“Eğer düşersen seni yediden kaldırırım.
Eğer kaldıramazsam yanına uzanırım.”
Julio Cortazar
On senedir hiçbir diziye (yorumladıklarım da dahil olmak üzere) bu denli yükselmiyordum. 2021 yılının son ve en güzel hediyesini Yargı’nın vermesi ile beş yılın ardından yazmaya geri döndüm. Yazı yazmanın deşarj olma sebebim olduğunu o kadar çabuk unutmuşum ki; aradan bu kadar zamanın geçmesine hayıflandım. Fikirlerine değer verdiğim ve öğütlerini her zaman kulağıma küpe taktığım kıymetli büyüğümün şu sözlerini: “Yazın. Ne yazdığınızın önemi yok. Yazmayı adet edinin. Yazma disiplininin neler getireceğini, size ne hediyeler vereceğini bilemezsiniz. Beklenti kurmadan yazın, arkası yufka...” hatırlayarak Yargı 14. bölüm yorumumu Raninitv’ye yükledim.
Ali (Bilgin) Hocam, selamınızı aldım. Teşekkür ederim. Buranın vesilesiyle doğum gününüzü de en içten dileklerimle kutlarım...
26 Aralık Pazar akşamı bölüm gelecek diye beklerken; hafta içi yayınlanan yeni bölüm fragmanında “Kısa bir sağlık molası.” yazısını okuduğumda dev yıkıldım. “Aferin Mortisciğim, basiretsizliğin burada da kendini gösterdi!” dedim. Yıkıntılarımı el çabukluğu ile toplamaya çalışırken, günler de birbirini takip etti. Yıl bile değişti! Vallahi tek tek saydım. Kolay mı? Yirmi bir gün bekleyecektik! Yeni gelen tanıtımda ve onu peşi sıra takip eden önizlemelerde bölümden bir ipucu kapmak için kılı kırk yardım(k). Yine de yeni bölümü görmeden içim rahat etmeyecekti.
Kırmızı Oda, sen misin o gelen?
Nihayet! Uzun(!) bir aranın ardından Pazar akşamı Yargı’mıza kavuştuk. Buradan Pınar Deniz başta olmak üzere ekipte testleri pozitif olan ve olmayan kim varsa herkese geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Yeter ki sağlık olsun. İş her zaman olur. Sema (Ergenekon) Hocam, büyük nazara geldik. En kısa zamanda adaçayı mı yakalım, yoksa kurşun mu döktürelim bilmiyorum; ancak, bir şeyler yapmamız şart oldu. Enerjilerin pozitif olduğu, covid testlerinin negatif kaldığı daha nice set günlükleriniz olsun. Bu geçen sürede sizi oldukça özlemişiz. <3
Ilgaz vazgeçmedi, sen de vazgeçme Ceylin!
Geçtiğimiz bölüm ne kadar Ceylin ise bu bölüm de o kadar Ilgaz’dı. “Dağ gibi adam” cinayet şüphesi ile yargılanan karısının tüm yükünü bölüm boyunca sırtladı. Ceylin’e kendisinden daha çok güvendi. Daha önce Ceylin, sırtını bir dağa hiç yaslamamıştı. Ceylin’e kimse bu kadar güvenmemiş, destek olmamış ve arkasında durmamıştı. Yeri geldi anne ve babası sırf karşı tarafın avukatı oldu ve onlara ihanet ettiği düşüncesiyle evden yaka paşa atmıştı. Hatta "Benim, Ceylin diye bir kızım yok!" nidaları hâlâ kulağımda yankılanır. Ceylin, birine gözü kapalı güvenmenin ne olduğunu Ilgaz ile birlikte tattı. En büyük korkusu da bu koca dağı yıkmak, yok edecek olmak. Ilgaz’a kendinden gelecek bir zarar önlemek için geri çekilmeye çalıştı. Fakat atladığı bir şey var. Ilgaz takım arkadaşını geri istiyor. Her ne yaşanacak olursa olsun, bu oyundan takım arkadaşı ile el ele çıkmak adına her şeyden vazgeçmeye razı. Vazgeçti de! Ceylin’in vazgeçmemesi için Ilgaz, mesleğini bir kalemde sildi. Çünkü onlar: “Hiç alakasız parçanın kusursuz uyumu gibiydi.”

Adalet karşısında hiç bu kadar çaresiz kalmamıştı
Ilgaz duvarları olan bir adam. Bu zamana kadar çizgisini aşmamak için her şeyi görmezden geldi. Mesleğinde o kadar ulaşılmaz bir yere sahipti ki; şu ana kadar ne annesinin ölümü ne de Neva’nın başka şehre atanması Ilgaz’ın duvarlarını aşamamıştı. Bir kadın geldi değiştirdi Ilgaz’ı. Alıştığı o sert, kararlı şekli kalmadı şimdi. Ceylin, Ilgaz’ın tüm duvarlarını itina ile yıktı. Tüm o alışılmış düzenini yerle bir etti. Ilgaz, inşa ettiği duvarlarına çarpa çarpa kendini aşmaya çalıştı. Hiç bu kadar acı ve zor olacağını düşünememişti. Kendi koyduğu kurallar, bugüne kadar var ettiği her şey tek tek engeli oldu. Kendini aşmaya çalışırken dev dalgalarla boğuşmak Ceylin’den vazgeçmesini sağlamadı. Âşık olduğu kadın için tüm imkansızlıkları tersine çevirmeye karar verdi.
İyi bir polis olabilirsin; ama iyi bir baba değilsin Metin Amirim!
Metin için ayrı bir dosya açmak farz oldu. Ona olan düşüncelerim bir paragrafa sığmayacak kadar dolu. Açıkçası Metin’e biraz da sinirliyim. İlerleyen zamanlarda, sakin kafayla daha detaylı ele alabilirim. Şimdi tekrardan Metin’e geri dönecek olursam; aslında ne kadar iyi bir baba gibi görünüyor değil mi? Evlatlarının kılına zarar gelmemesi için çırpınan, ailesi için gözü kapalı destek olan bir baba. Keza mesleği için de öyle! Dürüstlüğü ve onuru elden bırakmayan bir amir. Fakat kayayı bir kaldıyoruz ki altı oyuk içinde. Hangisine bakarsak bakalım tüm oyukların içinden Erguvan ailesi çıkıyor. Ne tesadüf değil mi?(!) Peki, hâlâ Metin’e dürüst, iyi aile babası, mesleği için yapamayacağı şey yok diye bilir miyiz? Yahu, adam sırf oğlu tekrardan hapse girmesin, cinayet işlediği ortaya çıkmasın diye Zafer’e yapmadığını bırakmadı. Adam tüm İstanbul'a tur bindi. Şimdi Metin'in Engin’den ne farkı kaldı?
Bu ailenin babası da ağabeyi de sensin Ilgaz!
Çınar, Zafer’i öldürdüğünü söyledikten sonra Metin bir baba olarak elini uzatmamış mıydı? Hem de bir polis memuru olduğu hâlde göz göre göre suç işlemedi mi? Bu bölümde görüyoruz ki benzer bir sözü Ilgaz’a da vermiş. Bir evladının işlediği suçu örtbas edip, diğer oğluna “iki dünya bir araya gelse inanmam” diyebiliyorsa bu babalık değildir. Hele ki iyi baba olmak hiç değil. Yargı’daki baba karakterleri maalesef ki birçok yarayı kaşıyor. Burada en büyük sınanmalara babalar sebep oluyor. Baba olmak yalnızca çocuklarını düşünmek değildir. Tabii ki çocuklarını düşünmesin demiyorum. Demek istediğim etrafında sadece Ilgaz, Çınar ve Defne yok. Başka babaların da evlatları söz konusu. Eğer ki sen, sadece kendi çocuklarına babalık yapmak istiyorsan başkalarının gözbebeğine de zarar vermeyeceksin. O zaman İnci’nin ölüm sebebi ve aynı zamanda Erguvanların babalarına en çok ihtiyaç duyacakları yıllarda babasız kalmalarının sorumlusu Metin’dir. Öyle kira parasının yarısını ödemekle, burs vermekle vicdan yükü hafifletilmiyor. Her yerden Ceylin çıkıyor diye düşünürken dön bir bak kendine. Sorumlusu kim, diye sor bakalım.
*Dinle beni bi' - Yüzyüzeyken Konuşuruz