Maral: En Güzel Hikayem’in 5.bölümü başlar başlamaz yazıma
bu başlığı koymaya karar verdim. Çünkü 4. bölüm sonunda Alara’dan gol yiyen
Maral, hem de konu Sarp, kendini derhal Luna’dan dışarı atmıştı. Ben Maral’ın
cesaretinin ve gücünün karşısında (bakmayın güçsüz durduğuna bence çok güçlü!)
bu yenilmiş ruh haline bürünmesini bir türlü kaldıramamıştım. Bölümü izlemeye
başlar başlamaz bana bir hırs, bir intikam isteği gelmesin mi! Dedim ki; “Geri
dön Maral! Biz senin arkandayız, göster gücünü!”. Artık nasıl içten istemişsem
Alara’ya karşı bu duruma düşmemesini (kimseye karşı düşmesin o ayrı), dizide
sesim Makas Canan oldu. Aslında Maral’ı Oytun ve Sarp ile ilgili konuşmak için
çağırdı (malum 4.bölüm sonunda Canan Sarp’ın telefon konuşmasını duymuştu buna
geleceğiz) ama ağlamış, yenik halini görünce onu ayağa kaldırdı. O da bizim
gibi Maral’ın bu ruh halini sevmemiş olacak ki ona gücünü hatırlattı. Ve bu
konuşmadan sonra Maral’ın Alara’ya gidip “filmin sonunda aşk kazanıyordu”
demesi hepimizin keyfini yerine getirdi (hatta sevinçten biraz çıldırmış ve
etrafımdakileri rahatsız etmiş olabilirim). Nasıl getirmesin; Maral is back!
Ağzım kulaklarımda, sırıtmama engel olamayan halim, Aslı’nın
Maral’a “gel kız kısır yapıyom yerik” demesiyle yerini kahkahaya bıraktı. Maral
ve Aslı dostluğunu her seferinde bayıla bayıla izlediğim doğrudur. Her ne
olursa olsun vakit kaybetmeden biribirlerine anlatmaları, aralarındaki sevgi,
güven… Maşallah dedirtecek cinsten. Yalnız bu demek değil ki Aslı’nın “Sarp’ı
Oytunla kıskandıralım” fikrine destek veriyorum. Sandıklarının aksine bu
zararsız bir oyun değil. Tersine herkesin canını yakacak bir oyun. Tahmin bile
edemeyecekleri sonuçlar doğuracak –ki bunun sinyallerini bölüm sonlarına doğru
aldık (oraya da geleceğiz birazdan). Tam yine düşüncelere dalmışım Sarp’ın
telefonunun çalmasıyla geldim kendime (Maral izlerken başıma bu hep geliyor
vallahi, kapılıp gidiyorum büyüsüne). Şahsen bu zamana kadar hep merak ettiğim
bir konuydu Sarp’ın annesi Nilüfer, oğlunun nerede çalıştığını biliyor mu diye.
Sonunda öğrenebildik; bilmiyormuş. “Sarp işe başlayalı 1 sene olmuş ve annesi
çalıştığı yeri bir kere bile görmemiş mi?” sorusunu çoğu kişinin aklından
geçirdiğini tahmin edebiliyorum. Önce ben de böyle düşünmüştüm. Ama sonra “neden
olmasın” dedim. Çünkü bir insanı yeter ki oyalamak iste, birazda başarılıysan
eğer işin üstesinden gelirsin. Tabii sadece bir süreliğine! Çünkü ne derler
unutmamak lazım; yalancının mumu yatsıya kadar…

Canan mı duymuş?
Sarp’ın oyunları beni yeterince huzursuz ediyorken bir de Maral’ın
4.bölümünde Canan Sarp’ın telefon konuşmasına şahit oldu ve 5.bölümü beklerken
içim içimi yedi. “Ne kadarını duydu, birine söyleyecek mi” soruları bütün hafta hepimizin aklında
dolaşmıştır eminim. Neticede o konuşmada Sarp, Oytun’un kumar oynadığından ve
bunu ortaya çıkarmaktan bahsediyordu! Canan etrafta Sarp ve Oytun’un arasındaki
sorunu araştırmaya başlayınca durum hemen Sarp’ın kulağına gitti haliyle.
Telefon konuşmasının duyulduğundan habersiz Canan’la konuşma çabaları içindeydi
–ki bunu da öğrenmesi uzun sürmedi. Öğrendiği andan itibaren bizim aklımızdaki
soru onun da beynine bir ok gibi saplandı; “ne kadarını duydu?”… Yalnız itiraf
etmeliyim böylesi gergin bir konuda Sarp ve Canan’ın tatlı tatlı konuşmaları ve
alta yerleştirilen müzik sahneyi inanılmaz keyifli kılmıştı bence. Onlar
konuşurken kendimi sık sık gülümserken buldum (cani değilim yahu tabi ki Sarp’ın
durumuna endişelendim ama ne yapayım çok keyiflilerdi). Bu arada Sarp’ımın
canımın bazen intikam, hırs, aşk derken kafa gidiyor bence. Yahu kadına söylesene Maral’ı kıskanıyorum
Oytun’dan diye. Hem kendini de bu vesileyle kurtarırsın hem de yalan değil! Bu
nasıl aklına gelmez senin? Nitekim durum da böyle sonuçlandı zaten. Canan, Sarp
ve Maral’ı konuşurlarken duydu. Sarp kıskançlıktan delirmişti ve Makas Canan
durumu hemen buna yordu. Ve öğrendik ki (çok şükür) konuşmanın sadece sonunu
duymuş. Hepimizin yüreğine su serpildi.

Demek bana açılmıyorsun!
Her ne kadar Sarp’ın Canan olayından yırtmasına sevinsem de,
bu bölüm ona çok kırıldım. Halis’e karşı duyduğu nefreti ve kini (-ki bana
sorarsanız sevmeye başladı) haklı bulsam da oğluyla onu vurmaya çalışması bana
etik gelmiyor. Sarp gibi merhametli, yürekli bir insanın böylesine çirkin bir
oyunun içinde yer alması beni kahrediyor. Oytun’un kumar hikayesini
öğrendiğinde hiç düşünmeden basına servis etmeyi planlaması gözünün ne kadar
karardığının resmidir. Hikayeyi öğrendiğimde Oytun’a kızmadım, kızamadım… Kötü
bir durum tabi ki ama onun da dediği gibi Halis Feyman’ın oğlu olmak zor. Suçu
Halis’te buldum o yüzden. Genç ve çok büyük bir hata yapmış. Bu hataya sebep
olan durumları düşünmek gerekir bence. Eğer ki başına gelen bu olaydan sonra
kumar oynamaya devam etseydi, o zaman kızardım Oytun’a. Ama şu durumda
kızamadım (bu arada söylemeden geçemeyeceğim flashbacklerde Fırat Altunmeşe
oyunculuğuyla kendini aşmıştı bence!). Sarp’ın planladığı şeyi hak ettiğini düşünmüyorum.
Ve aynı zamanda Sarp’ın böyle bir planla kendini içine soktuğu durumu da
kabullenemiyorum. İş artık Halis’e olan kinden, nefretten çıktı. Maral’ı
kıskandığı için gözü böylesine karardı. İşte bu yüzden Sarp’ı Oytun’la
kıskandırma oyununun çok fena sonuçlar doğuracağını tahmin etmiştim. Üstelik
daha yeni başladık! Oytun’un da Maral’a ilgi duyuyor olması işleri iyice arap
saçına döndürecek (havar komşular havar!). Taso’nun da dediği gibi; “Halis’e
olan nefretinden yaptığın her şeye varım, ama eğer Maral’ı kıskandığın için
Oytun’a bunu yapıyorsan yokum. Çünkü bu kötülüktür.” Helal Taso, yürü Taso!
Sarp’ın bu karanlığa çekilmesine izin verme Taso! Taso demişken… Doğruluğundan
emin olamadığım ama öyle hissettiğim bir durumu paylaşacağım şimdi sizinle. Çok
üzüldüğüm bir durumu… Sanırım Aslı, Benan’a aşık! Oytun’a düzenlenen hoş geldin
partisinde Benan’la olan sahnesini tekrar tekrar izledim; vallahi aşık. Yapma
gülüm, etme bebeğim. Taso dururken… Hem de Benan’a! (Olgun Sünear kalp ben ama
Benan asla!) Zaten Halis, Arya’nın gitmesiyle ilgili şüphelenip Benan’ı ufak
bir sorguya çekti. İnşallah devamı gelirde ipini çeker. Ve umarım Maral, Aslı’nın
Benan’a olan aşkını bir an önce öğrenir. Öyle bir durumda Aslı’ya her şeyi anlatır
çünkü. Tabii bunlar benim hislerim. Doğru olmasını istemem ama çok kuvvetliler.

Bu parti Sarp'ı kıskandırmak içindi, gelmedi. Neyse zoraki gülümseyeyim bari.

Kızım bak git!
Gelelim Maral’ın Oytun’a düzenlediği “hoş geldin partisi” ne
ve Sarp’ı Oytun’la kıskandırma oyununa… “Hoş geldin partisi” zaten kıskandırma
oyununun bir parçasıydı. Sarp, Maral’a bir türlü açılmayınca kızın canına tak
etti. Halbuki Sarp’ın tek isteği intikam oyunun içinde Maral’ın zarar
görmemesi. Ama bu oyuna devam ettikçe bu durumu engelleyemeyeceğinin henüz
farkında değil. Bu durum bir yana, girls power yine iş başındaydı ve Aslı’nın
fikriyle Sarp’ı kıskandırma şenlikleri başladı. Luna’da herkesi toplayıp partiyi
duyurması, Oytun seviyor diye Sarp’tan bitter çikolatalı pasta yapmasını
istemesi, Sarp’ı Alara ile birlikte görüp Oytun’la pastaneye oturması… (Sarp&Alara
mevzusuna da gıcığım zaten. Sarp fazla yüz veriyorsun yapma kuşum!) Tüm bunlar
olurken bu oyunun verebileceği zararları düşünüp kendimi kahrettiğim doğrudur.
Üstelik Oytun’un da Maral’a olan hislerini Sarp’la olan konuşmasında “Maral’dan
uzak dur” demesiyle net olarak anlamış olduk. Yalnız o sahnede Oytun’un beni
şaşırttığı doğrudur. Aslında o konuşmayı çok sevemedim dizide. Biraz erken gibi
mi geldi yoksa Oytun ve Sarp kardeşlerin duygusal anlarını izlemeyi çok istediğimden
mi böyle hissettim bilemedim. Artık bir aşk üçgenimiz var ve bu kıskandırma
oyunu ateşi fitilledi bence.

Ne dedin sen?!

"Çünkü sen benimsin!"
Yazımın sonuna bıraktığım ve “bomba sahneler” olarak
nitelendirdiğim boks maçında olanların hala etkisinde olduğum doğrudur.
Öncelikle şunu söylemem lazım, Sarp, Oytun’un kumar haberini basına servis
etmeyi planlıyordu ve her şeyi anlatması için maçına Kaan’ı (Oytun’un kumar
oynadığı ve intihar etmeye kalkan arkadaşı) getirtiyordu. Ama Sarp’ın maçı
olduğunu duyunca Alara rahat durmadı yerini öğrendi ve gitti. (Bu arada
Alaracığım, düğün topuzun tam boks maçına gitmelik olmuş vallahi). Alara’nın
gideceğini öğrenen Maral, Sarp’ın kendisini davet etmemesine içerleyerek, Oytun’u
da kaptığı gibi maça gitti. Halis, Deniz kendisini ekince Maral ve Oytun’un
peşine takıldı gitti derken zincirleme oldu resmen. Vallahi komikti. Gülmedim
desem yalan. Ama aklıma Kaan’ın oraya Yaman (hani şu Sarp’ın intikamın planına
sonradan dahil olan) tarafından getiriliyo olması gelince biraz panikledim.
Üstelik bu işi durdurmak Taso’ya düştü. Yaman’a telefonla ulaşmaya çalışırken
ben kendimi ayakta Taso’ya seslenirken buldum; “yahu koşsana kuzum kapıya!
Orada beklesene. Gelince söyler, geri gitmelerini sağlarsın. Ulaşamıyorsun işte
telefonla, koş kapıya!” (Yine celallendim iyi mi). Taso’ya sesimi duyurma
çabası içerisindeyken Sarp’ı dövüşürken görünce aklımdan uçtu gitti resmen
Yaman&Kaan&Oytun meselesi. Bu sefer benden “hadi Sarp, vur Sarp,
yapabilirsin Sarp” sesleri yükselmeye başladı. Ama onun gözü sık sık Maral ve
Oytun’daydı. Bu yüzden sağlam bir dayak bile yedi hatta. Üstelik Maral’ın Oytun’la
birlikte çıktığını görünce yediği yumruktan değil ama sırf bu görüntü yüzünden
yere yığıldı. Onu ayağa kaldıransa Taso oldu bence. Maral ve Aslı dostluğu gibi
Sarp ve Taso dostluğu da imrenilesi. Sarp ayağa kalktı, rakibini yığdı ve
karşısında tekrar Maral’la Oytun’u gördü. Herkes Sarp’ı alkışlarken o ringden
indi ve Maral’ı kolundan tuttuğu gibi odaya götürdü (sahiplenen erkek candır!).
Odadaki sahnede hatırladığım tek şey Sarp’ın “çünkü sen benimsin!” diye
haykırması ve Maral’ın onun yüzünü okşaması oldu (ben bir mest oldum ki sorma).
Etkisinden uzun süre çıkamayacağım gibi duruyor –ki inşallah onlar da
çıkamazlar. A bir de söylemeden edemeyeceğim; dizi o sahnede bitirilir mi yahu!
Şimdi nasıl bekleyeceğiz?

Hepinizi çiğ çiğ yicem.
Deniz’den hiç bahsetmedim diye unuttum sanmayın. Onu genelde
en sona saklıyorum. Bu bölümde onunla ilgili merak ettiğim şeyler oldu
açıkçası. Oytun’a düzenlenen “hoş geldin partisi” ni duyunca Maral’ın yanına
gidip yaptığı konuşmada gözleri doldu. “Aile” denince çok daha tehlikeli bir
kadın haline dönüşebileceğinin sinyallerini verdi. Muhakkak bir şeyler yaşamış.
Ve diğer merak ettiğim konu ise, Halis’e sarılırken telefonu çaldığında ekranda
“canım” olarak beliren isim, çünkü meşgule verdi. Nedense bana Halis’i
aldatıyormuş gibi değilde acaba bir oğlu falan olabilir mi diye düşündürdü. Daha
önceki bölümlerden birinde böyle bir durum olabileceğinin belirtileri vardı
diye hatırlıyorum. Bekleyip göreceğiz…