Küçükken
gök gürlediğinde üst kata koşardım. Oyuncak bebeğimi alıp ikişer üçer inerdim
merdivenleri. Şarkılar söylerdim ona. Gök gürültüsünden korkmasın diye. "Şarkı
söylerken insanın aklına korkmak gelmez" demişti babaannem.
Aslında
şarkı söylediğim kişi bebeğim değil, bendim.
Hepimiz
korkarız çünkü. Gök gürültüsünden, karanlıktan, canavarlardan, sevilmemekten,
sevilmekten..
Adım
Farah, korkunç bir gecenin, yan yana gelmesi bile imkansız olan karakterleri
aynı çembere hapsetmesini konu alıyor. Dizi Arjantin yapımı olan 'La chica que
limpia' dizisinden uyarlanan 'The Cleaning Lady' isimli yapımın uyarlaması.
Yani
biraz 'suyunun suyu' dedikleri türden..
Dizinin
öyküsü tesadüflere dair zincirleme trafik kazası gibi. Herkes birbirinin bi' yerden
dostu ya da düşmanı. Koca İstanbul küçük bir sahil kasabasından hallice. Fakat
tesadüfler sarmalını rafa kaldırırsanız, hikayenin güzel vaatleri var.
Adım
Farah son zamanlarda yerli yapımlar arasında izlenebilecek en sürükleyici iş. Bu dizide
dedikodunun ve ilişki taktiklerinin kol gezdiği holdingler yok. Ceketini
savurarak kadınları aşkından bayıltan esas oğlan, sakarlığıyla şirinlik
muskasına dönüşen esas kız da yok. Geçim sıkıntısı, hayat mücadelesi ve sığınmacı
yaşanmışlıklarına dair meseleler var.
Canavar
olduğunu düşündüğü bir adamın boynuna sarılan Farah, Farah'ın anlatamadıklarını
bile duyan bir Tahir var. Bol aksiyon, derinlikli karakterler ve seyir zevki
yüksek bir tempo var.
Engin
Akyürek çamaşır makinesi çalıştırsa bile izleyeceğim sayılı isimlerden biri.
Fakat bu projeye olan inanmışlığı öyle farklı ki "Tahir'i daha iyi kim
oynardı?" sorusuna yanıt bulamıyorum. Fırat Tanış ile karşılıklı sahneleri
tam anlamıyla oyunculuk resitali!
Ve Demet
Özdemir.. Sana Bir Sır Vereceğim projesinden sonra her işinde "Başka bir şey,
daha başka bir şey yapmalı" hissiyatım boşuna değildi. Farah'ı oynamamış,
Farah olmuş! Anne, temizlikçi, doktor, göçmen, çaresiz, savaşçı.. Her biri ete
kemiğe bürünmüş.
Hikayenin
etnik yönü oldukça etkileyici. Farah'tan dinlediğimiz kısacık İran detayları
işin egzotik büyüsünü güçlendiriyor. İranlı sanatçı Marjan Farsad'ın seslendirdiği
Khooneye Ma isimli parça ise kristal bir rüya gibi:
"Evimiz çok uzaklarda,
sabırlı dağların arkasında,
Altın tarlaların arkasında, boş
çöllerin arkasında,
Bir rüyada, fantezide..."
Adım
Farah bana kalbimin yerini hatırlatan çok keyifli bir iş. Hatalarını, tesadüf
yumaklarını, eksiğini gediğini bağrıma basıyorum.
Güçsüzlerin,
aşk ülkesine hiçbir zaman giremeyeceklerini anlatıyor çünkü. Kadınların
yalnızca yürekli erkeklere hayatlarını verdiklerini. Ve erkeklerin yaşama göğüs
geren kadınları cesurca sevebildiğini.
Adamlar
içlerinde canavarlar taşır. Kadınlarsa adamlar.
O
adamlar gözyaşına mendil uzatır bazen Tahir gibi.
Ve
Tahir'in söylediği gibi:
"Ağlıyorsun...
Ağlamalısın da."