Finale 1 kala bir İstanbullu Gelin bölümünde daha
birlikteyiz. Bu bölümde İpek Bilgin’in aklımızı başımızdan alan Esma
performansı dışında pek de bir şey olmadı desem çok yanlış olmaz sanırım,
finale doğru nispeten de olsa mutlu son umutlarımızı yeşerten bir bölümdü yine
de.
Ne zor bir konuşma
Sezon başından beri aklımızı kurcalayan Yaz sahnesi bu bölüm
çözüldü gibi görünüyor. Süreyya’nın Esma’nın onu öldürmesini istemesinden sonra
gördüğü rüyadan bir sahneymiş meğer. Dizide mutlu bir son istiyorum ama
açıkçası Yaz sahnesi konusunun da bu şekilde bir rüyaya bağlanmasını pek
sevmedim, ekipten her zaman daha iyisini görmeye alıştığım için hayal kırıklığı
yaşadığımı söyleyebilirim. Esma ve Süreyya arasındaki mesele şimdilik böyle
çözülmüş gibi görünüyor. Burada anlamadığım bir de şöyle bir şey var aslında;
Esma’nın hastalığının en ağır duygusal yükü neden Süreyya’ya kaldı? Tamam, aralarında
büyük bir sevgi var ama oğulları bile Süreyya kadar perişan olmadı ya da bir
tanesi de demiyor ki Süreyya sen hayırdır? Neyse ki bölüm sonu itibarıyla o
şartlarda bulunabilecek ne kadar huzur varsa onu bulmuş gibi görünüyorlar. Bir parça
da İpek Bilgin’den konuşmak isterim. O duygu geçişleri, Esma’nın aklının
gittiği anlar bu kadar mı iyi oynanır, bu kadar mı iyi yansıtılır? Ağzını bile
açmasa anlıyoruz Esma’nın durumunu, gülüşü, bakışı, gözbebeklerinin içi bile
değişiyor kadının resmen. Esma’nın bu sefer de genç Garip’i yanında görmeye
başlaması, onu gördüğü her seferinde ‘Sen nereden çıktın?’ diye şaşırması,
gençlik aşkının yanında olmasının huzurunun yüzüne vurması o kadar gerçek, o
kadar acı verici ki. Bu yüzden de izlemesi biraz zor oluyor aslında, fazla
içine işliyor insanın. Umarım kendisini
en kısa zamanda başka bir dizide yine izleriz.

Mutlu olun artık inşallah
Biraz Güneş, Adem ve Dilara arasında geçen konuşmalardan
bahsetmek isterim. Adem ve Güneş’in evlendiğini duyan Dilara’nın üzüntüsü,
şaşkınlığı ve olayı hazmetmeye çalışması çok gerçekçi geldi bana. Başka dizilerde
olsa dün boşandılar bugün kanka oldular ertesi gün de eski kocasının düğün
haberini davul zurna ile karşılayan karakterler görmüş olabilirdik ama burası
İstanbullu Gelin olduğu için böyle olmuyor tabii, mevzular bir miktar gerçeklik
çerçevesinden geçiyor. Dilara ve Adem’in konuşmaları, konuyu hazmetmeleri ve
temelde en önemli şey olan ‘Birbirlerine dünyalar güzeli bir Umut’ verdikleri
ortak noktasına gelmeleri çok ama çok hoştu. Umarım bundan sonra hepsi için
daha mutlu bir hayat olur.
Her şeye rağmen hayat
Boranların Adem ve Güneş için hazırladığı nikah kutlaması
içinde taşıdığı hüzne rağmen çok tatlıydı. Artık tam bir aile olduklarını
gördük finalde nihayetinde. Adem’in nikah konuşması sırasında kurduğu o ‘Ağlamayı
bilmemekle övünürdüm meğer gülmeyi unutmuşum’ bana diziden kalan en güzel
cümlelerden biri olacak her daim. Güneş’in o hafif çekingen hali, Boranların
Esma’nın haline rağmen hayata devam etmeye çalışmaları hep çok güzeldi.
Finale bir kala bunları söylemek istemiyorum ama söylemezsem
duramayacağım iki konu var. Birincisi Süreyya’nın Yaz’a yaptığı şarkının
fenomen olmasının manasızlığı. Tamam, sevdik eğlendik güzel söyledi de şarkı
pek o kadar da üstüne gidilecek bir şarkı değil kanaatimce. İkinci ve en sinir
olduğum şey ise Anastasya-Osman aşkının o zorlama hali. İki sezon boyunca
gözümüzden sakındığımız Osman’ın her tarafından sakillik akan bir aşkla bizlere
veda etmesi canımı sıkıyor çok. ‘Bir durun allaşkına zaten ortalık karışık’
demek istiyorum ikisine de. Osman’la ilgili çok farklı hayallerim vardı, olmadı
maalesef.
‘Özer Atik’in Geceler Beyaz şarkısının güzelliği neydi peki?’
sorusu ile bitirmek isterim yazıyı. Bunu yazdığıma inanmak zor ama finalde
görüşmek üzere iyi seyirler dilerim.