Hoşgeldin Süreyya Hanım
"Hoşgeldin Gerizekalı" diyerek beni benden alan Muzaffer Amca, sen de iyi ki gitmedin!
Bir diziyi izlerken en önemli kriteriniz nedir? Benimki inandırıcılık. Hikâyesiyle, oyunculuklarla “ee bu da böyle olur mu” dedirtmeyen diziyi bayılarak izlerim. Ha bazı diziler de, öyle bir dünya kurar ve buna öyle inandırır ki, mantıken elle tutulur hiçbir yanı olmamasına rağmen, onu izlemek çok keyiflidir.
 
Gönül İşleri benim için ikinci duruma daha yakın bir yapımdır. Gerçek hayatta karşıma çıksa hiç onaylamayacağım karakterleri, başka dizide olsa “hadi canım, bu kadar da olmaz” diyeceğim olayları, ilk günden beri keyifle izliyorum. Muzaffer Amca’nın hayata dönmesine memnun olsam da Gönül İşleri’nin 19. bölümündeki tercihlerini hiç sevmediğimi söylemeliyim.
 
Mesela ilk dakikalarda, Muzaffer Amca’nın öldü denerek yüzünün kapatılıp, sonra aile dostu doktorun gelip onu kurtarması sahnesini hiç sevmedim. Şimdi kalkıp “o işler öyle olmuyor, şöyle olur” diyecek tıbbi bilgiye tabiî ki sahip değilim. Ama izlediğime inanmam da pek mümkün değildi. Üstelik verilen “Genç bir doktor erken vazgeçerse, kurtarılabilecekken masada kalır, ölürsünüz.” mesajını da oldukça talihsiz buldum. Yani bu sahne bana buram buram “fragmanda merak uyandıralım, izleyici çekelim” koktu, ben içime sindiremedim.
 
Yok size aşk!
 
Neler oldu neler bitti şöyle bir bakarsak, geçen bölüm, Sevda ve Bedir çözülmesiyle sonlanmıştı. Aşklarını itiraf etmekten çekinmeyen Sevda ve Bedir’i izlemek bölümün en güzel yanıydı kuşkusuz. Ancak onlar için hayat elbette gül bahçesi olamayacaktı. Kader’le ipleri koparmak isteyen Bedir’in “ben daha önce hiç kimseyi böyle sevmedim” sözü, Kader için bardağı taşıran son damla oldu. Kader Tibet’le ortak bir plan yaparak Sevda-Bedir aşkını başlamadan bitirdi.
 
Yılmaz&Servet cephesinde de ateş bacayı sarmışken, elbette felaket haberleri gelecekti. Önce Muzaffer Amca’nın hastaneye kaldırılış haberi, sonra Müjgan’ın karanlık adamlarla ilişkilerini kurcalamaktan geri duramayan Yılmaz’ın yaptıkları, bu cephede de “yok size rahat” dedirtti. Tamam, Yılmaz’ın Müjgan’ı ortada bırakmamasını takdir ediyorum. Müjgan’ın kıymet bilip şükran duyacak yerde, adamı ayartmaya çalışmasını çok ayıplıyorum. Ama ortaya çıkan silahlar, mafyatik ilişkiler, işte onları Gönül İşleri’yle hiç bağdaştıramıyorum. Zaten Bedir kaynaklı bir kan davası hikâyemiz var, sağ olsun Kader’in amcasının eli silahından hiç ayrılmıyor! Ha gayret ondan kurtulacağız diye kendimizi avuturken, yenileri başımıza çıkıyor.
 
Bu da evlenecek kızlarımıza Muzaffer Amca öğüdü: "Belki düz bir adam ama, eve giden yol düzdür" 
 
Saadet&Kemal cephesiyse nispeten daha sakin. Bu bölüm Kemal’in içten gülümsemesi ve evlilik teklifine Saadet’ten evet cevabını alınca kızarması en sevdiğim kısımlardı. Şöyle kocaman bir sarıldı Saadet’e. “Ben Gönül İşleri’nde böyle şeyler izlemek istiyorum yaaaa” diye bağırasım var sevgili okuyucu, bilmem sen ne dersin?
 
Servet merdivenden düştüğünde, dükkânın, evin kapısına günlerce kilit vurup, hastanede sabahlayan kızlarımızı hatırlarsınız. Babaları masada kalma ihtimali olan kritik bir ameliyat geçirecekken, toplaşıp eve gitmelerini de bu bölümde sindiremediklerime ekleyeyim. Birkaç defa ameliyathane kapısı beklemiş biri olarak da söyleyebilirim ki, o beklemeler sırasında, öyle aşk hayatımız hakkında karar alacak durumda olmuyoruz pek… Hani mesela Saadet Kemal’e orada evet dedi, sakin kafayla düşündüm falan dedi ya. Hah, işte Saadet sakin kafayla düşünmüş olabilir ama, Saadet’ciğim babanın kalbi bir gün önce durmuş, şimdi adam ameliyatta. Senin panikten, dua etmekten başka gözünün hiçbir şey görmemesi lazım yani, sen bir cilveler, bir kararlar, bir sakin kafalar!? Sevda desen o başka bir köşede Bedir’le başka âlemlerde… Ne diyeyim ki bu kızlara?
 
Süreyya Hanım'ı sevecek miyim bilmiyorum ama bu kızların annesi olmak Nevra Serezli'ye çok yakıştı.
 
Gelelim gizemlerle dolu annemiz Süreyya Üstün’ün hikâyesine… Annenin dönüşünü, ilk günden bu yana herkes merakla bekliyordur. Nevra Serezli’yi anne rolünde görmekten çok mutlu oldum. Ama yine içime sindiremediğim öyle çok şey var ki… Mesela 20 yıl sonra çıkıp gelen anne, taş olsa çocuklarına öyle davranır mı? Tamam, çekip gitmek için hala bizim bilmediğimiz, DEV haklı sebepleri varmış, o belli. Hatta her şey Muzaffer Amca’nın suçu belki. Ama kızlar sadece terk edildiklerini biliyorlar. Onlar biraz daha farklı bir tavrı hak etmediler mi sizce de!? Belki bir açıklama, ya da ne bileyim, “ne söyleseniz haklısınız” denmesini falan? Neyse, ilerleyen bölümlerde tatmin edici açıklamalar olacaktır herhalde… Bu arada Muzaffer Amca’nın bıraktığı mektupla Sevda’nın onun kızı olmadığı ortaya çıktı. Böylece annesinin Sevda’yı aldırmak istemesinin sebebi de açıklanmış oldu.
 
Açıklanacak gizemler daha bol, oyuncular harika, Gönül İşleri’nin kredisi benim için hala mevcut. Rastgele diyelim…

 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER