İtiraz Çiçeğinden Belâ Çiçeğine..
“Bir tel kopar, âhenk ebediyyen kesilir.”
 
Yahya Kemal Beyatlı
Dizi yorumları yaptığım süre çerçevesinde ilk defa bir bölüm yorumunu iki bölüme ayırarak huzurlarınıza sunmaya karar verdim. Zira, tek bir yazıyı sayfalara sıkıştırarak yayımlamak bir süre sonra, okuyucuda ekşi tat bırakacağı bir hâl alabilir. Hem de Yargı’nın bir yazıyla anlatılabilecek kadar tek boyutlu hikâyeye sahip olduğunu düşünmüyorum. Bu nedenle, sizleri sıkmamak adına ve bölüm yorumuyla hikâyenin geldiği noktanın birbirinden ayrılması açısından böyle bir planlama yaptım. O yüzden bir önceki yazımda da belirttiğim üzere 34. bölümü iki kısımda ele aldım ve şu an Yargı’nın sezon finali bölüm yorumunun ikinci kısmını okumaya başladınız.


Anladım gökyüzü olmak istediğimi, bütün gözlerimle ben çoğala çoğala..*
 
Aynı cümleleri ve olayları tekrar etmenin anlamı olmadığını düşünmekteyim. İşbu sebeple sizleri de sıkmak istemem. Öncelikle yazının başlığının ne için “İtiraz Çiçeği’nden Belâ Çiçeği’ne” olduğunu izah etmekle başlamak istiyorum. Yargı’nın hikâyesi, sezon finali bölümünün geldiği noktayla birlikte anlayacağımız üzere Avukat Ceylin Erguvan üzerinden kurulmuş bir hikâyedir. 34 bölüm boyunca Ceylin ve çevresinin başına gelmeyen kalmadı. Sema Ergenekon’un da deyimi üzerine; Ceylin’in ne kadar “kadersiz” olduğunu izledik. Hâl böyle olunca, insan ister istemez ilk bölümden sezon finaline kadar geçen süreyi sorguluyor. Madem ki ilk sezonun final yorumunu ele alıyorsam, yazının başlığının da Ceylin’i tasvir etmesi gerektiğini düşünerek bu başlığı koymak istedim.

... söyledikleri anlaşılmıyor, seyrek ıslandıkları belli, ağladıkları neyse eksik..*
 
Yargı’nın kemik izleyicileri Engin’in Ceylin’e takmış olduğu lakabı çok iyi bilirler. Bu lakap, zamanla Engin’in kullanımından çıkıp; Yekta’ya ve hatta, Ilgaz’a kadar yayıldığını gördük. Çok değil, 23. bölümde Engin’in itiraf videosuyla beraber Ilgaz dahil herkes, Ceylin’in “İtiraz Çiçeği” olduğunu bir kez daha öğrendi. Peki, bu süre zarfında değişen ne oldu da Ceylin, “İtiraz Çiçeği’nden Belâ Çiçeği’ne” dönüştü? Aslında yazının da ana hattı, bu soruyla birlikte ortaya çıktı.
 

...benim için kirletme aydınlığını..*

Evliliğe giden mecburiyetleri, onları akıllarından bile geçiremeyecekleri müthiş bir aşkın peşine sürükledi. Onlara bakınca içimiz sımsıcak oldu, yeri geldiğinde içimizi ateş bastı. Onlar gülünce, kahkaha attık. Yolda birlikte yürümeye niyet ettiklerinde, hiç düşünmeden peşlerine takıldık. Ceylin cezaevine girdi, Ilgaz’la birlikte perişan olduk. Umudumuzu yitirmeme çalıştık. Onlar kavuşurken içimizdeki kelebekler havaya kalktı.


...kan mı emzirmiş katıldığı çamura, acaba bir kaçakçılığı tartışılıyor..*
 
Gelelim asıl meselemize! Bölüm, Ilgaz’ın Ceylin’in evine gelmesiyle açıldı. Aslında bir anda konuya girdiler demek daha doğru olur. Ilgaz, Ceylin’le boşandığından beri Çınar ve Metin’in davasında daha aktif rol almaya başladı. Ceylin’e geliş amacı da onların bilmediği, fakat Ceylin’in bildiği ve mahkemenin seyrini değiştirecek farklı bir bilgi olup olmadığını öğrenmek istedi. Ancak, şu var ki Ceylin, Ilgaz’a bir açıklama yapmak yerine Pars’ı aradı. Ilgaz emniyete gelene kadar sorusunun cevabını alamadı. Ceylin’in amacını anladım. En azından Cüneyt’in Ceylin’le paylaştığı gerçekleri yalnızca Ilgaz’a değil, aynı zamanda Pars ile Eren’e de söylemek için sorusunu yanıtlamadı. Bir çözüm üretilecekse o çözüm mahşerin dört “t”atlısı tarafından çözülmeliydi. Çok şükür yarabbi! BİN yıl sonra Çınar’ın suçsuz olduğu tespit edildi. Bu kadar kırıp, döktükten sonra kanıtlansa ne fayda? Olan oldu. Bundan sonra yapılacak her hamle yalnızca içlerini soğutacak.
 

Nerenizden olursa olsun, mutlaka olmaz bir yerinizden tutarak karanlığın kaldırımlarına dökecektir*

Serdar ve telefonu bölüm içinde bitmek bilmeyen dert olarak içimize yer edindi. Geçtiğimiz bölüm itibariyle başlayan telefon serüveni, bu bölüm de hız kesmeden devam etti. Serdar telefonunu bu kadar ısrarla istemesi Cücü de dahil olmak üzere birçok kişinin ilgisini çekti. Nitekim, gerçekleri Cüneyt’in ağzından duyan Ceylin de Serdar’ın yana yakıla telefonu istemesi, Ceylin açısından babasının katili olduğuna dair elle tutulabilir bir kanıttı. Tabii ki Serdar’ın tüm derdi telefon değildi. Asıl “kuyruk acısı” satınca atınca değeri pul etmeyen telefon değil, içindeki mesajlara ulaşamamaktı. Bu mesajlar son model telefondan bile paha biçilmez bir değere sahipti. Elinin erdiği, Yekta’ya çıkan tüm yolları denemeye çalıştı. Serdar’ın bu çabası sadece Cüneyt, Ceylin, Ilgaz, Eren veya Pars’ın değil Yekta’nın kulağına kadar ulaştı. Serdar akıllısı Cücü’den yüz bulamayınca Özgür’ü telefon hakkında sıkıştırdı. Özgür de kendini kurtarmak için soluğu Yekta’nın yanında aldı. İçindeki bilgilerin ehemmiyeti söz konusu olunca hâliyle Yekta tarafından daha çok dikkat çekti.


...ansızın birbirinden dehşetli soğumuş, onları ben biliyorum asıl ben biliyorum..*
 
Telefonu Yekta’nın elinden alabilmenin bir yolu olmalıydı. Ama bunu aleni bir şekilde değil de usulüne göre yapılması gerekiyordu. Yekta gibi hukukun tam ortasından geçmiş birini alt etmek ve onu etkisiz hâle getirmek için karanlık işlerini aydınlığa kavuşturmakla çözülebilirdi. Böylelikle Serdar’ın telefonunu ele geçirmeleri mümkün olsun. Esas handikap Cüneyt’in Tilmen Hukuk’la olan ilişkisine son verilmesindeydi. Yekta’nın son vurucu hamlesi buydu. Cüneyt, Yekta’nın kara kutusuyken böyle bir riski göze alması aslında sonunu başlatan adım oldu. Canı yanan biri, eğer ki gözünü kararttıysa her şeyi yapardı. Cüneyt de çekinmeden yaptı.


...değil mi ki ben soğuk bir namlu gibi kuşkulu bir profil, değil mi ki sen çıkıp çıkıp bıçak atıyorsun 12'den*
 
Hukuki yönden Ilgaz, Pars ve Eren’in yapacağı başka bir hamle olmayınca, Ceylin bu işi kendi yöntemlerini uygulamak istedi. Pars’ın dediği gibi Ceylin çoktan kararını vermişti. Sadece kararını uygulayacağından son dakika bahsetti. Bu durum Ilgaz’ın pek hoşuna gitmedi ve Ceylin’in bu fevri hareketleri Ilgaz’ı inanılmaz huzursuz etti. Karşımızdaki tablo çok tanıdıktı. Ceylin bildiğini okumaktan vazgeçmeyen taraftayken Ilgaz, Ceylin’i vazgeçirmek için durdurmaya çalışan kişi olarak karşımızdaydı. En acı veren kısmı da neydi biliyor musunuz? Ceylin’in de dediği gibi: “Birbirlerinin hayatına karışma yetkilerini boşanarak iade ettiler.” Ilgaz, her seven erkek gibi sevdiği, âşık olduğu kadını koruma içgüdüsüyle hareket ediyor. Ancak, bu defa Ceylin’in Ilgaz’a karşı tepkisi oldukça sertti. Onlar artık eş değil, birer savcı ve avukatlardı. Savcı uyarır, avukat ise arkasını döndüğü an istediğini yapabilirdi. İnatla ve ısrarla Ceylin’in neden böyle bir şey yaptığını anlamayan Ilgaz’a en güzel cevabı yine Ceylin verdi. Çünkü o Ceylin’di. Ceylin’in davranışlarını değiştirmesi beklenemezdi. Bu sahneyi izlerken en hoşuma giden ise “Çünkü Ceylin’im. İnadıyla tanıdığın, âşık olduğun kadınım.” repliği oldu. Bu repliğin devamında Ceylin’in arkasını manidar bir şekilde gülerek dönmesi içime aşklarına dair umut tohum ekti. Onlar her ne kadar boşanmış dahi olsalar hâlâ birbirlerine su gibi aşık iki insanlardı.
 

"şeref" vapurundan en kirli beyaza..*

Yargı Melekleri öyle bir hamle yaptı ki; başta bu hamlelerini fena yuttum. Bazen, ama anlık olarak total izleyicisi gibi dümdüz düşünüyorum. Hâl böyle olunca yaratılmak istenen algıyı anında yakalıyorum. Resmen sarışınlığım tutuyor. Bu sahne de öyle bir zamanıma denk geldi. Hatta “Osman! Omurgasızın önde gidenisin,” dedim. O derece yuttum yani. Yekta sabahın göründe gözüne meleklerin görünmesiyle birlikte Osman’ı görmek istedi. Burada es vermek istiyorum. Konu çok dağılacak, biliyorum. Ama, bir konuyu merak ettiğim için soracağım. Şimdi, senaryo gereği Damat Osman’ın arabası bozuldu. O sıra da ne tesadüf ki Yekta’nın asistanı Osman enişteyi aradı. Bir baktım bizim Osman’ın telefonu iPhone’un son modellerinden biri. Sonra bir de arabasına baktım. Elindeki telefonla neredeyse aynı fiyata sahip (fiyat konusunda abartmış olabilirim, ama sizler ne demek istediğimi anlamışsınızdır)! Bizim oralarda böylesine “Ayranı yok içmeye, tahtırevanla gider…” diye özlü söz kullanılır. Osman’ınki de o hesap! Oyunculara devamlılıkta kullanacakları telefon verilmiyor mu? Yani oyuncular bölümleri çekerken şahsi telefonları mı kullanıyor. Eğer öyleyse ses etmem, fakat aksi bir durum varsa sanat grubunu derin sitemlerle anarım. Sırf merakımdan sanat yönetmenlerine ve sanat asistanlarına sormak isterim. Durum birbiriyle öyle tezat ki anın büyüsünü bozduğunu düşünüyorum. Benimle birlikte merak edenler adına sormak istedim. Neyse... Biz asıl meselemize dönelim.


...havada bir asılmış adam kokusu..*
 
Ceylin’in geçen bölüm Osman’a yaptığı hamleden sonra Yekta da geç kalmadan Osman’ın peşine düştü. Yekta sadece narsist değil, aynı zamanda psikopatolojide paranoya ile birlikte anılan yansıtma mekanizmasına sahip davranış bozukluğu da gösteriyor. Her ne kadar psikoloji bilimine hâkim olamasam da almış olduğum eğitimlerden gözlemlediklerim açıkça bunu belirtiyor. Yani Ceylin durup dururken; Yekta’nın işlerini kurcalayayım, demiyor. Yekta’nın, Ceylin ve çevresiyle bu kadar ilgili olması ve sürekli Ceylin’in başına gelen kadersizliklerin fitilini ateşlemesi, kimin kime taktığının bir göstergesidir. Tabii  en sadık adamı Cüneyt bile yanında kalmayınca, Osman’la muhatap olacak kadar çaptan düştü. Emelinde Osman’ı yanına çekip Ceylin ve ailesini alt etmek var. Amacı Ceylin’in ne yapacağını öğrenmek ve ona göre hareket etmek. Osman’ı da gücü ve kudretiyle yanında tutmaya çalışıyor.  Onur Özaydın, oyunculuğuyla beni öyle bir kandırdı ki; o sahneleri izlerken Osman’a demediğim kalmadı. Yekta kimi, nasıl manipüle edeceğini çok iyi bilen ve ona göre hedefine odaklanan bir adam. Karşısındakine öyle beyin yıkama taktikleriyle geliyor ki; orada olsam ben bile kanar. Vallahi dirayetini bozmadığı için Osman’a helal olsun. Başta omurgasız falan dedim, ama kişiliğini paraya satmadı.

...ya ölmek ustalığını kazanırsın, ya korku biriktirmek yetisini..*
 
Ceylin akıllı davranıp Cücü ile telefonda konuşmadı. HTS kayıtlarından kiminle ne zaman konuşacağı anlaşılırdı. Yekta gibi bir adamla oyun oynuyorsa kuralına göre hareket etmek zorunda. Ceylin hiç sözü dolandırmadan konuya direkt olarak giriş yaptı. “Kertenkele” Serdar’ın telefonunu almak istediğini Cüneyt’e söyledi. Fakat şu var ki telefon nerede? Yekta telefonu ne yaptı? Cücü’nün de dediği gibi Yekta eşeğini sağlam kazığa bağlayan bir adam. Hiçbir ayrıntı ve sonrasında delil olarak kullanabileceği nesneyi gözden asla çıkarmaz. Bu yüzden sağlam bir yere saklamış olmalı. Çok iyi bir plan yapmaları gerekiyordu. Doğru hamlelerle hedefe kilitlenmeliydi. Ceylin’in planı çok tehlikeliydi. İşin ucunda Yekta’ya yakalanmak vardı.


...ölümü(n)m birden olacak seziyorum..*
 
Öldürücü kurşunun Çınar’dan çıkmadığını en sonunda Çınar da öğrendi. Çınar’ın belâ paratonerliği İnci’nin ölümüyle başlayıp, Zafer cinayetine kadar uzandı. Yanlış zamanda, yanlış insanlarla bir arada bulunması ve herkese sınırsız güven duyması onu bugünlere kadar getirdi. Sadece Çınar’ı da değil. Tüm ailesini ve Ceylin’in ailesini de etkileyen bir süreç oldu. Serdar’ın çekim alanına girmesi, Çınar’ın eksik yanlarından faydalanarak istediğini yaptırması bu silsilenin mihenk taşı oldu. Neredeyse 27 bölüm boyunca Çınar’ın nefsi müdafaa ile serbest kalacağını konuştuk. 27 bölüm boyunca Çınar’ın hayatını domino taşı misali yıkılışına şahit olduk. Zayıf karakterli olması da bu yıkımı beraberinde getirdi. Çınar’la Ilgaz’ın cezaevinde vedalaşmasıyla biraz hüzünlendim. Sanki son defa bir araya geliyorlarmış gibi… Sarılmaları, ağabey – kardeş olarak birbirlerinden destek almaları çok, ama çok anlamlıydı. Onları bu şekilde görünce içimden bir şeyler akıp gitti. Son olduğunu biliyorlarmış da bir daha hiç karşılaşmayacaklarmış hissiyatı verdi. Sahnenin anlatmak istediği mesajı hem Kaan Urgancıoğlu hem de Arda Anarat çok iyi ifade etti. Sezon boyunca Arda Anarat’ın oyunculuğunu hiç konuşmadım. Hep dilimin ucuna geldi, fakat bir türlü fırsatını bulamadım. Çok iyi bir Çınar çıkardı. Abartmadan duru bir oyunculuk sergiledi. Vermek istediği oyunculuğu izleyici olarak her zaman en iyi şekilde aldım. Tertemiz bir oyunculuk izledik. Gönlüne, emeğine sağlık!





BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER