’i öldürüp, Elif yapmış gibi göstermeyi planlıyor. Bu bölüm, Elif’in değiştiğini söylediği konuşma sonrasında, böyle bir olayın olma olasılığına Ömer daha çok inanır. Ama bir noktada bence Hüseyin ölmeliydi. Sahneleri ve hikayesi çok tekrara düştü. Dram ve aksiyon dozunu artıracak bir eylem olur. Elif ile Ömer bir kere daha ayrılırlar, sonra yine endorfin dolu bir barışma yaşarlar. Biz Nirvana’ya ulaşırız.

Aldım verdim, ben seni sevdim.

Biri cidden saysın. Elif ile Ömer kaç defa küstü, ayrı yollara gittiler; sonra dönüp sarılıp, koklaşıp barıştılar? Cidden bir aşklarının tutkusundan bir bu barışma sahnelerinden bir küsüp barışmalardan başım döndü. Aşk sahneleri gerçekten insanın içini gıdıklıyor. Ancak bu sahnelerin yaşanması için iki de bir de küsmeseler keşke. Çünkü her ayrılık, her yalan ilişkide bir şeyi koparır ya da geri dönülmez şekilde değiştirir. Hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Eldeki de kaç defa en baştan bir daha şekillendirilebilir ki?

Sevelim, koklaşalım, yüzük şart mı?

Daha çok Arda Pelin aşkı dedim de bunu istemedim. Pelin’in ağzından çıkan sözleri yüksek sesle okusak, sanırım benim kadar rahatsız olurdunuz. Ne diyor? Özetle: “Benim tüm hayatımda sen vardın, ben sevgili olmayı, bir insanı sevindirmeyi bilmiyorum. Ama karın olup seni mutlu etmek istiyorum”. Dizideki aşk ilişkilerine baksak, her türlüsü var zaten: İmam nikahlı bir çift, nikah masasından dönen ama koklaşarak barışan bir çift,… Neden iki de bir, kadının dilinden “evlenmeden olmaz” şeklinde özetlenebilecek cümleler dökülüyor ki?

“Babanın katilinin kardeşi” tekerleme gibi oldu. Söz konusu aşk ise istenildiği kadar tekrar edilsin çok işe yaramaz. Peki ama, Nedret Hala kiminle konuşuyor? Diziye yeni bir kötü mü ekleniyor acaba? İpek ve oğlu mevzusu atıl kaldığına göre ya Tayyar’ın ya Ahmet Denizer’in geçmişine gitme vakti geldi sanki? Tercihim Tayyar’ın geçmişine gitmekten yana. Bu adam nasıl bu kadar kötü ve güçlü olmuş? Hem bunu anlatırken Burhan Demir’in hikayesine de bağlanırız pek güzel olur. Çünkü dizide çok kötülük var. Bu kötülüğü dengeleyecek ve bize azıcık da olsa umut verecek iyilik kısmı eksik kalıyor. Babacan Hüseyin bu dengeyi 13. bölüme kadar sağlıyordu. Sonra bir ara Sami eklendi. Şimdi bu boşluğu dolduracak bir iyiye, iyiliğin temsil edildiği bir hikayeye ihtiyacımız var. Yoksa bunca dramın altında dümdüz olacağız. Allah'tan araya arada aşk-meşk, birkaç öpücük giriyor da gözümüz gönlümüz açılıyor.

Bacanaklar reunited demiştik ama ?

Tüm bu gelişmeler içerisinde Metin ne yapıyor? Tayyar'a geri dönmemiştir ama bir dediğini iki etmiyor. Nedret Hala'nın konuştuğu o olamaz, sahneler tutmuyor. Ömer'e yardım ediyor desem Ahmet Denizer'in silahını aldı. Ben hala umutla Tayyar'a son dakika golü atmasını bekliyorum. Tayyar'ın kendi eli ile verdiği o zehirden bir tane de Tayyar'a karşı kullansa, ne bomba bir sahne olur. Elif'in yaşadığı bunca şeyden sonra azıcık kurnaz, azıcık çakal olmasını bekliyorum. Ancak atarı genellikle Ömer'e sert oluyor. Ama işte endorfin dolu bir yemekten sonra, beyne çok fazla kan gitmiyor herhalde. Yine karanlık bir planın ortasına düştü.

Hani bazı korku-gerilim hikayeleri vardır. Bir yola girersiniz çıkışı bulmak için ama ne kadar giderseniz gidin aynı yolda kalırsınız. Ya da merdivenlerden inersiniz, o merdivenler her basamakta yeniden çoğalır. Elif ve Ömer'in hikayesi de yaşadıkları dram da bu şekil bir şey oldu. Sürekli kod adı Tayyar olan bir kısır döngüdeler. Ne zaman aşk meşk ile gökyüzüne ulaşsalar, güneşe yaklaştığı için kanatları yanan İkarus gibi aynı hızla yere çakılıyorlar. Ya biri hapse giriyor, ya işlemediği bir şeyle suçlanıyor, ya yalanlar aşklarını zedeliyor, ya aralarına eski aşklar giriyor. Bitmiyor, kırılmıyor bu döngü. En sonunda Ömer gidip Tayyar'ın kafasına sıkmadıkça, bu döngü bozulamayacak gibi.

Geçen hafta twiterda dedim. Tayyar'ın planı ölüm daha çok ölüm diye. Bakalım kim ölecek, kim hapse girecek?



 

 

 



 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER