Aldatmak: Başa dönüş...

Aldatmak: Başa dönüş...
Ortalık daha da karışacak görselidir bu.
Aldığı mastar ekiyle tekil şahıstan çoğula geçiş yapmış olsa da emir kipi yerini fiile dönüştürse de hikaye örgüsüyle gözümüzü alamıyoruz perşembe akşamları Aldatmak dizisinden...

Dizinin ismi çoğumuz tarafından iyi anılmasa da aslında ana tema kim kimi aldatıyor? Nasıl? Aldatmak sadece fiziksel eylemle mi oluyor? Aldatan mı suç mu? Aldatılan mı? Aldanan var mı? Gibi tonlarca türevli sorulara da cevap veriyor.

Sağlam ve geniş kadrolu Aldatmak dizisi izleyicileri erkana bağlayan özelliğiyle öne çıkıyor. Evet, ekrana çekiyor ve bağlıyor. Çünkü birbirlerini sevdiklerini ve severek evlendiklerini düşündüğümüz Tarık (Mustafa Uğurlu) ve Güzide (Vahide Gördüm) aslında o anda denk geldikleri için evlenmişler. Taaa gençken aldanan gençlerin, yetişkin evlatlarının da onları aldattığını görüyoruz. Durun durun daha bitmedi. Kardeş aldatıyor, Tarık başka isimle başka bir kadını aldatıyor. Etraflarındaki arkadaş dedikleri Oltan Bey (Cem Bender) aldatmanın kitabını yazıyor. Oooooo kimin aldatması kimin aldatmasını geçiyor yarışması adeta????

Dizinin sevilmesinin en büyük yanlarından biri de kişilerin farklı karakterler üzerinde belki de kendilerine ya da çevrelerindeki insanlara dair kırıntılar bulmaları. Hatalar silsilesi etrafında dönmeleri. Bu hataları oradaki karakterlerde görüp belki de dikkat etmeleri. (Edemediler^^)

Ebeveyn ve çocuk ilişkileri. Evet Oylum (Feyza Sevil Güngör) ve Ozan (Yusuf Çim) yetişkinler. Yalnız her ikisi de anne ve babalarının meslekleriyle alakasız sorunlar yaratıyor. İzlerken çıldırıp 'Evlat olsalar sevilmez!' Sözünü bunlara söylemişler, diyorum. Anne ve babanı seçemezsin, buna tamamım. Sevgi işlerinde başarılı olamazsın, olabilir. Yalnız başına sürekli sorun açıp bunu ailenden saklaman delirtmelik. Sorun çözülebilecekken adeta çıkmaz sokağa çıkıyor. Ve kalp kırmaları da cabası...

Güzide'ye sert ve otoriter anne olduğu için kızabilirler. Babalarına yasak ilişkisi ve bundan olan çocuğu için kızabilirler. Ancak bunlar kendilerine sürekli sorun çıkartmak ve çevrelerine de zarar vermelerini gerektirmez. Mesela Oylum'un önce iki günde tanıdığı adamla sevgili olması, peşine Tolga'yla (Caner Şahin) ilişki yaşaması ve çat diye Behram'a (Aras Aydın) aşık olması sinir bozucu değil mi? Oylum'a bir tek ben kızmıyorum değil mi??? Hehh, işte sen misin Tolga out Behram in diyen. Al şimdi takip etmeleri, koruma tutmaları, kısıtlamaları derken al başına belayı... Behram'a kızıyor muyuz? Evet, çünkü Tolga'yla birbirlerini sevdiklerini, asla ama asla başkasını sevmeyeceğini biliyor-du... Tolga'ya en baştan gözdağı vermiş miydi? Evet ve bunu da kullandı. Suç ya da suçlu aramak da değil aslında mesele... Mesele an'lık karar vermemek. Düşünmeden hareket etmek. Ve bunun sonucunda da bazı şeylere katlanmak...


"En çok kendime kızıyorum." By Oylum

Sanırım en çok Oylum'a öfkem. Onu sevenleri kullanmaya çalışması, inadı, kararsızlığı... Bunların hepsi birleşince içinden çıkılmaz noktaya geliyor. Mesela hamile olduğunu Güzide'ye söylememesine kızıyorum. Mesela hukuksal süreci olduğunda ebeveynlerine danışmamasına delleniyorum. Neyse çok anti Oylumcu oldum, ilerleyeyim...

Güzide'nin belli yaştan sonra gerçek duygularına sahip çıkması, Nazan'la (Meltem Baytok) olan kardeşten öte dostlukları, insan sarrafı oluşu ve dürüstlüğü ve güçlü duruşu ve haklının yanında varolması... İşte Güzide bu be, yürü canım kadın diyoruz.

Behram'dan biraz devam etmek gerekirse biri için ölüp biten kişilerin genel tavrının tam örneği. "Behram gibi birisi sevilmez yeaaaa.." Demek geliyorken içimden Aras Aydın öyle güzel oynuyor ki aslaaaa kıyamıyorum Behram'a. Hele hele "Bak yaaaa" deyişi kalp ben. (Yalnız değilsin der misiniz?)


Gönlünü al Tolga'nın, sar sarmala oğlunu Oltan Kaşifoğlu...

Tolga'nın kendi içinde yaşadığı başarıları, sevgileri, iyi kalbi varken babasından yaralı bi' çocuk görüyoruz. Oltan'ın iyi iş insanı olması, oğluna değer vermesi ama bunu pek de belli etmemesi ayrı konu. Tolga'nın beyefendiliğine de şapka çıkarıyoruz. Selin'le an'lık durumundan ötürü işi uzatması dışında! İşte orada efendi adamı bozdunuz be eyyyy senaristler...

Fazla karakter olunca dizilerin içinde kalabalık kadronun azizliğine uğranır normalde yalnız burada her şey bambaşka. Her karakterin ışığı da, hikayeye attığı değer de ayrı. Yeşim'in (Asena Girişken) bile kendi içinde yaşadıkları onun açısından haklı olabilme sebeplerini barındırıyor. Sonuçta aldanan kadınlardan yalnızca biri. Haksız duruma düştüğü noktaysa paragöz olması. Bunu da "Herkes şanslı doğmuyor." Cümlesinin tanımı...

Tüm bunlara devam ediyorken Tarık'ın "Ben eşimi seviyorum." Cümlesiyle döndük mü başa??? Demezler mi madem seviyordun neden aldattın eşini??? Sevinç nidaları atmaya hazırlanırken mahkeme sonrası hüzün yaşları dökme yolundayız ey ahali....

Haklının hakkını alacağı, sevdanın dengini bulacağı, sevenin sevdiğiyle olacağı, entrikanın durmayacağı; Mualla Dicleli'nin (Nursel Köse) hoş geldiği, lafı sürekli düğüne getireceği, bizleri kalabalık düğüne götüreceği nice bölümlere...

Anne Dicleli'nin gelişiyle ortalık şenlik yeri olacak gibi duruyor. Ve Behram yine kurtardı Oylum'u... Mutlaka yine görüşeceğiz.

Sevgiler...     
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER